Dizi Yazı |
|
Balyoz ve Kafes’te tutuklu kalmadı |
Balyoz İddianamesi Özel yetkili dört savcı tarafından hazırlanan Balyoz İddianamesi nihayet Temmuz ayının ilk haftasında tamamlanarak ilgili mahkemeye teslim edildi. 196 zanlının yer aldığı bin sayfalık iddianamede, emekli Orgeneral Çetin Doğan bir numaralı şüpheli olarak yer alıyordu. Eski kuvvet komutanları İbrahim Fırtına ve Özden Örnek de şüpheliler arasındaydı. İddianamede 118 numaralı şüpheli olarak sürpriz bir isim de bulunuyordu; Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek. BALYOZ DARBE PLÂNI Taraf Gazetesi’nin neşrettiği darbe plânları bitmemişti. 20 Ocak 2010 tarihinde yeni bir darbe plânını manşetten verdi; ‘Balyoz Harekât Plânı’. Habere göre bu seferki plânının altında 2004’te emekliye ayrılan 1. Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan’ın imzası bulunmaktaydı. Gazeteye göre, Dönemin Harp Akademileri Komutanı Orgeneral İbrahim Fırtına’nın imzasını taşıdığı öne sürülen Oraj (Fransızca Fırtına demek) Hava Harekât Plânı’na göre; hava kuvvetlerine ait uçaklar tarafından Fatih ve Kadıköy semalarında gösteri uçuşları yapılacağı, bu gösterilerin ardından, ‘cübbeli, sarıklı, çarşaflı’ gruplar teşkil edilerek Hava Müzesi’ne saldırılacağı anlatılıyordu. Ayrıca, Çarşaf Eylem Plânı’nda Fatih, Sakal Eylem Plânı’nda ise Beyazıt Camilerinin Cuma namazı esnasında bombalanmaları hedefleniyordu. Bombalama olaylarının ardından öfkeli kalabalıklar teşkil edilerek irtica sloganlarının atılacağı protesto gösterileri yapılacaktı. Eylem plânlarında, bir savaş uçağımızın yine kendi pilotlarımız tarafından düşürülmesinin dahi plânlandığı iddia ediliyordu. Haberde ayrıca, bütün bu darbe hazırlıklarının 4-6 Mart 2003 tarihinde Birinci Ordu Karargâhında düzenlenen bir seminer ile masabaşı provasının yapıldığı, bu seminere 29’u general toplam 162 subayın iştirak ettiği ifade ediliyordu. Balyoz Harekât Plânının mimarı olarak gösterilen emekli orgeneral Çetin Doğan yaptığı açıklamalarda, yapılan faaliyetlerin bir darbe hazırlığı değil rutin işler olduğunu açıkladı. Ayrıca, cami bombalanması ve kendi uçağımızın düşürülmesiyle ilgili iddiaları şiddetle reddetti.
Aptal Dost-Akıllı Düşman Ertuğrul Özkök, hazırlanan iddianameler, açılan dâvâlar ve ortaya saçılan bunca belgeden sonra adeta yorgun bir vaziyette 23 Ocak’ta köşesinde şunları yazıyordu: “Genelkurmay o seminerde ne konuşuldu ise açıklamalıdır... Bir ‘dost’ olarak da artık tatmin olmak istiyorum. Türk ordusu içinde böylesine aptal, pespaye, manyakça plânlar yapan kişiler var mı yok mu, ortaya çıkmalı. Çıkmalı ki; bizleri ‘Aptal dost’ başkalarını da ‘Akıllı düşman’ haline getiren bu devir bir daha açılmamak üzere kapansın.” 25 Ocak’da Genel Kurmay Başkanı Başbuğ konuştu. Özellikle de, camilere bombalı saldırı düzenlenmesi iddialarına sert tepki gösterdi. “Allah Allah diye taarruz eden ordu camiye bomba koyar mı?... Lânetliyorum!... Bu ordunun tümünü nasıl itham edersiniz!” şeklinde konuşan Başbuğ, iddialarla ilgili olarak incelemelerin devam ettiğini ve biraz sabırlı olunmasını istedi. Sonraki günlerde, Kara Kuvvetleri Komutanlığınca yapılan ön inceleme sonrasında soruşturma açılmasına karar verildi ve soruşturma 1. Ordu Komutanlığı Askerî Savcılığı tarafından başlatıldı. Savcılık, Taraf Gazetesi tarafından yayınlanan bilgi, belge, CD ve benzeri kayıtları talep etti. Bu arada İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından da iki savcı, iddiaları soruşturmak üzere ayrıca görevlendirildi.
