18 Temmuz 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Dizi Yazı

O rütbelere nasıl yükselebildiler?

İRTİCAYLA MÜCÂDELE EYLEM PLÂNI

12.06.2009 tarihli Taraf Gazetesi, ‘İrticayla Mücâdele Eylem Plânı’ adında bir belgeyi neşretti. Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek imzalı olduğu belirtilen plân, ‘Ak Parti Hükümetini ve Gülen grubu başta olmak üzere bütün dini oluşumları’ hedef alıyordu.

Plânda; “Ergenekon adı altında, TSK’ya büyük emeği geçmiş emekli ve muvazzaf askerî personel yersiz ithamlarla lekelenmektedir” tesbiti yapılarak, “Işık Evleri’ne silâh ve mühimmat bulunması sağlanarak Gülen cemaatinin silâhlı terör örgütü ilân edilmesi”nin hedeflendiği anlatılıyordu.

Taraf Gazetesi’ndeki bu haberden sonra Ertuğrul Özkök 13 Haziran tarihli makalesinde tereddüt ve şaşkınlıkla hissiyatını şöyle ifade ediyordu: “Son yıllarda tanık olduğum bu olaylar, bende derin düş kırıklığı yarattı ve yaratmaya devam ediyor… Ergenekon’da yargılanan bazı eski komutanları görünce, onların nasıl olup da bu kadar üst rütbelere yükselebildiklerine hayret ediyorum.”

Askerî Savcılık devrede

Belgeyle ilgili olarak Genel Kurmay Askerî Savcılığı hemen işlem başlattı. Yapılan soruşturma neticesinde ise; söz konusu belgenin Genelkurmay’da hazırlanmadığını ve aslı olmayan belgedeki imzanın Albay Dursun Çiçek’e ait olduğuna ilişkin bir delil bulunmadığını tesbit ederek kovuşturmaya gerek olmadığına karar verdi. Dosya İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi. Başsavcılık da 2,5 ay sonra yetkisizlik kararı verdi. Belgenin Ankara’da yapılan bir aramada ele geçirildiği gerekçesiyle inceleme yetkisinin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nda olduğunu belirterek dosyayı iade etti.

Bu arada M. Ali Kışlalı henüz incelemeler devam ederken “ Gerçek olmadığı bilimsel araştırmalarda ortaya çıkan, Başbuğ’un artık kâğıt parçası dediği sahte belgeyi” hazırlayan ve basına sızdıranların ortaya çıkarılmasını isteyerek bu arada haksız yere askeri suçlayanların da özür dilemelerini istiyordu. (Radikal-22.08.2009)

Ve ıslak imzalı belge

Kışlalı acele etmişti. Bir müddet sonra belgenin aslı ortaya çıktı. Plânın ıslak imzalı orijinali muvazzaf bir subay tarafından Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara posta yoluyla ulaştırılmıştı. Adlî Tıp Kurumu belgede gerekli incelemeyi yaparak imzanın Dursun Çiçek’e ait olduğunu tesbit etti. Beş aydan daha fazla bir süren bu belge tartışmalarından sonra 12 Kasım tarihinde Albay Dursun Çiçek ikinci defa olarak tutuklandı, ancak yine bir gün sonra serbest bırakıldı.

Daha sonraki günlerde, Albay Dursun Çiçek’in talebi üzerine belge tekrar incelenmek üzere Adlî Tıp Kurumu’na gönderildi. Ancak bu sefer Üst Kurul tarafından da imzanın Dursun Çiçek’e ait olduğu teyid edildi. Belgenin orijinali Adlî Tıp raporuyla birlikte Genel Kurmay Askerî Savcılığı’na da gönderildi. Daha sonra Genel Kurmay Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada, belgeyle ilgili iddiaları doğrulayan delillerin elde edilmesi sebebiyle Dursun Çiçek’in ifadesinin yeniden alındığı ve soruşturmanın sürdürüldüğü açıklaması yapıldı. İmzanın Albay Dursun Çiçek’e ait olduğu, Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Laboratuvarı tarafından da ayrıca tesbit edilmişti.

