Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
AKP abartmasın |
AKP gösterişli sloganlar ve abartılı sunumlarla “anayasa paketine evet” kampanyasını başlattı. Başbakan “Halk bu anayasa paketine ‘evet’ diyerek darbe anayasasını tarihe gömecek” gibisinden iddialı sözler söylüyor. Gerçekten öyle mi? Geçen hafta paket üzerinde madde madde yaptığımız ve sizlerle paylaştığımız tahlilin bizi ulaştırdığı sonuç, hiç de öyle göstermiyor. Pakette bazı doğrular var, ama yetersiz ve eksik. Yanı sıra gayet gereksiz ve hattâ son derece yanlış düzenlemeler dahi mevcut. Dolayısıyla, paketin kabulü halinde darbe anayasasının tarihe gömüleceği gibisinden abartılı söylemlere hiç gerek yok. Hattâ bu tür mübalâğalı çıkışların ters tepme ihtimali olabilir. Darbe anayasasının tarihe gömüldüğünden bahsedebilmek için, yirmi yedi yıldır yürürlükte olan ve zaman zaman yapılan parçalı değişikliklerle yamalı bohçaya dönen metnin tamamen çöpe atılıp, yerine evrensel hukuk ve demokrasi kriterlerine uygun yeni bir anayasanın ikame edilmesi lâzım. Paketin böyle bir özelliği var mı? Maalesef, paket de yamalı bohçadan farksız. Ne anayasanın resmî ideolojiyi dayatan başlangıç kısmına dokunuyor, ne MGK başta olmak üzere sistemdeki asker vesayetinin temel kurumlarıyla ilgili köklü bir reform getiriyor, ne çok şikâyet edilen yargı vesayetini kökten kaldıracak bir düzenleme içeriyor ve ne de YÖK ve RTÜK gibi 12 Eylül kurumlarını tasfiye ediyor... Paketin AYM ve HSYK için öngördüğü düzenlemeler önüne geldiğinde, Anayasa Mahkemesinin bir kez daha yetkisini aşarak esasa girmesi ve maddelerde rötuşlar yapması dahi, bu tesbit ve değerlendirmeyi teyid eden son örnek. Ve bu örnek, Başbakanın meydanlarda seslendirdiği “Üstünlerin hukukuna değil, hukukun üstünlüğüne evet” sloganını boşlukta bırakıyor. Çünkü pakette, AYM’nin alışkanlık haline getirdiği “yetki gasbı”na engel olacak bir çözümün bulunmadığı, bu hadisede açıkça ortaya çıktı. Öte yandan, yargının halihazırdaki mevcut hali, paketle öngörülen “YAŞ ve HSYK ihraçlarına yargı yolu” düzenlemesinden dahi istenen sonuçların çıkmasını riske sokacak nitelikte. Meselâ “bu yargı”dan, YAŞ ve HSYK’zedelerin mağduriyetini bitirecek kararlar çıkar mı? Bu itibarla, AKP paket için yürüttüğü kampanyayı daha mütevazi söylemlerle devam ettirse, çok daha akılcı ve gerçekçi davranmış olur. Paket tam olarak içlerine sinmediğinden dolayı tavırlarını “Yetersiz, ama evet” ifadesiyle ortaya koyan kesimlerin desteğine duyulması gereken saygı da böyle bir olgunluğu icab ettiriyor. Şimdi bu paketle milletin önüne çıkıp “büyük demokrasi reformu ve hamlesi” nutukları atan AKP’nin, üç yıl önce halktan ikinci kez aldığı güç ve yetkiyi öncelikle “tamamen yeni bir anayasa” için değerlendirmesi gerekirken, Cumhurbaşkanı Gül’ün de defaatle tekrarladığı ikrarıyla bu fırsatı nasıl heba ettiği unutulmuş değil. Bu, başlı başına hesabı sorulması gereken bir durum iken, göz göre göre kaçırılan tarihî bir fırsatın üzerine bir bardak soğuk su içerek, pişkin tavırlarla halkın önüne çıkmanın anlaşılabilir bir izahını bulmakta biz çok zorlanıyoruz. “Anayasa olmadı, paketle idare edin” gibi bir tavrın mazur görülüp bağışlanacak bir tarafı yok ve olamaz. Ancak paketin halka hiç değilse “Asıl yapmamız gerekeni yapamadık, çok üzgün ve mahcubuz, elimizden ancak bu kadarı geldi, şimdilik bununla iktifa etmek durumundayız” gibi mütevazi söylemlerle sunulması gerekirdi. Onun için AKP bu meseleyi abartmasın. Referandumu kendisine yönelik bir güvenoylamasına çevirmeye de kalkmasın. Toplumdaki AKP rüzgârının artık dindiğini ve aksine ters rüzgârlar esmeye başladığını görüp, bu paketi de tehlikeye sokacak tavırlara tevessül etmesin. Hızlanan iniş trendini paketle tersine çevirme hesabı yaparsa, “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olma” durumuna düşebilir. 20.07.2010 E-Posta: [email protected] |