Recep TAŞCI |
|
Yüzmilyonun hesabını kim verecek? |
Referandum...Genelde anayasa değişikliği ve önemli meselelerde halkın iradesini belirlemek amacıyla yapılan oylamadır. Halkın iradesini doğrudan doğruya yansıttığı için kabul görür, demokratik bulunur. Ne var ki uygulamadaki güçlükler dolayısıyla sıkça başvurulan bir müessese değildir. Ayrıca her konuda referanduma gidilmez. Meselâ temel hak ve özgürlükler referandum konusu olamaz. “Halkın iradesi” diyerek evrensel hukuk ilkeleri çiğnenemez. Gelişmiş demokratik ülkelerde bile nadir de olsa halkın iradesi bu yönde tecelli edebilir. O zaman sivil toplum örgütleri devreye girerek demokrasinin rayından çıkması önlenir. Referandumla ilgili bu kısa açıklamadan sonra gelelim ülkemize. 12 Eylül Pazar günü 45 milyon seçmen referandum için sandığa koşacak. 27 maddelik anayasa değişikliği paketi TBMM’de 367 oyu bulamadığından halkın onayına sunulacak. “Evet” sayısı bir fazla çıkarsa değişiklikler yürürlüğe girecek. Aksi halde reddedilmiş sayılacak. Nedir değişiklikler: Uzun uzadıya sayacak değiliz. Başlıklar halinde sıralarsak: Memurlara ve diğer kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkı tanınıyor... Kamu denetçiliği “Ombudsman” kurumu geliyor. Kamu görevlilerine verilen disiplin cezalarına karşı yargıya başvurma yolu açılıyor. Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul gazileri koruyan düzenlemelere yer veriliyor. Kişilerin yurtdışına çıkma özgürlüğü sağlanıyor. Çocukların her türlü istismara ve şiddete karşı koruma görevini devlet üstleniyor. Buraya kadar bir sorun yok. Bunlara kimse karşı çıkmıyor, herkes hemfikir. Öyleyse bu patırdı niye? Sorun iki maddede düğümleniyor. Anayasa Mahkemesi ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısının yeniden şekillenmesi ihtilâf konusu. Muhalefet şiddetle direniyor. Yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını tehlikede görüyor. Hükümete göre demokrasinin önü açılıyor. Keşke öyle kolay olsa. Ama zor. Önce demokrasi kültürü özümsenmeli. İlk şartı da diyalog ve uzlaşmadır. Ne yazık ki bizde hak getire. Siyasî liderler selâm sabahı kesmişler. Nezaket sınırlarını aşan ifadelerle birbirlerini suçluyorlar. Demokrasi ile bağdaşmaz. Hiç mi geçmişten ders alınmaz? Öncekiler de aynı yolu izlediler. Ne oldu? Hatırlayınız. Darbeler, gözyaşları, acılar... Şimdi ne olacak? İki ay boyunca... Liderler... İşlerini güçlerini bırakacak... Bütün enerjilerini... Meydan meydan dolaşarak... Birbirlerine lâf yetiştirmek için harcayacak... Havanda su dövecek. Toplum gerilecek. Terör, işsizlik ve yoksulluk ise... Vatandaşın canını yakmaya devam edecek. Cebimizden de... Boşu boşuna... 100 milyon TL sarf edilecek. 19.07.2010 E-Posta: [email protected] |