Yasemin GÜLEÇYÜZ |
|
Şefkat Kahramanları (26) Hesna Şener (1903– 22 Temmuz 1975) |
Birkaç sene önce kadın ve aile konularına meraklı biri olarak Hanımlar Rehberi’nde yer alan Tesettür Risâlesi’nin açılımını yapmaya gayret etmiştik. Aldığımız notlar, deryadan bir katre misâli Yeni Asya gazetesi’nde yayınlandı. Tesettür Risâlesi konusunda çalışırken yaptığımız araştırmalarda pek çok şaşırtıcı nokta ile karşılaştık. Bunlardan bir tanesi de şüphesiz bu risâlenin beraat öyküsüydü! Tesettür Risâlesine ve beraberinde Beşinci Şuâ’daki hakikatlere “serbestiyet” kararı veren hâkimlerden bir tanesi kadındı. Evet, Hesna Şener, altına imzasını attığı “beraat” kararıyla pek çok erkeğin ağır baskı nedeniyle korkup çekinerek destek vermediği o kara günlerde cesur bir hâkime hanım olarak Risâle-i Nur tarihindeki ve gönlümüzdeki yerini almıştı! Bugün Tesettür Risâlesi’ndeki, Beşinci Şuâ’daki hakikatleri rahat koltuklarımıza oturarak dostlarımızla mütalâa edebiliyorsak eğer, bunda “Sebeb olan yapan gibidir” sırrınca Hesna Şener’in de şüphesiz büyük bir payı var! O yüzden Şefkat Kahramanları yazı dizisinde Hesna Şener’in ismi olmasaydı, bir şeyler eksik kalırdı. Yazıyı hazırlarken Tarihçe-i Hayat’taki Denizli Hayatı bölümünü anlayabildiğimizce tekrar mütalâa ettik. Hesna Şener’in akrabası olan Handan Tola ile görüştük. Şener hakkında daha önce yazılanları, Barla Platformu’nun hazırladığı Kastamonu-Emirdağ yılları sergi katalogları da dahil olmak üzere gözden geçirdik… Eksikler çok fazla, ama elden gelen de bu kadar… Kusurlar bizden, iyilik, güzellik ve hayırlar Rabbimizden!
Eskişehir Ağır Ceza’dan, Denizli Ağır Ceza’ya… Bediüzzaman Hazretleri Tesettür Risâlesi yüzünden “kanaat-i vicdaniyeye” dayanan bir kararla Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanarak 1935’te 11 ay hapis yatar. Hapisten çıktıktan sonra Kastamonu’ya sürgün edilir. Risaâle-i Nur’un özellikle Isparta ve Kastamonu’da halk arasında hızla yayılması, hele Ayetü’l-Kübrâ risâlesinin İstanbul’da gizlice basılması İslâmiyet düşmanlarını telaşa düşürmüştür. Bu yüzden Bediüzzaman Hazretleri, “Gizli cemiyet kuruyor. Halkı hükümet aleyhine çeviriyor. İnkılabları kökünden yıkıyor. Mustafa Kemal’e deccal, süfyan, din yıkıcı diyor. Bunu hadislerle ispat ediyor” gibi bahaneler ve planlarla itham edilerek Kastamonu’dan Denizli Ağır Ceza Mahkemesine 126 talebesiyle beraber 1943 senesinin bir bahar mevsiminde gönderilir. (Bediüzzaman Said Nursî, Tarihçe-i Hayat, Denizli Hayatı, s. 351–353, Yeni Asya Neşriyat, 2002) İddianamede Risâle-i Nur Külliyatı içinde yer alan Beşinci Şuâ ile birlikte Tesettür Risalesi’ndeki hakikatler de “suç unsuru” olarak yer almaktadır… Bediüzzaman Hazretleri “Bir sene cezasını çektiğim ve mahrem tutulan ve zabıtnamede kaydedildiği gibi odun yığınları altından çıkarılan Tesettür Risâlesi bu sene yazılmış ve neşredilmiş gibi bizi ittiham etmek istiyor” der. (Age) Risâle-i Nur’un inkişafında önemli bir yeri olan Denizli Mahkemesi, 15 Haziran 1944 tarihinde “oy birliği ile beraat” kararı alır. Bu tarihi kararın altında Mahkeme Reisi Ali Rıza Balaban, Aza Hakkı Tözüner ve Salahiyetli hâkim Hesna Şener ve Kâtip olarak M. Akman’ın imzası vardır. (Kaynak: Kastamonu Yılları Sergisi Kataloğu, İstanbul 2009, Barla Platformu) (Resimde yer alan Denizli Mahkeme kararının altındaki imzalardan, net olarak mahkeme azalarının isim ve vazifelerini tesbit edebiliyoruz.)
