20 Temmuz 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Röportaj

MÜFTÜ SÜLEYMAN KÜÇÜK: HAFIZLIK EĞİTİMİNDE SIKINTI VAR

Yaz tatilinin başlamasıyla birlikte okullara veda eden çocuklar, Kur’ân öğrenmek için camilere koşuyorlar. Ülkemizde Kur’ân’ı Kerim öğrenmek 5. sınıf altındaki çocuklara yasak olsa da Kur’ân-ı Kerim sevgisi engel tanımıyor.

İSTANBUL BEYLİKDÜZÜ MÜFTÜSÜ SÜLEYMAN KÜÇÜK, YENİ ASYA'YA AÇIKLADI: "DAHA ÖNCE İLKOKUL ÇAĞLARINDA HAFIZLIK EĞİTİMİ ALAN ÇOCUKLAR, ŞU ANDA ENGELLİDURUMA GELDİLER. HAFIZLIK MÜESSESESİ BİRAZ ZAAFA UĞRAMIŞ OLUYOR." Abisiyle, ablasıyla birlikte kurslara giden minikler, bu anlamsız yasağın bir kez daha gözden geçirilmesi gereğini ortaya koyuyor.

İstanbul Beylikdüzü Müftüsü Süleyman Küçük ile Kur’ân kurslarını konuştuk.

Kur’ân öğrenimindeki yaş sınırının, hafızlığı sekteye uğrattığını söyleyen Küçük, Kur’ân’ın eskiye nazaran çok daha kolay öğrenildiğini, küçük yaşlardan itibaren aile tarafından eğitim verilmesi gerektiğini kaydetti. Yaşı ilerleyen insanların da Kur’ân-ı Kerim’i çok rahat öğrenebildiklerini ifade eden Süleyman Küçük, Türkiye’de “Kur’ân öğreniminin zor olduğunu” iddia eden bir politika izlendiğini, bu yüzden belli yaşı aşan insanların “öğrenemem” korkusu yaşadıklarını dile getirdi.

Tatil dönemine girdik, Kur’ân Kurslarının ve

camilerin öğrenme isteğiyle koşuşturan, cıvıl cıvıl kardeşlerimizle dolu olduğunu görüyoruz. Bize yaz Kur’ân kurslarınızdan bahseder misiniz?

Diyanet İşleri Başkanlığımız her yıl Haziran’ın son haftasından, Ağustos’un ilk haftasına tekabül edecek şekilde 9 haftalık yaz kursları yapılmaktadır. Yaz kurslarının içeriği Kur’ân ve dinî eğitim üzerine oluyor. Burada ilkokul 5. sınıf ve üzeri kız-erkek öğrencileri camilerde ve Kur’ân kurslarında kabul ediyoruz. Camilerimizde de oluşturulan eğitim verilebilecek bölümlerde yine cami ve Kur’ân kursu resmî görevlilerinin yanı sıra başkanlığımızın uygun gördüğü ilahiyat mezunu, din kültürü ve ahlâk bilgisi eğitimcileri, ilahiyat mezunu olup şu anda görev bekleyenler, imam hatip lisesi mezunu ve hafızlar gibi bu işte yeterli gördüklerimizi fahri olarak görevlendirip bu süre içinde eğitim veriyoruz.

Kur’ân kurslarına talep nasıl?

Yaz kurslarına da, sürekli olarak eğitim veren Kur’ân kurslarına da çok ciddî bir ilgi var. Talebin çoğalmasında eğitimdeki düsturumuzun da büyük etkisi var. Diyanet İşleri Başkanımızın yayınladığı Kur’ân Elifbası gerçekten çok güzel hazırlanmış. Evdeki aileler bile okuyorlar. Dili de çok güzel. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak hassaten Beylikdüzü Müftülüğü olarak bir düsturumuz var. O da önce seveceğiz sonra sevdireceğiz, sevgiyle yoğurulmuş bir eğitim vereceğiz. Özellikle yaz aylarındaki düsturumuz budur. Çünkü çocuklara eğitim veriyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığından da bize bu yönde talimat geliyor. “Çocukların yaz aylarında tatilde olduğunu unutmayınız. Çocukları severek, sevdirerek, onları kazanarak, cezb ederek eğitim verin” deniyor. Bugün kurslarımıza çocukları annesi babası getirmiş olabilir, ama yarın “Ben gideceğim” diyebilmeli. Öyle bir düsturla hareket ediyoruz.

