Lahika |
Âyet-i Kerime Meâli
Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık; sonra da birbirinizi tanıyıp kaynaşasınız ve aranızdaki münasebetleri bilesiniz diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en şerefliniz, Ondan en çok korkanınızdır.
Hucurat Sûresi: 13 |
29.07.2010 |
İstirahat-i umumiye düşmanları, ırkçılıkla zarar veriyor İstirahat-i umumiye düşmanları gizli dinsizler, yine o ırkçılıkla büyük zarar vermeye çalıştıklarına emareler görünüyor. Reis-i Cumhura ve Başvekile, Kabir kapısında ve seksen küsûr yaşında, birkaç hastalıkla hasta bulunan ve ölüme kendini yakın gören bir bîçare garip ihtiyar der ki: Size iki hakikati beyan ediyorum: Evvelâ: Sizlerin Pakistan ve Irak’la gayet muvaffakiyetkârâne ittifakını, bu millete kemâl-i samimiyetle, sürûr ve ferah ile kazanmanızı bütün ruh-u canımızla tebrik ediyoruz. Bu ittifakınızı, İnşaallah 400 milyon İslâmın sulh-u umumiyesine ve selâmet-i âmmenin teminine kat’î bir mukaddeme olarak ruhumda hissettim. Ve namaz tesbihatındaki kuvvetli bir ihtar ile bunu size yazmaya mecbur kaldım. Otuz kırk seneden beri dünyayı ve siyaseti terk ettiğim halde, şiddetli bir alâka ile bu ihtar-ı kalbînin sebebi: Elli seneden beri imanı kurtarmak için gayet kısa bir yolu bulan ve Kur’ân’ın bu zamanda bir mu'cize-i mâneviyesi olan Risâle-i Nur’un Arabistan ve Pakistan’da her yerden daha ziyade tesiratı olduğu ve makbul olması, hattâ aldığımız habere göre, mahkemece tesbit edilen miktarın üç misli Risâle-i Nur’un talebelerinin o havalide bulunmalarıdır. Bu sır için âhir hayatımda kabir kapısında bu netice-i azîmeyi görmek ve beyan etmeye ruhen mecbur oldum. Saniyen: Irkçılık fikri, Emevîler zamanında büyük bir tehlike verdiği ve hürriyetin başında “kulüpler” suretinde büyük zararı görülmesi ve Birinci Harb-i Umumîde yine ırkçılığın istimaliyle mübarek kardeş Arapların mücahid Türklere karşı zararı görüldüğü gibi, şimdi de uhuvvet-i İslâmiyeye karşı istimal edilebilir ve istirahat-i umumiye düşmanları gizli dinsizler, yine o ırkçılıkla büyük zarar vermeye çalıştıklarına emareler görünüyor. Halbuki, menfî hareketle başkasının zararıyla beslenmek ırkçılığın seciye-i fıtrîsi olduğu halde, evvelâ başta Türk milleti dünyanın her tarafında Müslüman olduğundan onların ırkçılıkları İslâmiyetle mezc olmuş, kabil-i tefrik değil. Türk, Müslüman demektir. Hattâ Müslüman olmayan kısmı, Türklükten de çıkmışlar. Türk gibi Araplarda da Araplık ve Arap milliyeti İslâmiyetle mezcolmuş ve olmak lâzımdır. Hakikî milliyetleri İslâmiyettir. O kâfidir. Irkçılık, bütün bütün bir tehlike-i azîmdir. Sizin bu defaki Irak ve Pakistan’la pek kıymettar ittifakınız, İnşaallah bu tehlikeli ırkçılığın zararını def edecek ve dört beş milyon ırkçıların yerine, 400 milyon kardeş Müslümanları ve 800 milyon sulh ve müsalemet-i umumiyeye şiddetle muhtaç Hıristiyan ve sâir dinler sahiplerinin dostluklarını bu vatan milletine kazandırmaya tam bir vesile olacağına ruhuma kanaat geldiğinden, size beyan ediyorum. Salisen: Altmış beş sene evvel bir vali bana bir gazete okudu. Bir dinsiz müstemlekât nâzırı Kur'ân'ı elinde tutup konferans vermiş. Demiş ki: "Bu İslâmların elinde kaldıkça, biz onlara hakikî hâkim olamayız, tahakkümümüz altında tutamayız. Ya Kur'ân'ı sukut ettirmeliyiz veyahut Müslümanları ondan soğutmalıyız." İşte bu iki fikirle, dehşetli ifsat komitesi bu biçare fedakâr, mâsum, hamiyetkâr millete zarar vermeye çalışmışlar. Ben de, altmış beş sene evvel bu cereyana karşı, Kur'ân-ı Hakîm'den istimdat eyledim. Hakikate karşı kısa bir yol ve bir de pek büyük bir "Dârülfünun-u İslâmiye" tasavvuru ile, altmış beş senedir, âhiretimizi kurtarmak ve onun bir faydası olarak hayat-ı dünyeviyemizi de istibdad-ı mutlaktan ve dalâletin helâketinden kurtarmaya ve akvam-ı İslâmiyenin mâbeynindeki uhuvvetini inkişaf ettirmeye iki vesileyi bulduk.
