Cevher İLHAN |
|
Ankara’nın endazesi kaçmış… |
Ankara’nın endazesi kaçmış, siyaset bir yığın gündemin ortasında bocalıyor… Günlerdir, kum torbalarının yüksekliği, sınırdaki siperde “çömelme-çömelmeme” polemiklerine, İsrail’in yardım gemilerine saldırıp dokuz vatandaşı katletmesinden dolayı “özür dilememe,” tazminat ödemeyi ve BM uluslar arası komisyonu kabul etmeme üzerindeki karşılıklı restlere yoğunlaşan gündem, yeni yeni konularla daha da dağılıyor. Haftanın konusu terör; terörist saldırılarının, çatışmaların ardı arkası kesilmiyor. Doğu’dan Batı’ya şehitler gelmeye devam ediyor. Lâkin terörle mücadelede “ortak mücadele stratejisi”nin tesbiti için iktidar ve muhalefetin buluşması bile hâlâ belirlenmiş değil. Başbakan Erdoğan’ın Meclis içinde ve dışında bulunan partilere yapacağı görüşmenin talebine dair siyasî atışmalar sürüyor. Bir yandan hâlâ “sınır ötesi harekât”la başta Kandil Dağı olmak üzere PKK’nın yuvalandığı kamplar savaş uçaklarınca bombalanırken, diğer yandan teröristbaşı Öcalan’ın hoşlanmadığı ve değiştirilmesini istediği “bordo bereliler”in İmralı Adası’ndan çekilmesi dikkat çekici. Kamuoyu İsrail’in Mavi Marmara baskını, PKK’nın İskenderun ve Şemdinli saldırısıyla meşgulken, Öcalan’ı yakalayarak Türkiye’ye getiren ve on bir yıldır İmralı’nın dış güvenliğini sağlayan Özel Kuvvetler Timi, görevini İçişleri Bakanlığına bağlı Jandarmaya ve Sahil Güvenlik’e devredilmiş…
“TERÖRE TEDBİR ALINMADI” İTİRAFI… Bu arada Genelkurmay Başkanı’nın, “1999’dan 2004’e kadar terörün sıfıra yaklaştığı, lâkin dağdaki terörist kadrolarının beş yıl boyunca devam edip tasfiye edilmediğini; beş kez bitme noktasına gelen teröre karşı gerekli tedbirlerin almadığını” söyleyip, “Eğer bu sorunu doğru anlasaydık, terör biterdi” sözü, baştan beri terörle mücadeleyi sırf askerî yöntemlere havale eden devletin ne denli bir yanılgı zâfiyeti içinde olduğunun itirafı ve te’yidi oluyor. Terörle mücadelede ciddî bir gevşeklik yaşanması, bu dönemde Terörle Mücadele Yüksek Kurulu’nun bir kez olsun toplanmaması, bunun bâriz göstergesi… Özellikle Öcalan’ın yakalanmasıyla başlayan süreçte Anasol-M koalisyonundan sonra AKP iktidarının da terörle mücadeleyi askerî yöntemlere ihâle ettiği; zaman zaman telâffuz edilmesine rağmen bu süreçte ekonomik ve sosyal alanda öncelikli tedbirleri ihtiva eden bir kapsamlı bir projenin uygulanmadığı, bu “itiraf”la açıkça anlaşılıyor. Son on bir yılda GAP’ın ihmali, bunun bir misâli… Gerçek şu ki 2001’deki ekonomik kriz sonrası Anasol hükûmetinin “15 günde 15 yasa” ile Derviş’le dayattığı “ekonomik programı” harfiyen tatbik eden AKP hükûmetleri, “terörle mücadele”de de aynı yöntemi kullandı. 28 Şubat sürecinin başlattığı, terör örgütüne karşı koyan özel timleri tasfiye plânını uyguladı. Bilhassa 1990’lı yılların ortasında özel eğitim almış, teröristlere mukabelede uzman, profesyonelleşmiş, bölgeyi bilen özel birlikler ya lağvedildi ya da Batıya nakledildi. Keza bu dönemde devletin terörle mücadele eden kurumları arasında yeterli koordinasyon temin edilemedi. Gelinen noktada yeni yeni “özel timler”in, “profesyonel birlikler”in sınır bölgesine konuşlandırılacağından bahsediliyor. Hükûmet sekiz yıl sonra İçişleri Bakanlığı’na bağlı “Kamu Güvenliği Müsteşarlığı’nı kurdu. “Açılım” koordinatörü Bakan Atalay, “Terörle mücadele arşivi kurulacak” diyor. Terörle mücadele eden emniyet ve istihbarat kurumları hiyerarşisine bir yenisi ekleniyor, bürokrasi çoğaltılıyor… EN ÇARPICI GÜNDEM… Yalnız terörde değil, “komşularla sıfır problem” iddiasındaki dış politikada da başarısız politikalarla Ankara stratejik derinlikte âdeta boğuluyor. “Örneğin son Amerika ziyaretinde “Obama’nın Erdoğan’a tavsiye ettiği “Ermenistan’la normalleşme protokolleri” âdeta keenlemyekûn. Amerikan Dışişleri Bakanı Clinton, Bakü’de Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’in “Ermeni işgali altındaki Karabağ’da uluslar arası hukuk temelinde çözüm bulmamıza yardım edin” ricâsına, “ABD sorunu çözemez, ancak dinamik biçimde aracılık yapabiliriz” diye cevaplıyor. Ermenistan işgali altındaki yedi rayondan (il-ilçeden) sadece beşinin pazarlığını öneren, en önemli rayonlardan Laçin ve Kelbecer’le, bir milyon Azerînin hâlen kaçkın (göçmen) olarak yurtlarından edildiği Dağlık Karabağ’ı müzâkere dışı bırakan Clinton, peşinden Erivan’a geçip “soykırım anıtı”nı ziyaret ediyor. Erivan’ın politikaları doğrultusunda, “Türkiye’den söz verdiği adımları atmasını bekliyoruz” diye konuşuyor. Obama’nın İsrail’i “stratejik müttefiki-model ortağı” Türkiye’ye tercihinin ardından, tıpkı “soykırım kararı”nı alan Amerikan Kongresi Dışilişkiler Komitesi gibi, yüksünmeden Türkiye’ye karşı Ermenistan’ın yanında yer alıyor… Ve bu tartışmalar gölgesinde Ankara’nın içiçe geçmiş gündeminin en çarpıcı konusu, Anayasa Mahkemesi önündeki “Anayasa değişikliği paketi”nin iptal istemi. Bununla Ankara’nın gündemi bütün bütün dağılacak ve endâzesi büsbütün kaçacak gibi… 08.07.2010 E-Posta: [email protected] |