Balyoz ve 28 Şubat ‘Balyoz Harekât Plânı’nın altında imzası olduğu iddia edilen dönemin 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan’ın Batı Çalışma Grubu’nun başkanlığını yapmış olması dikkatleri tekrar 28 Şubat dönemine çevirdi. Avni Özgürel 27 Ocak tarihli makalesinde; kendisini silâhlı kuvvetler şemsiyesi altında gizlemiş örgütün çekirdeğinin Batı Çalışma Grubu olduğunu ve Balyoz Darbe Plânı’nın da “Batı Çalışma Grubu artıkları” tarafından hazırlanmış olduğunu yazdı. Son olarak kabul edilen dördüncü Ergenekon İddianamesinde de; 28 Şubat döneminde Batı Çalışma Grubu adıyla faaliyet yürüten kanundışı yapılanmanın hâlen ‘İrticayla Mücâdele Eylem Plânı’ ve ‘Kafes Eylem Plânı’ çerçevesinde faaliyetlerini sürdürdüğü tesbiti yapılmıştı. Bütün bunlar aslında 28 Şubat döneminde ülkenin zannedilenden çok daha tehlikeli ve vahîm bir bâdireyi atlatmış olduğunu hatıra getiriyordu. Hâlâ bütün yönleriyle vuzuha kavuşmadığı bir kere daha anlaşılan 28 Şubat’la ilgili değerlendirmeler yapılırken, dönemin siyasî ve askerî unsurlarıyla ilgili yorum ve tesbitlerde daha ihtiyatlı olunması ihtiyacı da ortaya çıkmaktaydı.
Balyoz dalgaları Şubat ayının son haftasında Balyoz’la ilgili ilk gözaltı dalgası geldi. Aralarında eski kuvvet komutanları İbrahim Fırtına ve Özden Örnek’in de bulunduğu 17 emekli general ve 4 muvazzaf amiral ile birlikte toplam 49 kişi gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınanlar arasında, eski 1. Ordu komutanlarından Ergin Saygun ile Balyoz’un mimarı olduğu iddia edilen Çetin Doğan da bulunmaktaydı. Çetin Doğan’la birlikte aralarında muvazzaf tuğamiral ve tümgenerallerin de bulunduğu otuz bir asker tutuklandı. Bu gelişmeler üzerine 25 Şubat tarihinde Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve Genel Kurmay Başkanı Başbuğ’u kabul ederek birlikte üç saat süren bir görüşme yaptılar. Görüşmeden sonra yapılan yazılı açıklamada, bir yandan “Gündemdeki meselelerin anayasal düzen ve kanunlarımız çerçevesinde çözüme kavuşturulacağı” belirtilerek demokrasi ve anayasaya bağlılık vurgulanıyor, diğer yandan da, “ Kurumlarımızın yıpranmaması için herkesin sorumluluk bilinciyle hareket etmesi” gerektiğine işaret ediliyordu. 26 Şubatta Balyoz Soruşturması’nın İkinci Dalgası geldi. 13 ilde aralarında muvazzafların da bulunduğu 18 asker daha gözaltına alındı. Bu arada, eski kuvvet komutanları İbrahim Fırtına ve Özden Örnek ile emekli Orgeneral Ergin Saygun serbest bırakılmışlardı. Oktay Ekşi’ye göre yaşananlar; “Atatürkçü kesimdeki herkese gözdağı verme süreci”ydi. İlk günden beri Balyoz Darbe Plânı’na bir türlü aklı yatmayan Tufan Türenç de aynı gün; “Acaba bazı askerî birliklerde ayaklanma var da biz mi duymadık? Bir ihtilâl filan mı oldu? Ya da ülkeyi birileri işgal etti de Türk Silâhlı Kuvvetleri’nde yaygın toplama operasyonu mu yapılıyor?” diye soruyordu. Türenç, bu tür plânların hazırlanmasını değil de, soruşturulmasını garip karşılıyordu. (Hürriyet-23.02.2010) Orgeneral Başbuğ Fikret Bilâ’ya yaptığı açıklamada yaşananları, “Olay ciddîdir ve bugüne kadar belki yaşanan olayların Türk Silâhlı Kuvvetleri üzerindeki etkisi açısından en önemlilerinden birisidir. Ve en ciddîlerinden birisidir” diye tarif etti. (Milliyet-12.03.2010) Bu arada bir Nisan’da adeta şaka gibi bir gelişme yaşandı. Tutuklu bulunan On Dokuz zanlı, nöbetçi mahkeme tarafından tahliye edilmişti. Savcılar hemen itiraz ettiler ve tahliye edilenler hakkında bir gün sonra tekrar tutuklama kararı çıktı. Tahliye kararını, 2009 yılında HSYK tarafından Diyarbakır’dan Ergenekon Dâvâsı’na tâyin edilen hâkim vermişti. Aynı hâkimin, Kafes İddianamesi’ne de şerh koyarak itiraz etmiş olması çeşitli tartışmalara sebep oldu.
