Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
35. madde kalkmalı |
Anayasa paketi ve referandum tartışmaları arasında, TSK İç Hizmet Kanununun, darbelerin “yasal” dayanağı olarak kullanılan 35. maddesi de gündemde yer bulabildi. Gündeme getiren de, “pakete hayır” kampanyasını sürdüren CHP. Böylece, referandumu “12 Eylül taraftarlığı-karşıtlığı” zeminine çekmek isteyen AKP’ye, “Darbeye karşıysan 35’i düzelt” atraksiyonu ile cevap veriyor anamuhalefet partisi. Herşeyin pakete ve referanduma endekslenip, Meclisin tatile girdiği bir ortamda 35. maddeyi gündeme getirmenin pratikte bir anlamı var mı? İlk bakışta yok gibi görünüyor. Ama konu iki parti arasında bir iddialaşmaya dönüşünce, CHP ciddiyetini ispatlamak için, maddeye ilişkin teklifini Meclis Başkanlığına vereceğini açıklıyor. Bunda, Başbakanın “Madem gündeme getirdiniz, verin teklifinizi, komisyon kurup çalışalım” deyip, gerekirse Meclisi olağanüstü toplantıya çağırmaktan söz etmesi de etkili olmuşa benziyor. Ne var ki, Erdoğan’ın sözlerinin tamamına bakıldığında, 35. maddeye öncelik vermek gibi bir düşünce ve niyetinin olmadığı açıkça görülüyor. Başbakan şu anda anayasa paketine odaklandıklarını, anayasayı değiştirmenin daha önemli olduğunu, yasa değişikliğinin her zaman yapılabileceğini ifade ederek, 35’in o kadar da önemli olmadığını ve öncelik taşımadığını ima ediyor. Dahası, “Yapılacak birşey için karar verme irade ve inisiyatifi hükümete aittir, başkasının bize gündem dikte etmesine razı olmayız” gibi bir tavır da sergiliyor ve “Komisyon kuralım” diyerek bir kez daha “komisyona havale” sinyali veriyor. Böyle olunca, 35. madde için Meclisin olağanüstü toplantıya çağrılması ihtimali zayıflıyor. Yine Erdoğan’ın bahsettiği “TBMM Ekim’de açıldığında öncelikli işlerden biri olarak gündeme alma” alternatifi ise, hele Türkiye gibi bir ülkede o gün için şimdiden kesin birşey söylemenin mümkün olmadığı gerçeğiyle karşı karşıya. O güne daha çok var. Üstelik, arada referandum gibi, siyasetteki taşları yerinden oynatma ihtimali yabana atılmaması gereken bir olay var. Her ne kadar Başbakan “Referandumdan evet de çıksa, hayır da çıksa erken seçim yok” dediyse de, sandıktan çıkacak sonucun ne getirip ne götüreceğini şimdiden öngörmek mümkün değil. Ama gerçek şu ki, kökü M. Kemal’e dayanan ve en son 12 Eylül’de darbenin “yasal dayanak ve gerekçe”si olarak gösterilen 35. maddenin kaldırılması, demokratikleşme açısından çok önemli. (35’in M. Kemal’e dayanıyor olmasının hikâyesini Demirel’in yaptığı özetten aktaralım: “Atatürk 1935’te cumhuriyeti orduya emanet ediyor. Sonra bu, talimat haline geliyor. İç Hizmet talimatı oluyor. 1960 ihtilâli sonrasında da kanun haline getiriliyor.” {Cumhuriyet, 26.7.10} ) Askerin “Cumhuriyeti korumak ve kollamak benim yasal görevimdir” diyerek, büyük ölçüde tahriklerin etkisiyle demokrasiye müdahale edip Meclisleri kapatır ve hükümetleri devirirken kullandığı bu dayanak bir an önce kaldırılmalı. Ve bu adım, muhalefetin inisiyatifiyle gündeme gelmiş olsa da, iktidar bunu bir kompleks meselesi yapmayıp destek vermeli ve hazır zihinler buna yönelmişken, demir tavında dövülüp, bir an önce olumlu bir sonuca ulaştırılmalı. Bu başarılabilirse, hem referandum odaklı kutuplaşmanın tırmandırdığı gerilimi yumuşatacak bir adım atılmış olur, hem de demokrasiyi bir ileri aşamaya götürmek için örnek oluşturacak bir iktidar-muhalefet dayanışması sergilenir. Gerçi CHP’nin maddeyle ilgili olarak yaptığı değişiklik teklifi, sorunu çözecek gibi görünmüyor. Ve biz, ideal çözümün, maddeyi tümüyle iptal edip yürürlükten kaldırmak olduğu görüşündeyiz. Madde için önce “Kalksın” deyip, sonra “Değişsin”e gelen CHP’nin önerdiği metin yetersiz olsa da, üzerinde çalışılıp maksada uygun hale getirilmeli. Ve bu konu artık sonuca bağlanmalı.Demokratik, pozitif siyaset bunu gerektirir. Bakalım, partiler bu olgunluğu gösterebilecek mi? 30.07.2010 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (29.07.2010) - Yine tahrik ve galeyan (27.07.2010) - Arınma ihtiyacı (24.07.2010) - Önemli bir ölçü (23.07.2010) - Cebrail şeytanla barışamaz |