Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Yine tahrik ve galeyan |
Önce İnegöl’de, ardından Dörtyol’da yaşanan olaylardan hareketle yine genelleyici sonuçlar çıkarıp, “Bakın, biz demiştik, Türkiye etnik çatışmaya gidiyor” diyenler var. Evvelce de başka yerlerde, Bozüyük’te, Bayramiç’te, İzmir’de, Muğla’da benzer olaylar olmuştu. Şimdi bunlara İnegöl ve Dörtyol eklendi. Ancak her birindeki olayların niteliği, cereyan ediş tarzı, şartları değişik. Bu farkları yok sayarak, söz konusu hadiseleri birbiriyle irtibatlandırıp “etnik çatışma” iddiasını teyid eden gelişmeler gibi göstermek, arkaplanında başka bir niyet ve hesap yoksa, sathî ve hissî bir değerlendirme olur. Öte yandan, son olaylarda şimdiden belirlenen provokatör izleri, ayrıca dikkat çeken bir nokta. Nitekim İnegöl’deki gerginlikte ön planda gözüken kişilerin, ilçede daha önce hiç görülmemiş ve kimsenin tanımadığı şahıslar olduğuna dair haberler çok enteresan. Sivas, Kahramanmaraş, Çorum... olaylarında da, işi provoke ederek sonra sırra kadem basan böyle X şahıslar yok muydu? Bu tür olaylarla ilgili olarak bizim öteden beri şöyle bir kanaatimiz var: Türkiye’de önce bu çeşit gerginlikleri kaşıyarak işi tırmandıran provokasyon ve tahrik çeteleri sahneye çıkıyor; ardından galeyan çeteleri onların başlattığı işi tamamlıyor. Tamamen bir danışıklı dövüş ve planlı bir rol dağılımı söz konusu. Önce tahrik, sonra galeyan. Bu tezgâhın içinde halk yok. Çünkü bizim insanımız, nerede olursa olsun, her zaman olgun, sakin ve sağduyulu bir karaktere sahiptir. Ne tahrikçilere prim verir ve provokasyonlara gelir, ne de galeyana kapılıp ortalığı yangın yerine çevirir. Milletimizin şahsiyetine sağlam ve köklü bir karakter özelliği olarak yerleşmiş olan bu olgunluğun altındaki en önemli dinamiklerden biri, Bediüzzaman’ın ortaya koyduğu ve talebelerinin sadakatle uyguladığı “müsbet hareket” prensibinin kitlelere çok büyük ölçüde mal olmuş olmasıdır. Bu sayededir ki, haddizatında toplumsal yapımızın “fay hatları” olarak nitelenen son derece duyarlı ve riskli alanlara yönelik çok tehlikeli provokasyonlar dahi boşa çıkarıldı ve ucuz atlatıldı. Türk-Kürt, Alevî-Sünnî, laik-antilaik, dinci-dinsiz... gibi sun’î ayrımlar üzerinden yürütülen söz konusu tahrikler, toplumdaki birlikte yaşama iradesini ve müsbet hareket şuurunu aşamadı. Tarihe trajik hadiseler olarak geçen münferit örneklerin açtığı yaraların tedavisi de bu irade ve şuurla olacak. Ve Türkiye bu yolda ilerlemekte. Dörtyol’da yaşanan gerginliğe de bakarsak: Dört polisin şehit edilmesi üzerine patlak verdiği söylenen olaylarda, bir kesimin işi polisle de karşı karşıya gelip çatışma ve hızını alamayıp BDP bürosunu ateşe verme noktasına taşıması hiç de normal görünmüyor. “Polisler şehit edildi” diye başlatılan bir eylemin polisle çatışmaya dönüştürülmesinin mantıklı bir izahı yapılabilir mi? Eğer bu işi yapanlar “ülkücü” diye isimlendirilen kişilerse, o zaman MHP liderinin yıllardır ülkücü ve milliyetçi tabana yönelik olarak yayınladığı “Asla sokağa dökülmeyeceksiniz, güvenlik güçleriyle karşı karşıya gelmeyeceksiniz” talimatlarına uyulmuyor demektir. Eğer öyle ise, MHP yönetiminin daha etkili çareler bulması icab eder. BDP’lilerin ortamı sakinleştirme babında “Hükümet yapamıyorsa biz yaparız” lâfına gelince: Sakın öyle birşeye tevessül etmesinler. Mevcut gerilimlere yenilerini eklemekten başka bir marifetlerine şahit olmadığımız bu siyasetçiler bu meseleye de karışıp işi daha da alevlendirmesinler. Ve oturup, kendilerine “Bütün bu olup bitenlerde bizim sorumluluk payımız nedir? Duruş ve tavrımızla, ilgili olduğumuz sorunların çözümüne katkı mı sağlıyoruz, yoksa onların daha da katmerli hale gelmesine mi sebep oluyoruz?” diye sorsunlar, sıkı ve samimî bir özeleştiri yapsınlar. Gelelim hükümetin tavrına: Görünüyor ki, zaten başından beri sıkı tutamadığı inisiyatifi iyice elden kaçırıyor gibi. Ve bu gidiş, özellikle demokrasi açısından hiç de hayra alâmet gözükmüyor. Referandum böyle bir ortamda mı yapılacak? 29.07.2010 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (27.07.2010) - Arınma ihtiyacı (24.07.2010) - Önemli bir ölçü (23.07.2010) - Cebrail şeytanla barışamaz (22.07.2010) - YAŞ ve terfîler |