Üçüncü dalga ve Balyoza müdahale Nisan ayının ilk haftasında başlatılan Balyozdaki üçüncü dalgada, aralarında 25’i amiral ve general rütbesindeki 78 muvazzaf subayın bulunduğu toplam 95 subayın nezarete alınmak istenmesi üzerine, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin operasyonu durdurdu. Soruşturmayı yürütmekte olan iki savcıyı bu soruşturmadan alarak yerlerine yeni görevlendirmeler yaptı.
Paşaların mücadelesi Bütün bunlar yaşanırken, Balyoz soruşturması kapsamında tutuklu bulunan Çetin Doğan avukatı vasıtasıyla bir açıklama yaparak dönemin Genel Kurmay Başkanı Hilmi Özkök’le ilgili ağır ithamlarda bulundu. Doğan, darbe iddialarına esas teşkil eden bazı bilgi ve belgelerin Özkök’ün inisiyatifiyle karargâh dışına çıkartılarak sızdırıldığını ima ediyordu. Bu ithamlara Hilmi Özkök, Fikret Bila vasıtasıyla cevap verdi. Çetin Doğan’ın ‘karnından konuştuğunu’, bu işlerin ‘çocuk oyuncağı’ olmadığını ifade ederek, iddia edilen mahiyette bir plân semineri emri vermediğini, şayet bilgisi olmuş olsaydı böyle bir faaliyete izin vermeyeceğini beyân etti. (Milliyet-07.04.2010) Aynı günlerde Hürriyet Gazetesinde Metehan Demir imzasıyla, “İşte kozmik Belge” başlıklı çarpıcı bir haber yayınlandı. Habere göre, dönemin Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı olan İlker Başbuğ’un, Mart 2003 tarihinde Birinci Ordu Karargâhında düzenlenen seminerde “plân dışına çıkıldığı” iddiasıyla ilgili rapor düzenlediği belirtiliyordu. Haberin Genel Kurmay tarafından tekzib edilmiş olmasına rağmen Metehan Demir, Şamil Tayyar’a yaptığı açıklamada, “Yazdıklarımın arkasındayım” diyordu. (Star-09.04.2010)
Balyoz İddianamesi Özel yetkili dört savcı tarafından hazırlanan Balyoz İddianamesi nihayet Temmuz ayının ilk haftasında tamamlanarak ilgili mahkemeye teslim edildi. 196 zanlının yer aldığı bin sayfalık iddianamede, emekli Orgeneral Çetin Doğan bir numaralı şüpheli olarak yer alıyordu. Eski kuvvet komutanları İbrahim Fırtına ve Özden Örnek de şüpheliler arasındaydı. İddianamede 118 numaralı şüpheli olarak sürpriz bir isim de bulunuyordu; Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek.
Dâvâlarda son durum Ergenekon Dâvâlarının bazılarında Mayıs ayından itibaren dikkat çekici gelişmeler yaşanmaya başladı. Önce, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in ‘Görevi İhmal’ suçundan yargılandığı dâvâya bakan Yargıtay 11. Ceza dairesi, hukukçuları ihtilâfa düşüren bir karara imza attı. İlhan Cihaner ve 3. Ordu komutanı Saldıray Berk’in ‘Ergenekon terör örgütü üyesi olmak’ suçlamasıyla yargılandıkları Erzurum’daki dâvâ dosyası ile sanıkları arasında Kurmay Albay Dursun Çiçek’in de bulunduğu İstanbul’daki ‘İrtica ile Mücadele Eylem Plânı’ dâvâ dosyasının kurye ile Yargıtay’a gönderilmesini istedi. Bu arada Yargıtay 4. Dairesi de, Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın tahliye taleplerini reddeden hakimleri tazminat ödemeye mahkûm etti. Arkasından Yargıtay 11. Ceza Dairesi Erzurumdaki dâvâ dosyasının kendisinde bulunan dâvâ dosyası ile birleştirilmesine ve Erzurumda tutuklu bulunan sanıkların tahliyelerine karar verdi. Aynı gün Balyoz soruşturması kapsamında tutuklu bulunan 14 kişi daha serbest bırakıldı. Sonraki birkaç gün içinde tahliye kararları birbirini takip etmeye başladı ve nihayet Balyoz soruşturmasında ve Kafes Eylem Plânı dâvâsında tutuklu sanık kalmadı.
ORHAN DİNDAR
YARIN: DÂVÂ ÜZERİNDEN SİYASÎ HESAPLAŞMA ve TARAFGİRLİK |
19.07.2010 |