Askerî ve sivil savcılar konuyla ilgili iddianameler hazırlasalar da, M. Ali Kışlalı tahlillerini aynı minval üzere azimle sürdürüyordu. Ona göre ortada sadece birkaç sayfalık bir ‘müsvedde’ bulunmaktaydı. Genel Kurmay tarafından böyle bir çalışmanın yapılmasında da yadırganacak bir şey yoktu. MGK yıllardır, iç düşmanları irtica ve bölücülük olarak ortaya koymuştu. Dolayısıyla Silâhlı Kuvvetler kendisine verilen görevi yerine getiriyordu. Bir kâğıt parçası etrafında bu kadar tartışma yapılmasının esas sebebi ise, Genel Kurmay’ın zamanında gerekli olan açıklamaları yapmayarak kamuoyunu aydınlatmamasından ibaretti. (Radikal, 06.03.2010)

2010 yılının Nisan ayına gelindiğinde, ‘İrtica ile Mücâdele Eylem Plânı’yla ilgili soruşturmayı yürüten savcılar iddianamelerini tamamladılar. İddianamede bir numaralı zanlı Bedreddin Dalan, iki numara Kurmay Albay Dursun Çiçek ve üç numaralı zanlı da MİT elemanı Özel Yılmaz idi. Yılmaz’ın, Dalan’a yurt dışına kaçması için haber verdiği iddia ediliyordu. İddianame ilgili mahkeme tarafından kabul edildi. Dalan için yakalama emri çıkartılmış ve Dursun Çiçek de nihayet tutuklanmıştı.

Eylem plânı Erzincan’da

Ergenekon Soruşturmasının başlatıldığı tarihlerde, Kasım 2007’de, Erzincan başsavcısı İlhan Cihaner, İsmailağa Cemaati ile ilgili bir soruşturma başlatmıştı. Soruşturmadaki 235 şüpheli arasında, Yeni Şafak’ın sahibi Ahmet Albayrak ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın da isimleri geçiyordu. Soruşturma daha sonra 22 ile yayılmış ve ‘Fethullah Gülen Grubu’ da aynı savcılık tarafından ayrı bir soruşturma konusu yapılmıştı. Başsavcılık, muhtelif illerde operasyon yaparak, cemaat lideri Mahmut Ustaosmanoğlu ile ‘Cüppeli Ahmet Hoca’ diye tanınan Ahmet Mahmut Ünlü’nün de aralarında bulunduğu 69 kişiyi gözaltına almaya hazırlanırken Özel Yetkili Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı devreye girmiş ve soruşturma dosyası Erzurum’a intikal etmişti.

Daha sonra olaylar hızla gelişti. Adalet Bakanlığı Başsavcı İlhan Cihaner hakkında soruşturma açtı. Erzincan’da bir baraj gölünde el bombaları ve mühimmat bulundu. Soruşturma Ergenekon dâvâsıyla irtibatlandırılarak bir binbaşı, bir üsteğmen ve bir astsubay tutuklandı.

Sonraki günlerde MİT Erzincan Şube Başkanı ve iki MİT mensubu tutuklandı. Erzincan Jandarma Alay Komutanı şüpheli olarak sorgulandı. Bu arada soruşturma 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk’e kadar uzandığı haberleri basına yansıdı. Gelişmeler Ankara’da Hükümet, Köşk ve MİT’e kadar yansıyan gerilimlere sebep olmaya başlamıştı.

Aynı soruşturma kapsamında Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in de gözaltına alınarak tutuklanması üzerine, HSYK soruşturmaya müdahale etti. Erzincan ve Erzurum’daki Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıların özel yetkilerinin kaldırılmasıyla gelişmeler bir anda ‘Yargı Krizi’ne dönüştü. Yetkileri kaldırılan savcıların yerine aynı ilden üç savcı özel yetkili olarak görevlendirildi.

