Faruk ÇAKIR |
|
Hidayet yolculuğu |
Şükürler olsun ki, her türlü olumsuzluğa rağmen İslâmın ‘kalpleri fethi’ devam ediyor. Hem de ‘ifsat şebekeleri’ istemese de! Aynı zamanda gelişen hadiseler gösteriyor ki, hidayetin kime, nerede ve nasıl nasip olacağı belli olmuyor. Muhtemelen ‘hayır duâ’ alanlar bir şekilde İslâma teslim oluyorlar. Çok dikkat çekici bir hidayet haberi de Kayseri’den geldi. İrlandalı aktivist yani ‘insan hakları savunucusu’ Cueeva Butlerly, Gazze’ye yardım götüren gemilere İsrail tarafından düzenlenen saldırıda zulmen öldürülen Furkan Doğan’ın ailesini ziyaret etmek için gittiği Kayseri’de Müslüman olarak ‘’Ayşe’’ adını almış. (AA, 30 Temmuz 2010) ‘Gazze şehidi’ Furkan Doğan’ın Talas ilçesindeki mezarını ziyareti sırasında Kelimei Şehadet getirerek Müslüman olan “Ayşe”, İslâmı tercih etme süreceni anlatırken de şöyle konuşmuş: ‘’Son 9 yılımı Filistin’de ve mülteci kamplarında geçirdim. Çünkü, Filistin’in özgürlük mücadelesine inanıyorum, intifadaya inanıyorum. Dünyanın her tarafından insanların Filistin’in haklı özgürlük mücadelesine destek vermesi gerektiğine inanıyorum. Ben de Batıdan biri olarak bu mücadeleye katılmanın insanî bir sorumluluk olduğunu düşünüyorum.’’ İslâm toplumunda gördüğü inanç, olgunluk, onur, misafirperverlik ve gücün Müslümanlığı seçmesi için etkileyici bir ilham kaynağı olduğuna dikkati çeken Cueeva Butlerly (Ayşe), ‘’Uzun yıllardır kendimi İslâm dinine yakın hissediyordum. Fakat Mavi Marmara gemisinde şehit olan Türk kardeşlerimiz bu topluluğa katılmam için bana örnek oldular. Böylece hepimiz kardeş, aynı toplumun ve insanlığın parçası olabiliriz. Yaptığım seçimi iki seviyede görüyorum. Birincisi ruhânî boyutu, ikincisi de politik yönü ki; bu Batı dünyasındaki İslamafobi ile mücadele gerekliliğidir” demiş. Bakınız, İslâma teslim olan Butlerly’in bu tesbiti aynı zamanda başka bir tesbiti de doğruluyor: “Hal dili”, “kal dili/ konuşma”dan daha tesirli bir tebliğ metodudur! Keşke, konuşmak yerine, fiillerimizle İslâma ayine olabilsek! Müslüman olan Butlerly’in bu sözleri, Bediüzzaman’ın şu müjdesini hatırlamamıza da sebep oldu: “Eğer biz ahlâkı İslâmiyenin ve hakaiki imaniyenin kemâlâtını ef’âlimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri, elbette cemaatlerle İslâmiyete girecekler; belki kürei arzın bazı kıt’aları ve devletleri de İslâmiyete dehâlet edecekler.” (Hutbe-i Şamiye, 2833) Yıllardan beri Filistin ve civarında mazlûmlara destek olan Cueeva, belki de onlarca defa İslâmı seçmesi noktasında davet almıştı. Sonunda o ‘sözlü tebliğ’ler değil de, bir davranış, bir şehadet buna sebep oldu. O halde hidayetin kime, nerede ve nasıl nasip olacağını bilmediğimize göre; İslâmı yaşamaya ve fiillerimizle tanıtmaya çalışmak ilk işimiz olmalı. Kimine bir şehadet, kimine bir Risâle sebep oluyor ve hidayet yolculuğu artarak devam ediyor. Hâzâ min fazlı Rabbî! Bütün güzellikler Rabbimizdendir! 31.07.2010 E-Posta: [email protected] |