Mahkeme reisi Ali Rıza Bey Handan Tola’nın, babası Ali İhsan Tola’dan naklen bize aktardığına göre; Denizli Ağır Ceza Mahkemesi Reisi Ali Rıza Bey, aslında Bediüzzaman Hazretlerini talebelik yıllarından tanımaktadır. İstanbul’da Mekteb-i Kuzat yani Hukuk Fakültesinde okurken, Şekercihan’da görüşmüş ve ilmine vakıf olmuştur. Denizli Mahkemesi’nde sunulan İddianamedeki suçlamaların asılsız olduğunun bilincindedir. Bu yüzden Bediüzzaman Hazretlerinin “Hakim-i adil” olarak vasıflandırdığı Ali Rıza Beyle diğer mahkeme üyeleri oybirliğiyle beraat kararını imzalarlar. Denizli Ağır Ceza Mahkemesinin bu kararı Risâle-i Nur hizmetindeki önemli dönüm noktalarından birini teşkil eder.
Vicdanlı hâkimler… Bediüzzaman Hazretleri Emirdağ Lâhikası’nda yer alan bir mektubunda Hesna Hanımı ismen zikrederek teşekkür eder: “Mahkemede zabıt kâtibi ve azadan Hesna Hanım ve sorgu hâkimi gibi vicdanlı zatlara teşekkür ederiz. Ve onları unutmayacağımı, bilhassa başta Müftü Osman, Hasan Feyzi olarak çok ehemmiyetli kardeşlerime selâmımızı ve minnettarlığımızı bildiriniz.” (Bediüzzaman Said Nursî, Emirdağ Lahikası, s. 44)
“Gavsların, kutupların yanında ona duâ ediyorum!” Hâkime Hesna Şener Hanım, Isparta Senirkentlidir ve Bediüzzaman Hazretlerinin Talebelerinden Ali İhsan Tola’nın akrabasıdır. Beraat kararı verildikten bir müddet sonra Bediüzzaman Hazretleri Ali İhsan Tola’ya bir vazife verir. Ali İhsan Tola bundan sonrasını şöyle anlatır: “Beraat kararından bir müddet geçtikten sonra bir gün Üstad Bediüzzaman Hazretleri ‘Ali İhsan, Hesnâ kızıma selâm söyle, ben onu mânevî evlatlığıma kabul ettim!’ dedi. Üstad bunu bana söyledi ama o zamanlar biz açık saçık kadınların yanlarından geçmezdik. Onun için gitmedim! İkinci sefer Üstadın yanına vardığımda yine ‘Mânevî evlâdım Hesnâ’ya selâm söyle!’ dedi. Yine gitmedim. Üçüncüde ‘Sen hâlâ gitmedin mi?’ deyince artık gitmek bana farz oldu diyerek gittim. Denizli sıcaktı. Vardım odasına girdim, selâm verdim. Kısa kollu giymiş, etekler dizinde... Şöyle kapıya yakın bir yere durdum. Bana ‘Gel bakalım koca Nurcu!’ dedi. Hemşehrilik de var, Isparta Senirkentli’yiz... Akrabalık da var. Beni tanıyor. Ben de, ‘Sen de Nurcusun!’ dedim. Böyle deyince orada bulunan bir görevliye; ‘Sen kapıyı kapat ve bize de iki çay söyle!’ dedi. Bunun üzerine ‘Üstad’dan size selâm getirdim. ‘Mânevî evlâdım Hesnâ’ya selâm söyle’ dedi’ deyince Hesnâ Hanım başladı ağlamaya! ‘Ali İhsan! Ne dünyaya yaradık, ne âhirete... Babama kızıyorum... Beni okutacağına, köyümüzün çobanı sümüklü Hasan’a verseydi... Dinimi, Müslümanlığımı yaşar, çoluk çocuk sahibi olurdum. Enâniyetten, evlenmedim bile!’ dedi. Dedim ki ‘Hesna Hanım! Ona mânevî evlât olmak, o kadar basit bir şey mi? Bu sana yeter!’ ‘Acaba ona lâyık olabildik mi ki?’ dedi. “Üstadın huzuruna vardığımda, durumu arz ettim. Üstad ‘Ali İhsan, ben onun ismini gavsların, kutupların yanına yazdım, ona ben onlarla beraber duâ ediyorum. Erkekler korktu ama o kendisini ortaya koyarak Kur’ân dâvâsına taraftar çıktı. Yarın mahşerde Kur’ân ona şefaatçi olacak!’ dedi. Bana da ‘Ne o, Hesnâ tesettürsüz diye darılıyor muydun? İşte tesettüre riâyet etmiyor dediğin Hesnâ, Tesettür Risâlesi’ni de beraat ettirdi. Essebebü ke’l-fâil (Sebep olan yapan gibidir) sırrınca, bütün sizin kazandığınız haseneler, sevaplar tamamen ona da yazılıyor. İşte bütün hasene, o beğenmediğiniz Hesnâ’nın şecaat ve cesaretiyle oldu!’ dedi.” (İhsan Atasoy, Kulluğu İçinde Bir Sultan: Tahiri Mutlu, s. 83-4) Handan Tola, yukardaki hatırayı babasından defalarca dinlediğini bize aktardı. Babası Ali İhsan Tola bu hatırayı anlattıktan sonra Bediüzzaman Hazretlerinin ona “Hesna Hanım tesettürsüz diye görünüşe bakıp da aldanma İhsan! Cenab-ı Hak isterse, açık bir hanımın elinden de Tesettür Risâlesine serbestiyet verdirir!” ikazını yaptığını da nakletti.
