Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Taş atanlar ve diğerleri |
Yılan hikâyesine dönen “taş atan çocuklar”la ilgili kanun değişikliği, her gündeme geldiğinde alt komisyona havale edilip mütemadiyen ertelendiği yorucu ve bıktırıcı bir sürecin ardından, nihayet, tatil öncesi Meclisten ve Çankaya onayından geçti ve yürürlüğe girdi. Şimdilerde bu değişiklikle, bazıları aylardır yattıkları cezaevlerinden çıkıp ailelerine kavuşan çocukların hasret giderme ve mutluluk görüntüleri yayınlanıyor. Ve insan “Bu tabloların yaşanması için neden bu kadar gecikildi?” diye düşünüyor. Gerçi bu çocuklar için “Bugün taş atan, yarın kurşun atar; bunlara acınmamalı” diyenler de var. Ama toplumun ortak vicdan ve sağduyusu, çocukların ne sebeple olursa olsun, zindanlarda çürümesine razı değil. Onun için de, siyasetçilerin tüm isteksizlik, tereddüt ve kararsızlıklarına rağmen yasa değişikliği nihayet Meclisten geçebildi. Söz konusu düzenleme “taş atan çocuklarla ilgili kanun” diye anılıyor, ama değiştirilen yasanın adı Terörle Mücadele Kanunu. Ve Türkiye’deki sonu gelmez tartışmaların, polemiklerin, çekişmelerin odağında hep bu kanun yer alageldi. Meselâ ne zaman terör olayları tırmanışa geçse hemen bu kanunla birlikte, askere verilen, ama AB reformlarıyla azaltıldığı iddia edilen yetkilerin yeniden arttırılması talepleri gündeme getirildi. Veya 1993-4’ten itibaren seslendirilmeye başlandığı üzere “irtica ile mücadelenin de Terör Kanunu kapsamına sokulması” istendi. Ki, 28 Şubat’ta bu bir ölçüde başarıldı; irticanın bir numaralı iç tehdit sayıldığı değerlendirmelerle hazırlanan MGSB üzerinden meseleye böyle yaklaşıldı. Terörle mücadele adına bilhassa ifade, basın ve örgütlenme özgürlüklerine yönelen yoğun baskıların da çoğu TMK’ya dayanarak gerçekleştirildi. Onun için, TMK başından beri hep sıkıntılı bir mesele olageldi. Gerekçesi terörle mücadele olduğu için, üzerine gidilemedi. Böyle olunca da, birçok hak ihlâli ile mağduriyetin kaynağı oldu. Taş atan çocukların durumu son örnek. Şimdi, kanunda yapılan son değişiklikle, polise taş attıkları için mahkûm olup veya tutuklanıp hapis yatan çocuklar serbest bırakılırken, mevcut dâvâlar ağır cezalardan çocuk mahkemelerine intikal ettirilecek. Ve bu durumdaki çocuklar artık “terörist” muamelesi görmekten kurtulacak. Ama “çocuk suçlu”lara yönelik kurallara tâbi olacaklar. Aslında bu değişiklik de, temeli çok derinlere dayanan kronik sorunu çözmekten çok uzak, geçici ve palyatif bir geçiştirmeden öteye gitmiyor. Nitekim kanunun yürürlüğe girmesi sonrasında bir taraftan içerideki çocuklar tahliye edilirken, diğer taraftan meydana gelen yeni olaylarda başka çocukların gözaltına alınması çok manidar. Ekseriyeti 15-18 yaş civarında olan gençlerin siyasî nitelikteki protesto eylemlerine katılıp tepkilerini polise taş atarak göstermeleri veya birilerince böyle bir eyleme yönlendirilmeleri, sadece kanun değişiklikleriyle ve adlî tedbirlerle üstesinden gelinemeyecek; sorunun psiko-sosyal ve pedagojik yönlerini de dikkatle mercek altına alıp enine boyuna tahlil etmeyi gerektiren bir mesele. Aralarında, kısa süre önce bizzat dönemin Millî Eğitim Bakanından ödül almış okul birincilerinin de bulunduğu söylenen bu çocuklar niye okulda veya evlerinde değil de, sokakta taş atıyor? Bu sualin cevabı aranıp, belirlenecek sebepler izale edilmedikçe, sorun çözülmüş olmaz. Taş atan çocuklar artarak devam eder; ağır ceza yerine çocuk mahkemelerinde yargılanmaları sonucu değiştirmez ve bazıları bir ileri aşamada dağa çıkarak, taş yerine silâh alıp askerin karşısına dikilir. Asıl yapılması gereken şey, işin o raddeye varmasına imkân vermemek ve çocukları kazanmak. Haddizatında bu konu yalnızca “taş atan çocuklar” başlığıyla da sınırlı değil. Çocuk ve genç suçlular, bunların kurduğu çeteler, çocuk ve genç suçlarının alkol ve uyuşturucu iptilâsı ile bağlantısı, işsizlik, vasıfsızlık, hedefsizlik gibi, odağında gençlerin yer aldığı bir dizi kronik problem var. Ve bütün bu çocuklar kurtarılmayı bekliyor. 31.07.2010 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (30.07.2010) - 35. madde kalkmalı (29.07.2010) - Yine tahrik ve galeyan (27.07.2010) - Arınma ihtiyacı (24.07.2010) - Önemli bir ölçü (23.07.2010) - Cebrail şeytanla barışamaz |