Emirdağ Lâhikası, s. 437, (yeni tanzim, s. 839)
LÜGATÇE: sulh-u umumiye: Genel barış. selâmet-i âmme: Genelin selâmeti, esenliği, huzur ve rahatı. mukaddeme: Başlangıç. mu'cize-i mâneviye: Manevî mu'cize. netice-i azîme: Büyük netice. uhuvvet-i İslâmiye: İslâm kardeşliği. seciye-i fıtrî: Yaratılıştan var olan özellikler. mezc: Karışma, kaynaşma, birleşme. kabil-i tefrik: Ayrılmaya kabiliyetli, ayrılması mümkün. tehlike-i azîm: Büyük tehlike. müsalemet-i umumiye: Umumun selâmeti, genel barış. |
29.07.2010 |
Risale-i Nur ve beş türlü ibadet
Üstad Bediüzzaman Hazretleri Yirmibirinci Lem’a’nın sonunda yazdığı özel bir mektubda, Risâle-i Nur’la meşgul olmanın beş türlü ibadeti kazandırdığını belirtmektedir. “Yazıda usanan ve ibadet ayları olan Şuhur-u Selâsede sair evradı, beş cihetle ibadet sayılan Risâle-i Nur yazısına tercih eden kardeşlerime” diye başladığı mektubunda1 beş nevî ibadetin izahını şu şekilde yapmıştır: 1- En mühim bir mücahede olan ehl-i dalâlete karşı manen mücahede etmektir. 2- Üstadına neşr-i hakikat cihetinde yardım sûretiyle hizmet etmektir. 3- Müslümanlara iman cihetinde hizmet etmektir. 4- Kalemle ilmi tahsil etmektir. 5- Bazen bir saati bir sene ibadet hükmüne geçen tefekkürî olan ibadeti yapmaktır.2 Emirdağ Lâhikası’nda da bunun devamı olarak Risâle-i Nur’la meşguliyetin beş türlü de dünyevî faidesinden söz eden Üstad Bediüzzaman Hazretleri, bunları; “1- Rızıkta bereket. 2- Kalbde rahat, sürur. 3- Maişette sühûlet. 4- İşlerinde muvaffakiyet. 5- Talebelik faziletini almakla bütün Risâle-i Nur Talebelerinin has dualarına hissedar olmaktır” 3 şeklinde ifade eder. Risâle-i Nur’u yazmak, okumak ve dinlemenin mezkûr on faidesinin yanında son derece önemli iki neticesine daha dikkat çeker Üstad Bediüzzaman Hazretleri: 1- Âyet-i Kur’âniyenin işaretiyle, imanla kabre girmektir. 2- Bütün şakirtlerin manevî kazançlarına, nur dairesindeki şirket-i maneviye sırrıyla, umum onların hasenatlarına hissedar olmaktır.4 Bu helâket ve felâket asrında yaşayan bir mü’min için bunlardan daha güzel ne olabilir. Bu sebeple Risâle-i Nur gibi asrımızın şaheser bir eser külliyatını anlamak ve yaşamak yolunda büyük gayretler içerisinde olmak gerekmektedir. Risâle-i Nur’la meşguliyet imanı kurtardığı gibi, ona sadık talebe olmak ehl-i cennet, talebe-i ulum, mânevî şirketin bütün kazançlarına ortaklık ve bütün Nur Talebelerinin bütün kazançlarına hissedarlık kazanımı yanında, vefat eden talebe günah cihetinde ölüp sevap cihetinde yaşamak gibi büyük kârlar elde etmektedir. Ayrıca “Bir sene bu risâleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan, zamanın mühim, hakikatli bir âlimi olmak” 5 gibi bir dereceye de ulaştıran Risâle-i Nur’un “Hem bir Kitab-ı şeriat, hem bir Kitab-ı dua, hem bir kitab-ı ubudiyet, hem bir kitab-ı emir ve dâvet, hem bir kitab-ı zikir, hem bir kitab-ı fikir, hem bir kitab-ı hikmet olan Kur’ân-ı Hâkim”in 6 bu özelliklerine sahip olduğunu Üstad Bediüzzaman Hazretleri defalarca beyan etmektedir. Meselâ, "Yirmi ikinci Söz tashih edilirken dinledim, gördüm ki içinde hem küllî zikir, hem geniş fikir, hem kesretli tehlil, hem kuvvetli iman dersi, hem gafletsiz huzur, hem kudsî hikmet, hem yüksek bir