Alay Müftüsü bir baba: Nuri Bey Babası Nuri Bey Alay Müftüsüdür. Çocuklarının hepsini tahsilli olarak yetiştirmeye önem verir. Kızı Hesna Hanım, Senirkent’in ilk kadın üniversite mezunudur! Not: Osmanlı dönemindeki Alay Müftülüğünün konumu şimdiki müftülük makamından çok farklıdır: Osmanlılar, Kara ve Deniz Kuvvetleri’nde askerleri dinî konularda aydınlatmak, morallerini yüksek tutmak ve harp esnasında onlara cesaret vermek için imam ve müftüler vazifelendirmiştir. Bu din adamları cephelerde çok büyük yararlılıklar göstermişlerdi. Protokolde yüzbaşıdan önce kolağasından sonra gelen alay imamları terfi ederek “alay müftüsü” olurlardı. Alay müftülerinin protokoldeki yerleri “alay emini”nin altında ve kolağasının üstünde idi. (Kaynak: Mustafa Birol Ülker, Tarih ve Düşünce Dergisi, Mart 2003)
Yardımsever ve şefkatli Hesna Şener sadece dürüst, vicdanlı bir hâkim değil, aynı zamanda çevresinde her zaman yardımseverliği, şefkati ile tanınan da bir isimdir. Merhum Ali İhsan Tola’nın değerli kızı Handan Tola’nın bize anlattığına göre Hakime Hesna Şener hayatı boyunca evlenmez. Ablası ikinci çocuğunu dünyaya getirirken vefat ettiğinde, doğan bebeği yanına alır. Hayatı boyunca yeğeninin bakımını üstlenir, onu yetiştirir. Tahsilini tamamlatır, evlendirir… Senirkent’in eşrafından Tolalar ile akraba olan Hesna Şener, aynen Risâle-i Nur’un matbaalarda serbestçe basılmasına vesile olan DP Isparta milletvekili Tahsin Tola gibi Risale-i Nur’un şanlı tarihinde yer alan ve ebediyen hayırla yâd edilecek olan isimlerden birisidir.
Senirkent’in ilk üniversite mezunu, ilk kadın hukukçusu, ilk kadın hâkimi Senirkent’in yukarıda saydığımız ”ilk”leri Hesna Şener’dir. Otuz üç sene hizmet ettiği Denizli’de o kadar çok sevilir ki, vefat ettiğinde meslektaşları ve halk onun cenazesini Senirkent’e göndermek istemez. Denizli’de toprağa verilir. Vefat haberi 9 Ağustos l975 Senirkent Postası gazetesi’nde şöyle verilir: “İlk kadın hukukçumuz, ilk kadın hâkimimiz Hesna Şener’i kaybettik” “İlk üniversite mezunu, ilk hukukçu ve ilk hâkim hanımlarımızdan Hesna Şener’i 22 Temmuz l975 tarihinde kaybettik. l903 yılında Senirkent’te doğan, merhum emekli Yarbay Nuri Şener ve merhume Akile Şener’in kızları ilk, orta, lise ve üniversite tahsillerini başarılı bir şekilde bitirdikten sonra bazı yerlerde geçen kısa hizmetinden sonra en son Denizli hâkimliğine tayin edilmiş ve 33 yıl yer değiştirmeden bu şerefli vazifesine devam etmiştir. “Vefatını haber alan akrabaları cenazesini Senirkent’e getirmek istemişlerse de Denizli’nin kadirbilir ve vefakâr halkı memleketlerine 33 sene hizmet eden hâkimlik gibi güç bir hizmeti hakkıyla başaran, hiç bir şeyin karşısında zayıf davranmayan hayırsever, insancıl halleriyle ve ideal bir ahlâk örneğiyle herkese numune olan bu mümtaz hemşehrimizin cenazesini bütün ısrarlara rağmen Denizli halkı ve meslektaşları vermemişler, gönüllerindeki sevgi gibi kendi topraklarına gömmek istemişlerdir. Cenaze merasimine pek çok halk katılmış, derin bir tazim, saygı ve huşu içinde ve arkadaşlarının omuzları üzerinde değerli kızımız Denizli asrî mezarlığına defnedilmiştir.” 25.07.2010 E-Posta: [email protected] |