Tabiî bu konuda eğitimcileri seçmede biraz zaaflarımız oluşuyor, ama genel mânâda Beylikdüzü Müftülüğü olarak iyi bir kadro oluşturduk diye düşünüyorum. Şu anda ciddî mânâda bir sevgi yumağı oluştu, çocuklarımız severek geliyorlar, severek derse katılıyorlar. Hatta dün bir hoca hanım anlattı. Çocuklar, “dersler çok az oluyor öğle yemeği yeyip tekrar gelsek olur mu?” diyorlarmış. Çocuklarla din adına bir sevgi yumağı kurmamız bizi çok mutlu ediyor.

İşin bir de diğer tarafı var. İlçede güzel bir atmosfer oluştu, biz de insanları ödüllendiriyoruz. Sübhaneke duasını ezberleyene bir ödül, besmeleyi düzgün çekene bir ödülü var, Kur’ân’a geçenin bir ödülü var. Kursların sonunda bisiklet, altın, elbise gibi değişik ödüller de vereceğiz. Artık gün boyunca sürekli olarak çocuklarımıza eğitim vermiyoruz. Çünkü eski Anadolu kültürü değişti, birçok aile böyle alıştı. Çocuklar sabahları aç geliyorlar, meyve suyu ve kek dağıtılıyor. Bazı yerlerde çocuklarımız kolej gibi özel kıyafet giyiyorlar.

Dolayısıyla sevgi, kitapların güzel hazırlanması, öğrenci-öğretici ilişkisinin iyi kurulması çok güzel. Nerede bir Kur’ân Kursu açıyorsak, ek sınıf açmaya mecbur kalıyoruz. Çünkü hanımlar çok istekli. Burada bir tek temennim var: Bu alanda bağımızı beylerle de kurarız İnşallah. Beyler Cuma ile yetinip dışarıda kalıyorlar. Ama ümit ediyorum ki beylerle de bu diyaloğu oluşturacağız.

Beylikdüzü ilçesi olarak kaç öğrenciniz var?

Bizim öğrencilerimiz yaklaşık 3.000 civarında. İlkokul 5. sınıfın altında olan, abisiyle ablasıyla gelen çocuklarımız var. Biz onları da küstürmüyoruz. Yönetmelik kayıt alıp okutmamıza izin vermiyor, ama şimdi abisi, ablası geliyor çocuklar da bir yere gitmeyi istiyor. Biz eğitimci arkadaşlara diyoruz ki bunlar da eğitim gibi olmasa bile Kur’ân’ın hazzından eğitiminden faydalansınlar.

Son yıllarda Diyanet İşleri Başkanlığımızın bize getirdiği kolaylık var. Din Kültürü ve Ahlâk bilgisi öğretmenlerini ders ücreti karşılığı Kur’ân Kurslarımızda değerlendiriyoruz. Onlar eğitimci oldukları için çocuklarla iletişimleri daha iyi. İnanıyorum ki sevgiyi yaş seviyesi olarak aşağıya düşürdüğümüz sürece, üst yaştakilerle daha iyi iletişim kurduğumuz sürece bu ilgi artarak devam edecektir.

Çocukların Kur’ân öğrenimi için 9 haftalık bir süre yeterli midir?

Yeterli değildir. Bizim esas hedefimiz Türkiye’de bay bayan her gencin, hayatının belli bir çağında hiç olmazsa bir dönem, yani 8 aylık bir Kur’ân eğitimini almasıdır. Çünkü bu Kur’ân eğitiminin içinde dinî yaşantı da şekilleniyor. Günümüz şartlarında bu çok mümkün olmuyor. Eğitimin peş peşe 8 yıl olması buna imkân vermiyor. 5 artı 3 olsaydı, arada boşluk olsaydı belki mümkün olurdu. Ama böyle düşünülmüş. Biz mevcut şartlar içinde “nasıl daha yararlı olabiliriz?” noktasından yola çıkıyoruz. Böyle yola çıktığımız için aslında 8-9 hafta süren eğitimde, günde 3 saatten haftada 15 saat Kur’ân dersi veriyoruz. Bugün İmam Hatip Okulu dâhil hiçbir yerde haftada 15 saat direkt Kur’ân dersi verilmez.

Artık Kur’ân okuma, eskiye oranla daha kısa

sürede öğreniliyor değil mi?

