Umut YAVUZ |
|
Darbe anayasası tarihe mi gömülüyor? |
Anayasalar, bir toplumda yaşayan bireylerin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alan ve devletin yönetim şeklini, yapısını ve işleyişini belirleyen genel kabul görmüş metinlerdir. Anayasalar bir nevî toplumsal sözleşmedir. Genellikle yazılı olur, ama yazılı olmadığı durumları da mevcuttur. (Sözgelimi İngiltere…) Anayasalar, toplumları bir arada çatışmasız tutmanın teminatıdır. Bu bakımdan Anayasalar toplumlar için hayatî önem taşımaktadır. Zira toplum eğer bir beden ise, anayasalar onun ruhudur. Bu yüzden anayasaların özgürlükçü bir yapıya sahip olması beklenir. Zira bağımsızlık ve özgürlük, toplumların barış içinde varlığını sürdürmesinin teminatıdır. Bu bakımdan Türkiye Cumhuriyeti, uzun yıllardır gerçek anlamda bir anayasaya sahip olamamıştır. Zira Anayasamız, bir Anayasa’da olması gereken hayatî bir takım temel özelliklere sahip olmayan, olağanüstü şartlarda hazırlanmış ve aynı şartlarda oylanmış bir anayasadır. Evet halkın büyük bir çoğunluğu ile kabul görmüştür, ama sadece bu özelliği 82 Anayasası’nı ideal bir anayasa yapmamaktadır. Sahip olduğumuz Anayasa, kazuistik, katı ve sert bir anayasadır. Zira değiştirilemeyecek maddeler içerir, bazı maddelerinin değiştirilmesi için özel çoğunluk aranır, gerektiği yerde halkoylaması gibi usullere yer verir ve uzun, ayrıntılı kurallardan oluşan, kesin kuralların belirlendiği bir anayasadır. Bunlar sahip olduğumuz anayasanın “darbeci ruhunun” özniteliklerini yansıtan özelliklerdir. Anayasaların toplumların ruhu olduğunu belirtmiştik. Bu bakımdan bizim toplumumuzun ruhunun da darbeci ve antidemokratik bir yapıya sahip olduğu iddia edilebilir. Yine toplumda demokrasi bilinci geliştikçe anayasanın da buna göre değiştirilebileceği ve pek tabiî ki demokratikleştirilebileceğini söylemek de mümkündür. Toplumlar pek tabiî ki, olağanüstü şartlarda kendilerine sunulan ve bir akıl tutulması yaşayarak kabul ettiği bir anayasadan kurtulmanın yollarını arayacaktır. Nihayetinde Anayasayı değiştirmek de toplumların en tabiî hakkıdır. Ancak en başta belirttiğimiz gibi, Anayasalar toplumsal ve genel kabul gören sözleşmeler olduğundan, mutlak surette belirlenecek ve ikame edilecek anayasaların toplumsal bir uzlaşma ve konsensüs ile belirlenmesi şarttır. Aksi halde “darbe anayasasının” yerine ikame edilen yeni anayasanın da öncekinden bir farkı olmayacaktır. Öte yandan, sahip olduğumuz anayasanın “darbeci bir ruha” sahip olduğunu söylerken, bu ruhun, bir takım yama düzenlemeler ve değişikliklerle yok edilemeyeceğini de hatırlamak gerekir. Mevcut anayasamızın “antidemokratikliği”, öncelikle “değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez” maddelerinde gizlidir ve aynı ruh bütün maddelerine de işlemiştir. Mevcut anayasamızda ve dahi birçok yasalarımızda da “antidemokratiklik”, “resmî ideoloji”, “ilkeler” gibi hastalıklar varlığını sürdürmektedir. Dolayısıyla Başbakan Erdoğan’ın, “Darbe Anayasasını tarihe gömeceğiz” propagandasının gerçek anlamda mesnetsiz bir iddiadan öteye geçmediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Nitekim herkes söz konusu anayasa paketinin “darbe anayasasını yok etmeyeceği” konusunda hem fikir. Hükümete sormak gerekiyor. Yani bundan sonra bu “darbe anayasası” ile işiniz bitmiş midir? Darbe anayasası tarihe gömülüyor ise, mevcut anayasada hâlâ sağlam bir kale gibi duran resmî ideoloji ve antidemokratik ruh ne anlama gelmektedir? 12 Eylül’de milletin önüne getirilecek referandum sandığının başına gidip, oy kullanmadan önce, yukarıda zikrettiğimiz tehlikeleri ve handikapları göz önünde bulundurmak gerekiyor. Daha referanduma kadar yeterli zaman varken, bu soruların cevaplarının verilmesi şarttır… 22.07.2010 E-Posta: [email protected] |