İlerleyen günlerde, HSYK tarafından yeni atanan özel yetkili savcıların tamamladığı iddianame, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi. İddianamede, 3. Ordu komutanı Orgeneral Saldıray Berk, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner, Erzincan İl Jandarma Alay komutanı Ali Tapan ve daha önce Erzincan’da görev yapmış olan Eskişehir Jandarma Alay Komutanı Recep Gençoğlu şüpheli olarak yer aldılar. İddianamede ‘İrticayla Mücâdele Eylem Plânı’nın Erzincan’da uygulamaya konulduğu ve plânının altında imzası olduğu tesbit edilen Albay Dursun Çiçek’in Erzincan’a gelerek Başsavcı İlhan Cihaner ile görüştüğü iddia ediliyordu. Ayrıca, Gülen cemaatinin evlerine ve diğer kurumlarına ruhsatsız silâh, uyuşturucu ve belge konulmasının plânlandığı da iddialar arasındaydı. Orgenal Berk’in ise Alevî köyleri ile ve Alevî dedeleriyle özel olarak ilgilendiği ileri sürülüyordu.

Ergenekon Dâvâsındaki iddianamelerin ve ortaya çıkarılan darbe plânlarının nerdeyse tamamında Alevî kesimiyle ilgili bağlantı ve plânlamaların yer alması, her halde, öncelikle Alevî vatandaşlarımız tarafından değerlendirilmesi gereken, dikkat çekici bir husus olarak ortaya çıkmaktadır.

KAFES EYLEM PLÂNI

‘İrticayla Mücâdele Eylem Plânı’ üzerine yapılan tartışmalar devam ederken Taraf Gazetesi 19.11.2009 tarihinde bu sefer ‘Kafes Eylem Plânı’ isimli bir başka plânla ilgili haberler yayınlamaya başladı.

Taraf’ın haberine göre; 14 Nisan 2009 tarihinde emniyete gelen bir ihbar mektubunda, bir grup muvazzaf subayın Ergenekon savcılarına yönelik suikast hazırlığı içinde oldukları ve bunların İstek Vakfı’nın Poyrazköy’deki arazisine Bedreddin Dalan’ın bilgisi dâhilinde çok sayıda silâh ve patlayıcı gömdükleri iddia edilmişti.

Daha önce Nisan 2009’da Poyrazköy’de yapılan ve önemli miktarda silâh ve mühimmatın ortaya çıkarıldığı kazıların ve sonrasında yapılan tutuklamaların bu ihbar mektubu üzerine gerçekleştirildiği anlaşılıyordu. Ayrıca o zaman yapılan aramalarda, Deniz Kuvvetlerinde görevli bazı üst düzey komutanların Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğiyle irtibatlarını gösteren belgelere de ulaşılmıştı. Gazetede, Gölcük Donanma Komutanlığı’nda görevli olan ve evlerinde arama yapılan bazı teğmenlerin, dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı ve Donanma Komutanı’na suikast hazırlığı içinde oldukları iddia ediliyordu.

Ergenekon tutuklusu Emekli Binbaşı Levent Bektaş’ın ofisinde arama yapan savcılar, ‘Kafes Operasyonu Eylem Plânı’ isimli bir belge ele geçirmişlerdi. Mart 2009 tarihli bu plâna göre, Ergenekon Dâvâsı’nda tutuklu bulunanlara destek vermek ve kamuoyunun desteğini kazanmak maksadıyla; gayrımüslimler vurulup dindarlar suçlanacak, iktidar üzerindeki dış baskı arttırılacaktı.

Taraf Gazetesi’nin neşrettiği bu bilgiler daha önce muhtelif tarihlerde çeşitli bölümler halinde basında yer almıştı aslında. Ancak bu defaki haberde; bütün bu olayların Deniz Kuvvetleri bünyesinde teşekkül eden bir cuntanın hazırlamış olduğu bir eylem plânı çerçevesinde yapıldığı iddia ediliyordu.

