Cevher İLHAN |
|
“Kemalizmle İslâmı barıştırma!” (2) |
Doğrusu, Foreign Affairs dergisinin AKP için “sivil Kemalistler” nitelemesini kullanıp “Kemalizmin Batıya bakan yüzünü yaşatan Ak Parti, sivil Kemalizmin savunucusu haline gelerek Kemalizmin gereklerini yerine getiriyor” yorumu, gerçeği bütün açıklığıyla ortaya koyuyor. Dünyaya bakan yüzüyle “siyasal İslâm”ın “evrilmesi”nden türeyen AKP’nin “Kemalizm’in Batı’ya bakan yüzünü yaşattığı”na dikkat çekilen yazıda, “Batılı değerler” denilen seküler kültürün Müslüman karakterli Türkiye’de askerî Kemalizm vesâyetini “sivillik” ve hatta “dindarlık” perdesinde devam ettirildiği vurgulanıyor. (http://www.zaman.com.tr 24.4.2010) Devamında M. Kemal’in devrin “elitleri”ne verdiği “dinden tecrid modernleşme” görevinin bu maskeyle daha rahat yerine getirildiği ve topluma “mal edilmeye çalışıldığı” belirtiliyor. Dergideki, “Türkiye’de öldü-ölecek durumundaki Kemalizm, iktidardaki AKP tarafından yaşatılmaya ve ömrü uzatılmaya çalışılıyor” cümlesinin anlamı bu… Aslında, Foreign Affairs dergisindeki yorumdan çok önce bu garâbeti İsrail Dışişleri eski Müsteşarı Alon Liel ifâde etmişti. İsrailli akademisyenin daha AKP iktidarının ilk yıllarında, “Demo İslâm: İslâmın Yeni Yüzü” adlı kitabında, “Erdoğanizmi Kemalizmin güncelleşmiş bir versiyonu” olarak târif etmiş; ve övgüler yağdırdığı Erdoğan’ın partisinin “ucûbe sentez”le “Kemalizmi İslâmla barıştıracağı” öngöründe bulunmuştu. En tuhafı Erdoğan’ın buna itiraz etmeyip “olumlaması”, bugün iyice su yüzüne çıkan “vaziyet”in ilk işâret fişeği olmuştu…
“PROTESTAN İSLÂM” TESBİTİ… En bâriz belirtileriyle partiye “laikliğe aykırı” gerekçesiyle başörtülü milletvekili adayı alınmamasıyla başlayan, iktidar partisine mensup belediye başkanlarının başörtülü belediye meclisi üyelerini “yasal değil” diye toplantılara almamasıyla süren süreçte, her defasında “mayınlı tarla”dan uzak durma hesâbına “ilke ve inkılâplar”a sığınılması, bunun en baş göstergeleri. Tıpkı AKP hükûmetinin AİHM’e bildirdiği savunmada, yasadışı yasağın “yasallığını” savunması; dinî bir vecîbe olan başörtüsünü aynen tepeden inmeci jakoben yasakçılar gibi “laikliğe aykırı, siyasî simge ve gerginlik sebebi” sayması gibi. Ya da yüzlerce Kur’ân âyetinin tefsiri ve Peygamberimizin hadislerinin mânâsıyla deprem gibi umumî bir musîbetin inananlar için bir ders, ikaz ve ibret olduğunu, depremin mânevî boyutunu anlatan ve yazan başta Yeni Asya gazetesi imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular olmak üzere Yeni Asya yazarlarının “İlâhî ikaz” davalarında yargılanmalarını ve ceza almalarını, yine Strasbourg’a gönderdiği “hükûmet savunması”nda resmen onaylaması gibi… Keza bu hususta, geçtiğimiz süreçte çokça tartışılan “mahalle baskısı” teriminin Türkiye’deki mûcidi Prof. Şerif Mardin’in “AKP iktidarı Kemalizmin başarısıdır” değerlendirmesi de aynı tezi te’yid ediyor. Ve en son Profesör Dr. Hakan Yavuz’un, AKP iktidarında Türkiye’nin geçirdiği dönüşümü “Türkiye’de İslamî kesim Protestanlaşıyor ve İslâmsız bir İslâm oluşuyor” değerlendirmesi de aynı kapıya çıkıyor. (Röportaj: Şenay Yıldız, Akşam, 25.7. 2010) ABD’deki Utah Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü’nde dersler veren Yavuz, Türkiye’nin son dönemine ilişkin sosyolojik ve siyasal analizinde, “Eskiden, ‘Modernite İslâmsız olmalı’ diyenler hakimdi. Şimdi ise, ‘Modernite İslâmla beraber gitmeli’ diyenler. Hatta modernitenin ihtiyaçlarına göre ‘İslâm yeniden yorumlanmalı’ diyenler de var. Yani, bugün Türkiye’de bir Protestan İslâmı oluşuyor” tesbiti bu anlama geliyor. “PROJE”NİN AKIBETİ… “Tamamıyla şekle dayalı ve tüketim araçları haline dönüşen, ahlâk, etik, hak-hukuk değerlerinden soyutlanmış bir İslâm”ın oluştuğunu belirten Prof.Dr. Yavuz, sözünü ettiği “protestenlaşma”yı, “Bugün Türkiye’de İslâmî semboller alınıp, satılır hale gelmiş, yer edinmek için kullanılır vaziyete dönüşmüş” cümlesiyle tanımlıyor… Hakan Yavuz’un, “Modern süreçleri ele geçirdikleri” iddiasıyla medya, finans, eğitim sektöründe güçlenen ve iktidar nimetine dadanan ve dünyevileşen haliyle “modernitenin içine girdikçe, modernite de bunların içine giriyor. Modernite, dini yeniden şekillendiriyor. Burada, kazanan kapitalizmin mantığı; Türkiye leblebileşiyor” tâbiri, bir nevi vaziyetin özeti. 12 Eylül darbesi ve Özal’la başlayan “neo-liberal” politikalarla “kimlikler üzerinde siyaset yapma ve kimliksizleşme”nin Türkiye’yi dağıttığı, çimentosunun dağıldığı, kamplaştırıp kutuplaştırdığı tahlili, bu gerçeğin bir başka yönünü ortaya koyuyor. Nihâyetide, “Necip Fazıl’larla, Sezai Karakoç’larla beslenen Millî Görüş, Büyük Doğu Hareketi”nden oluştuğunu söylediği “AKP’nin ruhu”nun dejeneresini, “AKP iktidara geldikten sonra, şimdi artık onlar da lüks yaşamak ve Batı’lı olmak istiyor. Mücahitler artık müteahhit oldu” açıklamasıyla, “bedenle ruh arasında ciddî bir çatışma”yla izâh ediyor.“Kemalizmi İslâm’la barıştırma projesi”nin akıbeti bu… 29.07.2010 E-Posta: [email protected] |