Ali OKTAY |
|
Belediyelerin Ramazan’la imtihanı |
Özellikle son 10 yıldır başta İstanbul olmak üzere pek çok il ve ilçe belediyelerimiz Ramazan ayında düzenledikleri programlar, iftar çadırı organizasyonları ile önemli bir hizmet veriyor. Çok değerli isimler, bilim adamları, hocalar ve konuşmacıların katıldığı programlar gelen izleyiciler için oldukça faydalı oluyor. Yine tasavvuf müziği san'atçılarının katıldığı konserler ise Ramazan ayının ruhuna en uygun müziğin icra edilmesi bakımından takdire değer. O mübarek ayda, iftar çadırlarına gelen insanlar, ilâhî dinlemek istiyorlar ve program sonrası çok da memnun ayrılıyorlar. Bunu, çok defa verdiğim konserler sonrası ben de müşahede ettim ve izleyicilerle yaptığımız ayaküstü sohbetlerde bu durumu kendileri de dile getiriyorlar. Ramazan ayında pop, arabesk müziğin gitmeyeceği, dinlenmeyeceği, dinleyende de uhrevî anlamda bir etki uyandırmayacağı açık. Fakat, bu hatayı adeta sanki bile bile işleyen pek çok belediye de var. Halkın paralarının –astronomik meblâğların– çarçur edilmesi ehli insaf hiç kimsenin hele kul hakkından korkan kimselerin tasvip edeceği bir şey olmasa gerek. Bu isimler neye, hangi kritere göre seçilir, belirlenir anlamak çok zor. Bir başkan danışmanı arkadaşıma sorduğum “Neden hep bu tür şarkıcıları hak ettiğinden fazla meblâğlarla ve Ramazanlarda sahneye çıkarıyorsunuz?” şeklindeki soruma arkadaşımın, “Ama salonları da böyle isimler dolduruyor” dediğini aktarmıştı. Bu cevabı hiç unutmuyorum ve her hatırlayışımda böyle yöneticilere feraset ve i’zan diliyorum. Kendi siyasî beklentileri için sadece isimden ibaret Ramazanın ruhuna uymayan kişilerin san'atçı diye salonlara çağrılıp özel muamele görmeleri, halkın parasının böyle dağıtılmasını hoş görmek pek mümkün değil. Özellikle belediye kültür müdürlerinin bu tip organizasyonlara ehil kimselerden seçilmemesi de buna sebep olabiliyor. Ramazan’da dinlenebilecek müzik tasavvuf müziğidir. Bu müziği de hakkıyla icra eden san'atçılarımız da mevcut çok şükür. Ramazana çok az zaman kala belediyeleri uyarmak istiyorum. İnşallah Ramazan’da yazacağım yazıda bu durumun takipçisi olacağım ve umarım “ben daha önce yazmıştım” deme durumunda olmam.
* Murat Necipoğlu’ndan hayırlı haberler var. Hâfız ve tasavvuf müziği san'atçısı sevgili kardeşim Murat Necipoğlu geçtiğimiz yıl Ekim ayında beyin kanaması geçirmiş ve ciddî bir beyin ameliyatı olmuştu. O dönemde yazdığımız iki yazıda sizlerden bu değerli kardeşimiz için dua istemiştik. Çok şükür ameliyat başarılı geçti ve Murat taburcu oldu. Ancak uzun bir süre ziyaretçi kabulü ve telefon görüşmesi, sağlığı dolayısıyla mümkün olmamıştı. Ağabeyi, yine değerli tasavvuf müziği san'atçısı Halil Necipoğlu ile yaptığımız telefon görüşmelerinden Murat’ın sağlık durumu hakkında bilgi alıyordum. Bu defa iki gün önce doğrudan Murat’ı aradım. Kendisinin çıkmayacağını beklerken telefonu kendisi açınca hem şaşırdım, hem de mutlu oldum. Kendisine geçmiş olsun dileklerimi iletip, durumunu sordum. Ameliyat sonrası iyileşme sürecine girdiğini söyledi. Vücudunun sol tarafı hâlâ düzelmemişti, ancak fizik tedaviye başlanacağını, sesindeki problemin de zaman içinde düzeleceğini doktorların söylediğini anlattı. Kendisine, gazetedeki yazılarımda okurlarımızdan dua istediğimizi yazdığımı söyleyince Murat, “Abi yine dua bekliyoruz“ dedi. İnşallah en kısa zamanda kendisini bizzat ziyarete de gideceğiz. Kur’ân okuyan, kâsidelere ses veren ilâhilere o güzel yorumunu katan Murat Necipoğlu kardeşimiz için Cenâb-ı Hak’tan en kısa sürede Şâfi isminin tecellisini niyaz ediyoruz.
* Geçmiş zaman olur ki... Sultan 3. Selim ve Kasımpaşalı Hafız Kasımpaşalı Hafız, III. Sultan Selim döneminde yaşamış, Hacivat Karagöz karakterlerini oynatan bir gölge oyunu ustasıdır. Yine birgün Sultan Selim’in huzurunda Hacivat Karagöz oynatmaktadır. Hacivat oyunda esirci olmuş, köleler satmaktadır. Oyun sürerken Karagöz kölelerden birine adıyla seslenir: “Seliiiiim!” Padişah da şaka olsun diye “Lebbeyk, buradayım” diyerek oyuna katılır. Kasımpaşalı Hafız Sultanın sesini duyunca oldukça şaşırır ve mahçup olur. Büyük bir hata yaptığını düşünerek o anda içine düştüğü durumdan ve mahcubiyetten kurtulmak için oyunun senaryosunu değiştirir ve Hacivat’ı konuşturur: “Karagöz’üm! Huzur-u Şahanede bir sürç-i lisan ettin ki ne tamiri ne de affı kabildir. Belki tevbekâr olup hacca gidesin. Artık sana hayal oynatmak gerekmez.” Kasımpaşalı Hafız bu cümlenin ardından muma üfler ve Sultan’ın ısrarlarına rağmen bir daha asla Karagöz Hacivat oynatmaz. 22.07.2010 E-Posta: alioktay@alioktay. net |