ibadet-i tefekküriye gibi nurlar var.” 7 Bir başka ifadesinde de “Kur’ân’a ait mesaille iştigal, bir nev’î manevî mütefekkirane Kur’ân okumak hükmündedir. Hem ibadet, hem ilim, hem marifet, hem tefekkür, hem kıraat-ı Kur’ân (Kur’ân okumak) mânâları risâlelerin istinsah ve mütalâalarında vardır itikadındayız” 8 demektedir. Cenâb-ı Hak’kın rahmetiyle kırk senelik manevî yolu kırk dakikaya indiren ve şu zamanın yaralarına en münasip bir ilâç ve en doğru bir rehber hüviyetine sahip olan Risâle-i Nur 9 “iman hakikatlarının izahı olduğu için, hem ilim, hem marifetullah, hem huzur, hem ibadettir.” 10 “hem vücub-u vücud (Allah’ın varlığı), hem vahdet, hem ubudiyet, hem haşmet-i Rububiyet, hem azamet-i kudret, hem vüs’at-i rahmet, hem umumiyet-i hâkimiyet, hem ihata-i ilim, hem şümul-i hikmet gibi en mühim esasat-ı imaniyeyi harika bir icaz içinde fevkalâde bir kat’iyet ve hulusiyet ve yakiniyet ile ispat eder.” 11 Yalnız Kur’ân-ı Kerim’i Üstad olarak tanıyan Risâle-i Nur, insanın senelerce uğraşarak elde edemeyeceği bilgileri komprime hulâsalar nev’înden kısa bir zamanda temin edip bütün ilimleri, içine almıştır. “Risâle-i Nur, şems-i Kur’âniyenin ziyasındaki elvan-ı sebayı (yedi renk) ve o güneşteki renk renk, çeşit çeşit yedi nuru birden âyinesinde temessül ettirdiğinden, İnşâallah, yedi cihetle şerif ve kudsî ve yedi mesnevî kadar ehl-i hakikate bakî bir rehber ve bir mürşid olacak” 13 diyen Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Risâle-i Nur’un velâyet-i Kübra olan sırr-ı veraset-i Nübüvvet feyzini verdiğini de bildirmektedir. 14 Beş türlü ibadet ve sayısız neticeler gibi büyük bir kazancı kazandıran Risâle-i Nur manevî bir güneş gibidir. Bu yüzden, “Risâle-i Nur Talebeleri, Risâle-i Nur’un dairesi haricinde nur aramamalı ve aramaz. Eğer ararsa, Risâle-i Nur’un penceresinden ışık veren manevî güneşe bedel, bir lambayı bulur; belki güneşi kaybeder.” 15 “Küllî bir tahribatı ve İslâmiyeti içine alan ve dağlar büyüklüğünde taşları bulunan bir muhit kal’ayı tamir eden ve bin seneden beri tedarik ve teraküm eden (hazırlanıp biriken) müfsit âletlerle dehşetli rahnelenen kalb-i umumiyi ve efkâr-ı ammeyi Kur’ân’ın ve imanın ilâçlarıyla tedavi eden ve binler tiryak (ilâç ve panzehir) hâsiyetini taşıyan Risâle-i Nur,” 16 “Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimizin nurânî meşrebini ve Sahabe-i Kiramın âlî seciyesini beyan eden bir nur ve feyiz hazinesidir.” 17 Bu zamanın ve istikbalin mürşitliğini üstlenen ve “meşgul olduğu vazife, ruy-i zemindeki bütün muazzam mesailden daha büyük olan Risâle-i Nur’a” 18 mensubiyet günümüzün en büyük şerefi ve ayrıcalığıdır. Bu sebeple, “Cenâb-ı Hak hepimizi kıyamete kadar Risâle-i Nur kisvesinde hakaik-ı imaniye ve esrar-ı Kur’âniye ile kemâl-i ferah ve sevinçle meşgul eylesin İnşâallah.” 19
Dipnotlar: 1- Lem’alar 403, 2- age. 403, 3- Emirdağ Lâhikası 328, 4- age. 328, 5- Lem’alar 404, 6- Sözler 589, 7- Kastamonu Lâhikası 363, 8- Barla Lâhikası 530, 9- Mektubat 41, 10- Sözler 253, 11- Şuâlar 71, 12- Asa-yı Musa 410, 13- Lem’alar 636, 14- age. 632, 15- age. 631, 16- Tarihçe-i Hayat 1064, 17- age. 1066, 18- Emirdağ Lâhikası 90, 19- Şuâlar 521.
AHMET DEMİRDÖĞMEZ |
29.07.2010 |