Cevher İLHAN |
|
12 Eylül’le “hesâplaşma” |
Tırmanan teröre karşı terörle mücadelede “profesyonel ordu” ve “özel birlik” tartışmaları devam ederken, 12 Eylül’de yapılacak referanduma yönelik siyasî söylemin en çok “12 Eylül” polemiklerine yoğunlaştığı görülüyor. İktidar ve muhalefet, “Anayasa değişiklikleri”ndeki sözü edilen demokratik düzeltmeleri, hak ve özgürlükleri analiz edeceği yerde, millet nezdinde daha çarpıcı olan “12 Eylül’le hesâplaşma” üzerinden gidiyor. Siyasette yeniden 12 Eylül tartışmasının alevlenmesi; Başbakan Erdoğan’ın “12 Eylül idamları”nın ve hapishanelerinde işkence çeken “mahkûmların mektupları”nı duygusal dille gündeme getirmesi, muhalefetin “timsahın gözyaşları” olarak yorumu, bunun ipuçlarını veriyor. Meclis’teki muhalefet, referandumu hükûmetin sınaması, terörden ekonomiye, içteki icraatlarından dış politikadaki kırılmalara kadar hükûmete “güven oylaması”na çevirme ve “seçim provası” haline getirme peşinde. İktidar partisi ise “referandum”da “paket”teki bir nebze de olsa hak ve hürriyetlerdeki iyileştirmelere kerhen de olsa çâr-nâçar ehven “evet” tercihini istismarla bir nevî karşılıklı politik ranta dönüştürme peşinde… Başbakan Erdoğan’ın ve AKP sözcülerinin, “12 Eylül’de 12 Eylül’ü bitirmek”, “12 Eylül’de 12 Eylül’ü tasfiye etme ve hesâba çekme” söylemleri bunun ifâdesi… Belli ki Erdoğan ve partisi, 12 Eylül’deki referanduma doğru bu sloganları çok istimal edecek ve millet nezdinde fevkalâde çarpıcı olan “12 Eylül’le hesaplaşılacağı” temâsını işleyecek...
LÂFZEN KALKSA DA HÜKÜM SÜRÜYOR… Oysa “kısmî iptal”e uğrayan “Anayasa değişiklikleri”ndeki kısmî düzeltmeler bir yana, 12 Eylül’deki halk oylamasında 12 Eylül’ün hesâba çekildiği bir boş iddiadan ibâret. Doğru, 27 yıldır 12 Eylül darbesini dayatan darbecilerin yargılanmasını engelleyen ve darbecileri koruyup kollayan “geçici 15. madde”nin kaldırılması, sembolik önem taşıyor. Ancak Meclis’te grubu bulunan bütün muhalefet partilerinin ısrarlı çağrılarına rağmen, iktidar partisi grubunun madde üzerindeki “zamanaşımı”nı kaldırmaya yanaşmaması, bu değişikliği hükümsüz kılıyor. Bu düzetmenin hiçbir anlamı kalmıyor. Böylece maddede yer alan, “12 Eylül ihtilâl konseyi”nin ve “bu konseyin yönetimi dönemindeki hükûmetlerin ve Danışma Meclisinin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezâî, malî veya hukukî sorumluluk iddiası ileri sürülemeyeceği ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamayacağı” kaydı lâfzen kalksa da hükmen sürüyor.
12 EYLÜL’ÜN HESABI SORULMUYOR… Gelinen noktada Erdoğan, 12 Eylül cuntasının idam ettiği gençlerin uğradığı mağduriyetlerden, tabutluklardan, işkencelerden bahsediyor. Lâkin bu değişikliklerin de 12 Eylül’ü tasfiye etmediğini bile bile halka karşı bu en hassas hususu propaganda ediyor. Gerçek şu ki AKP iktidarı, sekiz yıldır Anayasayı değiştirebilecek ya da değiştirmeye yakın güçte olduğu halde, ne 12 Eylül’ü ne de 28 Şubat’ı soruşturmadı. 2003-2007 arasında “darbe teşebbüsleri”, “darbeye ortam hazırlama”, “darbe günlükleri ve hazırlıkları” tek tek soruşturuldu, haklarında iddianâmeler hazırlandı ve elan yargının önünde. Ancak 28 Şubat postmodern darbe sürecinde tankları sokaklarda yürütmekle demokrasi balans ayarı verenler, “irticaî tehdit” uydurmasıyla yüzbinlerce vatandaşı fişleyip mağdur edenler, rektörleri, iş adamlarını, yargıçları, gazetecileri karargâhta toplayıp “irtica ile mücadele brifingleri”nde ayakta alkışlatan “emekli generaller”, ortalıkta geziyorlar. Haklarına soruşturma açılması için hiçbir yasa çıkarılmamış. Keza 12 Eylül ürünü YÖK yasası, seçim ve siyasî partiler yasası; 28 Şubat’tan kalma yasadışı başörtüsü yasağı, Kur’ân kursları yaş yasağı, katsayı haksızlığı ve diğer antidemokratik dayatmalar devam ediyor. AKP’ye en az yüzde 10-15 oy kazandırdığı ve bir “darbe muhtırası” olduğu partinin ileri gelenlerince ikrar edilen “27 Nisan gece yarısı e-muhtırası”nı kaleme alan “emekli paşalar” da hesaba çekilmiş değil. Dahası AKP hükûmeti tarafından zırhlı trilyonluk arabayla ödüllendirilmişler. Neticede “12 Eylülcüler” hesâba çekilmiyor. Ne 12 Eylül darbecileri, ne 28 Şubat postmodern darbecileri, ne de 27 Nisan e-muhtıracıları yargılanamıyor. Kısacası, 12 Eylül’ün hesabı sorulmuyor. Erdoğan’ın “12 Eylül bir iâde-i itibar olacaktır” sözü havada kalıyor. 22.07.2010 E-Posta: [email protected] |