Mehmet C. GÖKÇE |
|
Berat ve Ramazan’a doğru... |
2010 yılına başladığımızda henüz Muharrem ayı devam ediyor ve hazin etkisi sürüyordu. Çünkü 2009’un sonlarına doğru Kerbelâ şehitlerini anmıştık. O gün geleneksel aşûre aşımızla onların ruhunu şâd etmeye; onlara lâyık olmaya gayret etmiştik. Evet, Hz. Hüseyin’i (ra) unutmak mümkün müydü? O gün derin bir muhasebede bulunmuştuk. Hikmetini ve kaderî yönünü Risâle-i Nur eserlerinden anlamaya çalıştığımız o zulüm dolu muharebeyi hatırlarken Hz. Hüseyin’i (ra) şehit edenlerin hangi yüzle dedesinden medet umacaklarını-–istemeden de olsa—düşünmeye başlamıştık. Onlara olan bağlılığımızı bir kez daha güncelleme imkânı bulmuştuk. 16 Ocak’ta Safer ayına “merhaba” dedik. Güzel bir başlangıç oldu, Dayanışmamızı gözden geçirerek eksiklerimizi tamamlama fırsatı bulduk. Unuttuğumuz fakir, miskin, kimsesiz ve muhtaçları hatırlamaya; onlarla kaynaşmaya çalıştık. Onları üzmeden ve rencide etmeden yardım elimizi onlara ulaştırmaya gayret ettik. Henüz yeni başlayan taptaze bir hicri yıl, güzel bir adımdı bizim için. Envanterimizi gözden geçirdik. Stoklarımızı kontrol ettik. Neler yapabileceğimizi bir daha düşünerek insanlığa yararlı hizmetlerin planlamasını yaptık. Kulluk bilincimizi güncelleştirerek yepyeni bir dizayn ve formatla işe sarıldık. 25 Şubat’ta bizi onurlandıran Mevlid-i Nebevi ile bir parça teselli bulduk. Onun doğumuyla birlikte dünyanın elde ettiği huzuru ve kimsesizlerin duyduğu gururu bir defa daha hatırlayıp Ona ümmet olduğumuzdan dolayı şükrümüzü tazeledik. Ona lâyık bir fert olamadığımızın farkındaydık, ancak onun engin hoşgörüsünden de haberdardık. Bu bizim için önemli bir dayanak oldu. En azından söz ve biatımızı mahcubiyet içinde de olsa yineledik. Çünkü onun getirdiği din “ümitsiz” olmayı kesin bir dil ile yasaklamıştı. Bu yüzden ümitsiz olamazdık. Hatta yalnız hicrî takvime göre değil; miladi takvimi de fırsat bilerek 16-20 Nisan tarihleri arasında da onu (asm) anlamaya ve yaşamaya çalıştık. Bir de baktık ki, 13 Haziran günü üç ayların ilki olan Receb-i şerif bize kucak açtı; dört-beş gün sonraki Regaibi bizlere hatırlattı. Dolayısıyla 17 Haziran’da kandiller zincirinin ilk halkasında prova yaptık. Duâ ve yakarışlarımız semâvât ve arzı çınlattı. Gözyaşlarımız sel olup aktı. Kendimize, yakın çevremize, çoluk-çocuğumuza ve mazlum ümmete bolca duâ ettik. Yeni başlayan manevî mevsimin bütün ümmete güzellikler getirmesini diledik. Yüce Allah’ın şanlı dergâhına ellerimizi açtık ve boş dönmeyeceğine inandık. Duâlarımız sadece bizim için değildi; çünkü biliyorduk ki, kendimiz için isteyeceğimizi kardeşimiz için de istemek durumundayız. Bu yüzden her zaman olduğu gibi, gençlerimize hayırlı kısmetler, evlenmiş kardeşlerimizi sonsuz mutluluklar, borçlu kardeşlerimize kolaylılar, hasta dostlarımıza şifalar ve öğrencilerimize de başarılar ihsan etmesi için Rabbimize yalvardık. 8-9 Temmuz Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece iki bayramı birden idrak ettik. Hem Cumayı hem de Miraç Kandili ile aynı gün ve gece müşerref olduk. Bu da bize mü’minin miracını hatırlattı; bu yüzden ibadetlerimizi gözden geçirdik. Miracın hatırası olan namaz ibadetimizi göz önünde bulundurarak–deyim yerindeyse—Rabbimizle olan ilişkilerimizi kontrol edip eksiklerimizi tamamlaya ve O’nun rahmetine sığınmaya gayret ettik. 26-27 Temmuz ise Berat kandilini doyasıya yaşamaya gayret edeceğiz. Berat gecesinin “berat”ımız olması için Yüce Allah’ın dergâh-i izzetine sığınarak bildiğimiz bütün duâları sarf edeceğiz. Genel tuttuğumuz duâların karşılıksız kalmayacağı inancıyla yakarışlarımızı gece boyu sürdüreceğiz. Bunca hazırlıktan sonra 10 Ağustos günü yatsı namazını müteakiben ilk teravihimizi kılıp 11 Ağustos günü Ramazan-ı şerife “merhaba” diyeceğiz. 5 Eylül günü, bin aydan hayırlı olan Kadir gecesiyle müşerref olduktan ve 9 Eylül günü başlayan Ramazan-ı şerif Bayramını idrak ettikten sonra, Muharrem ayının ikinci yarısı başlayan 2010 yılını yine Muharrem ayı ile uğurlayacağız. Bütün bu sürece hazır mıyız; ne dersiniz! 25.07.2010 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (16.12.2009) - Aile mutluluğunda bazı temel prensipler (11.07.2009) - Taziyelerde Kur’ân tilâveti (23.12.2008) - Efendim, hoşgeldiniz! |