Müzedeki denizaltı

Taraf’ın haberine göre; ‘Kafes Operasyonu Eylem Plânı’nın ekinde bulunan notlarda, 2009 Mayıs ayında Rahmi Koç Müzesi’ndeki Uluç Ali Reis denizaltısında ortaya çıkarılan patlayıcılarla ilgili de dehşetverici detaylar bulunuyordu. Plâna göre bu patlayıcılar müzeyi ziyaret eden öğrencilerin kalabalık olduğu bir esnada patlatılacaktı. Daha önce, 2009 Temmuz’unda, Savcı Zekeriya Öz’ün müzede incelemelerde bulunduğuna dair haberler basında yer almıştı. Şimdi bu aramanın sebebi daha iyi anlaşılıyordu.

Bu bilgilerin neşredilmesi üzerine Can Dündar köşesinde konuyla ilgili bir makale yazdı. Kurban Bayramı arefesinde kaleme aldığı makalesinde, geçen Mart ayında oğluyla birlikte Koç Müzesine yaptıkları ziyareti anlatıyordu. Çoğu öğrenci olan ziyaretçilerle birlikte Uluç Ali Reis denizaltısını da ziyaret etmişlerdi. Dündar; “İnanmak zor geliyor değil mi? Ama Danıştay’a saldıranların, Cumhuriyet’i bombalayanların kimliklerini, ilişkilerini, gayelerini hatırlayınca aynı hasta zihnin, hedefi uğruna ‘bu kadarcık zayiat’ı göze alabileceğini tahmin etmek kolaylaşıyor... Sadece denizaltı plânı bile nasıl bir hazırlığın ‘kurbanları’ olarak seçildiğimizi göstermeye yeter” diyerek okuyucularının Kurban Bayram’larını tebrik ediyordu. (Milliyet-28.11.2009) Dündar, geçtiğimiz sene “Heryerekon Soruşturması” başlıklı makaleyi kaleme alırken elbette bugünleri hayal bile edemezdi.

2010 yılının ilk günlerinde Ergenekon savcılarınca hazırlanan 4. iddianame de mahkemeye gönderildi. Mahkeme tarafından kabul edilen bu iddianame Poyrazköy’de ele geçirilen mühimmat ile ilgiliydi. Hemen arkasından da, Kafes Eylem Plânında yer alan amirallere suikast iddiasıyla ilgili olarak ayrıca hazırlanan iddianame de kabul edilerek farklı bir dâvâ daha açıldı. Mart ayında ise, azınlıkların ve öğrencilerin hedef alındığı bombalı eylem plânlarını ihtiva eden esas “Kafes İddianamesi” de mahkemece kabul edildi. Bu suretle, Kafes Eylem Plânı’yla ilgili olarak üç ayrı dâvâ açılmış oldu. ORHAN DİNDAR YARIN: BALYOZ DARBE PLÂNI

18.07.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (17.07.2010) - Heryerekon mu, sessiz devrim mi?

  (16.07.2010) - 3 yılda 8 İddİaname

  (05.07.2010) - ‘Milliyetimiz bir vücuttur; ruhu İslâmiyet, aklı Kur’ân ve imandır’

  (04.07.2010) - “Şark, darülfünuna muhtaç”

  (03.07.2010) - ‘Şarkı ayağa kaldıracak din ve kalbdir’

  (26.06.2010) - Dünyamız büyük ve mükemmel bir gemi

  (25.06.2010) - Denizciler işine ‘besmele’ ile başlıyor

  (24.06.2010) - Seyahat boyunca hep kitap okuduk

  (28.05.2010) - Fatİh’in Kanunnamesi bize yol gösteriyor

  (27.05.2010) - Fen ilimleri ile din ilimleri birlikte okutuluyor


Son Dakika Haberleri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.