Faruk ÇAKIR |
|
Darbeciler korunmasın ve korumasın! |
Ülkemizin darbelerden ve darbeci anlayıştan neler çektiğini hepimiz biliyoruz. Darbe yaparak Türkiye’yi ‘uçurumun kenarından kurtardığını’ iddia edenler bile, zaman geçince yaptıkları işin yanlış olduğunu ‘timsah gözyaşları içinde de olsa’ itiraf etmek durumunda kalıyorlar. Bu itirafçıların bazıları da 12 Eylül darbesine imza atan generaller oldu. “Netekim paşa” bile yakın zamanlarda “Darbe iyi değil, ama...” demek durumunda kaldı. Darbecilerin yaptığı en büyük hatalardan biri de kendisinden sonra gelecek kuşaklara ‘istediğin zaman darbe yap’ mesajları vermeleridir. Bunu belki sözle ifade etmiyorlar, ama yaptıkları icraatlar ve darbeyi savunma şekli bunu hatırlatıyor. Geçmiş ihtilallerden edindikleri tecrübelerle ‘profesyonel bir darbe’ yapan 12 Eylül liderleri, 12 Eylül’e gelişte kendi kabahatleri yokmuş gibi her saat başı siyasetçileri kötülemeyi marifet bilirlerdi. 12 Eylül darbesine imza atanların siyasetçiler için kullandığı en hafif hakaret, onların “tencereyi pislettiği” şeklindeki benzetmeydi! Şunu da ifade etmek lâzım ki, 12 Eylül’e geliş sürecinde elbette bazı siyasetçilerin de kabahati olmuştur. Ama eğri ile doğruyu ayırmadan bütün siyasetçileri töhmet altında bırakmak ancak darbecilerin ekmeğine yağ sürmek anlamına gelir. “Profesyonel darbe” 12 Eylül’ün üzerinden bunca yıl geçti ve şu sorunun ikna edici bir cevabı verilemedi: “11 Eylül günü akan kan, nasıl oldu da 12 Eylül’de bıçak keser gibi durdu?” Bu soru, darbeden hemen sonra da dile getirildi, ama darbeciler bu soruların sorulmasından bile memnun kalmadılar. Onlara göre ülke uçuruma yuvarlanıyordu ve onlar lütfedip Türkiye’yi kurtardılar! Tek yanlı anlatımla milletin aklını çelmeye çalıştılar, ama yalanların uzun süre hüküm sürmesi mümkün olmadığı için bu yalanların da foyası meydana çıktı. Sonraki yıllarda bizzat darbeciler, “İhtilâl olgunlaşsın diye bekledik” demek durumunda kaldı! Aradan yıllar geçti ve şimdi ‘modern darbe gayretleri’ ile karşı karşıyayız. Mahkemelere konu olan ‘plan’ları yok sayabilir miyiz? Milletin vicdanını en çok yaralayan konu da, ‘tescilli darbeciler’in bir şekilde koruma ve kollama altına alınmasıdır. Güya ‘milleti ve devleti korumak için’ darbe yaptığını iddia edenlere sesleniyoruz: Darbe yaparak ülke korunmaz. Bu ‘yalan’ı bir yana bırakın! Elindeki gücü millet menfaati olan işlerde kullanması gereken Türkiye idarecilerine de sesleniyoruz: Artık ‘tescilli darbeciler’i korumaktan vazgeçin! “Darbe suçu” yürürlükteki kanunlara göre en ağır suçlardan biridir. O halde ‘darbe planları’ yapanlar hâlâ niçin korunur? Türkiye, ‘darbeci zihniyet’ten kurtulmadıkça gerçek anlamda hür ve demokrat olamaz. Bu zihniyetten kurtulmanın ilk adımı da darbecileri korumaktan vazgeçmekle mümkün. Sivil siyaset gerçek anlamda bir sivil anayasa ile ilk olarak bu adımı atmalı. 02.08.2010 E-Posta: [email protected] |