Nimetullah AKAY |
|
Güzellikler çirkinliklere galip gelecek |
Muhakemât okumaları - 9 Elbette mazi denilen geçmiş ile müstakbel denilen geleceğin şartları birbirinden farklı olacaktır. Bilindiği gibi ilk okullarda okunan bilimler ile yüksek okullarda okunanlar birbirinden farklı olmak zorundadır. Geçmiş asırlarda hissiyat ön planda iken, şimdi olduğu gibi gelecekte de fikirler ön planda olacaktır. Burada, maziden kasıt, İlkçağ ve İslâm dünyasının dışındaki Ortaçağ dönemleridir. İslâm dünyasında ise, Asr-ı Saadetle başlayan ilk üç yüzyıl emsali, yeryüzünde bulunmayan mümtaz bir dönemdi. Sonraki iki yüz sene de mükemmelliğe mazhar bir dönemdir. İslâm’ın beşinci asrından on ikinci asra (yani milâdî: 11.yy’dan 19.yy’a kadar) kadarki döneminde de mazi olarak kabul edilen İlkçağ şartları yaşanmıştır. Yirminci asırda bazen fikirler bazen de hissiyatlar ön planda olmuş. Diğer bir ifadeyle, bazen hak bazen kuvvet, bazen ilim bazen idarecilerin baskıları, bazen duygusal yaklaşımlar bazen aklî yaklaşımlar, bazen heva-hevesler bazen de doğruluk ön plana çıkmıştır. Bu sebeplerden dolayı, gerçekleri arama meylinin inkişafı, doğrulara karşı direnenlerce engellendiği için ihtilâflar meydana gelmiştir. Ancak geçmişte yaşayanların da bir derece aydınlık olan fikirleri zaman zaman heva ve heveslerin karanlıklarına galip geldiği için, bütün insanların hak ve hukuktan faydalanması gereği öne çıkmaya başladı. Bununla insanlık değer kazandı. Bu durum insanlığa bir ümit verdi ki: Asıl İnsaniyet-i Kübra olan İslâmiyet, gelecekte Asya topraklarını bulutsuz bir güneş gibi aydınlatacaktır. Mazi denilen geçmiş zamanın derelerinde garazkârlık, düşmanlık ve kendini diğer insanlardan üstün görme düşünceleri ön planda olduğundan, o zamanın insanlarını irşad etmek için güzel bir hitabede bulunmak yeterli idi. Çünkü o zamanlarda güzel konuşmak delilin yerini tutuyordu. Ancak her bir zamanın bir hükmü vardır. Bu zamanın insanları delil istemektedirler, iddiayı güzel ifade etmek yeterli olmamaktadır. Zamanımızda ve gelecekte ilmî hakikatlerin buharlaşma kaynağı fikirler, akıl, hak ve ilim olmuş ve olacaktır. Böylece yeni ortaya çıkan gerçekleri arama meyli ile hakkı sevmek ve umumun menfaatini kendi şahsî menfaatine tercih etmek meyli, insanîliği netice veren kesin delillerden başka bir iddiaya imkân vermemektedir. Şimdi yaşayıp geleceğe aday olanları, artık güzel sözlerle iddianın süslendirilmesi yaklaşımı ikna etmiyor. Artık insanlar bir şeyi kabul etmek için kat’i delil istemektedirler. Mazi denilen geçmişle geleceğin iyilik ve kötülüklerini karşılaştırdığımız zaman, geçmişte çoğunlukla kuvvetler, heva-hevesler, meyiller ve duyguların hakim olduğunu görebiliriz. En büyük kötülük ise, o dönemlerdeki baskı ve tahakküm idi. Ayrıca geçmiştekiler, kendi mesleğinin muhabbetiyle yaşamaktan ziyade başkalarına düşmanlık üzerinde hayatlarını dizayn ederlerdi. Bu dönemde körükörüne teslimiyet, taassup ve tarafgirlik hakikatlerin ortaya çıkmasına mani oluyordu. Böylece insanlığın ihtiyaç duyduğu gerçekler ortaya çıkmaz, gizlenirdi. Yine geçmişte, insanların kendilerine seçtiği meslek ve mezhepleri ayakta tutan, taassup, safsata ve kendileri gibi düşünmeyenleri dalâletle itham etme yaklaşımları idi. Halbuki bunlar, İslâm şeriatına, İslâm kardeşliğine, hemcinslerinin haklarını gözetmeye ve yardımlaşma duygularına aykırı idi. O dönemlerde inançlar kat’i delillere dayanmadığı için birden değişebiliyordu. Halbuki inançlar hakka ve delillere dayanmış olsaydı ve şahsî görüşler yerine toplumun ortak aklı ön planda olsaydı kolay kolay oturmuş olan mezhep ve meslekler değişmezdi. Asrı- Saadette ve İslâm hakikatlerinin hükmünü icra ettiği devirlerde hak, delil, akıl ve meşveret geçerli olduğundan vehim ve şüpheler toplumda yer bulamazdı. Zamanımızda ve gelecekte de ilmin ve gerçekleri arama meylinin esas olması neticesinde, İnşallah, kuvvete bedel hak, safsataya bedel delil, duygulara bedel akıl, hevaya bedel hüdâ, taassuba bedel inancında sebat etme, garazlara bedel insanlara yardım etme meyli, nefsanî meyillere bedel aklın temayülleri ve hissiyata bedel fikirler hükmünü icra edecektir. 26.07.2010 E-Posta: [email protected] |