Recep TAŞCI |
|
Sihirli anahtar |
Geçen hafta; Düşük kurun ekonomiye verdiği zararlardan söz ettik. Ve sorduk: “Öyleyse neden bu ısrar?” Şimdi cevaplıyoruz. Sanayici... İhracatçı... Ekonomistler... Hatta hükümet... Herkes şikâyetçi. Buna rağmen, düşük kur sevdasından bir türlü vazgeçilemiyor. Çünkü düşük kur... Sihirli anahtar. Sanal cennetlerin kapısını açıyor. Ekonomide pembe tablonun oluşmasının baş mimarı. Ekonomik verileri parlatıyor, göz kamaştırıyor. Gerçekleri örtüyor. Enflasyonu düşürüyor. Millî geliri arttırıyor. Carî açığı kapatıyor. Borsayı coşturuyor. Dış kredi maliyetini aşağıya çekiyor. En önemlisi, halk bol ve ucuz mal bulabiliyor. Nasıl mı? Sırasıyla anlatalım. Enflasyon... 25 yıl ekonominin üzerine kâbus gibi çöken, halkı ezen enflasyon canavarı, çift haneli rakamlardan tek haneli rakamlara hapsedildi. Güzel. Gayet memnuniyet verici bir tablo gibi görünüyor. Bu mahkûmiyette düşük kur anahtar rol oynuyor. Şöyle somut bir örnekle izaha çalışalım. 1 Dolar = 1,5 TL olduğunu varsayalım. Yine varsayalım ki, ABD’de bir kalemin satış fiyatı 1 Dolar olsun. Bir iş adamı bu kalemi ithal etmek isterse 1,5 TL karşılığında 1 Dolar ödeyecek. Diğer maliyet unsurlarını ve kârı bir an için ihmal edersek, bu kalem ülkemizde 1,5 TL’den satılacak. Dolar ucuzlar da… 1 Dolar = 1 TL olursa... Kalemin fiyatı 1 TL’ye inecek. Enflasyon da böylece düşecek! Millî gelir... Dolarla ifade edilir. Dolar ucuzladıkça durduk yerde üretim artışı olmadan millî gelir büyür! Ne sihirdir ne keramet, düşük kurdadır marifet. Meselâ; Millî gelir 900 milyar TL ise; 1 Dolar = 1,5 TL’ye göre dolar cinsinden millî gelir 600 milyardır. Dolar 1 TL’ye eşitlenirse; Millî gelir 900 milyar dolara fırlar. Bir kalemde 300 milyar dolarlık bir artış. “Millî geliri şu kadar arttırdık” diye övünmek gayet normal algılanırken… Realitede… Cebine giren çıkan bir şey olmadığından, vatandaş da şaşkınlıkla dinler. Carî açık... Türkiye döviz gideri gelirinden fazla olan ülke... Yabancının kesesinden yiyor! Bunun için düşük kur şart. Tabiî, yanında yüksek faiz de olmalı… Aksi halde, sıcak para akışı aksar, iktidar koltuğu sallanır. Hiçbir hükümet bunu göze alamaz. Borsa... Düşük kur-yüksek faizin tahrik ettiği sıcak paranın bir kısmı borsaya yönelince, esasen sığ olan borsa hareketlenir, endeks rekor kırar, bazıları bunu ekonominin iyiye gittiğinin işareti sanır. Dış kredi maliyetleri... Dış kredi kullananlar, kurların düşük seyretmesinden dolayı kazançlarını katlarlar. Halka gelince... Her çeşit ithal malı ucuza satın alır. Bütün bunlar “Düşük kurda ısrar” sebebini açıklamaya yetiyor. Yetkililer kıllarını kıpırdatmıyor. Kılıf da hazır. Hükümet; “Kur ayarlamasından Merkez Bankası sorumludur” diyerek işin içinden sıyrılıyor. Merkez Bankası da; “Dalgalı kur rejiminde döviz fiyatları serbest piyasa şartlarında oluşur” gerekçesiyle topu taca atıyor. Oysa ortada serbest piyasa şartları filan yoktur. Kurun fiyatını; enflasyon, dış ticaret, borçlanma ve faiz gibi faktörler belirler. Diğer ülkelere göre... En yüksek faizi verirseniz... Elbette para size gelir. Gelen bu para da piyasada bolluk oluşturacağından döviz fiyatını düşürür. Bu kadar basit. Küresel dünyada şartlar eşitse, serbest piyasadan bahsedilebilir. O yüzden, kimse “serbest piyasa” bahanesini ileri sürmesin. Neticede; ne kadar bağırsak da, çağırsak da tatlı rüyadan uyanmamak için düşük kurla bir süre daha yaşamak zorundayız. Varsın yerli üretim, ihracat, tarım, hayvancılık darbe yesin, işsizlik can yaksın, yabancılar sırtımızdan zenginleşsin... Yeter ki... Ekonomi işlesin! 02.08.2010 E-Posta: [email protected] |