Evet, eskiden 1-2 ayda Kur’ân’a geçen öğrencilerimiz, gelişen eğitim sistemleriyle artık 10 günde Kur’ân okumaya başlıyor. Elifbalar yanında bazı kurumların hazırladığı cd gibi materyalleri de kullanıyoruz. Çok güzel imkânlarımız var. Öğrenci artık evde cd ile takviye edebiliyor. Kur’ân okumayı bilmeyen, annesine babasına “bunu öğret” demek mecburiyetinde kalmıyor. Cd takıyor, oradan kendisi ders alabiliyor. Gün geçtikçe daha iyi imkânlar sunarak ilerlemek istiyoruz, ama 8 haftalık bir eğitimi, 8 aylık bir eğitimle bir tutamayız.

Bizde kur uygulaması var. Birinci kurda yeni gelenler, ikinci kurda geçen yıl gelip bu yıl eğitimine devam edenler var. Yaz kurslarındaki öğrencileri grupluyoruz.

Kurslarımız daha ilk haftalarında olmasına rağmen Kur’ân’a geçenler fazla. Bu kadar kısa sürede Kur’ân’a geçmek büyük bir başarı. Bu evdeki anneleri, anneanneleri de teşvik ediyor. “Bu çocuk bu kadar kısa sürede öğrendiyse, biz bunu 1 ayda öğreniriz” diyorlar. Eskiden bir korku vardı. Özellikle yaşı ilerlemiş olanlarda “öğrenilmez” deniyordu. Bir de zaman zaman birileri bu işi körükledi. “Asla öğrenemezsiniz, Kur’ân öğrenmek çok zor” dediler. Şimdi böyle değil.

Ben geçen yıl mezun olan öğrencilerime bakıyorum. Ben 55 yaşındayım, içlerinde benim ablalarım yaşında, teyzem yaşında insanlar var. 67-70 yaşında öğrencilerimiz gelip öğrendiler. Ne oldu, onlar bir yıl daha fazla gelecekler.

Bu söylediğiniz çok önemli. Aslında belli yaşa gelenler hâlâ “Kur’ân-ı Kerim’i öğrenemem, yaşım geçti” diyorlar. Sizce bu önyargı nasıl kırılır?

Ben gelen öğrencilerime şunu söylüyorum: Siz bu sene gelmekle hem kendi mesuliyetinizi yerine getiriyorsunuz. Hem de gelme korkusu içindeki komşularınıza cesaret veriyorsunuz. Ben yılların tecrübesi içinde şunu gördüm; 1 Ekim’de kurslarımız açılır biz kurslara gideriz, bir ürkeklik, korkaklık vardır öğrencilerimizde. Acaba “Müftü bir şey sorar mı? Acaba öğrenebilecek miyim?” diye Daha çatık kaşlıdırlar. 2-3 ay sonra Kur’ân okumaya başlayınca yavaş yavaş gözlerinin içinin güldüğünü görmeye başlarız. Mayıs ayında onlara belge vermek için yaptığımız sınavda, samimiyetle söylüyorum 60-70 yaşındaki hanımefendiler 15 yaşındaki çocuklar gibi cıvıl cıvıldırlar. Bir şey sorduğunuzda hepsi bir yerden bir şey söyler. Artık rahatlamışlardır. “Biz de Allaha şükür Kur’ân okuyabiliyoruz” diyorlardır.

Bir örnek daha vereyim. Beylikdüzü’ne geldiğimizde Fatih Sultan Mehmet Camiimizde cami dersleri bünyesinde Kur’ân öğrenimi veriliyor. Geçen yıl, imam efendiye sordum: “Ramazan ayında mukabele okuyabilen hanımlar kaç tane?” diye “Hocam 40’ı geçemedik” dedi. Orası 6000 seccadelik bir cami, gelen sayısı bayağı kalabalık. Bu sene takip etmek için tekrar aynı soruyu sorduğumda imam efendi bana, “200 kişiyi aşkın öğrencinin mukabele okuyabileceğini” söyledi. Bu sayı neden arttı biliyor musunuz? Kış aylarında Kur’ân Kursuna gelen hanım efendiler bu sayıyı yükselttiler. Bu sene inanıyorum ki Ramazan’da 500’ü yakalayacağız.

Ülkemizde Kur’ân öğrenimi belli yaş altındakilere yasak. Siz bu yasağı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yasak diye algılamayın, ama eski uygulamalara göre bir parça yasak gibi görünüyor. Herkes çocuğuna belli imkânlarla Kur’ân öğretebilir, bir öğretici edinebilir. Zaten kreşlerde falan artık bu eğitimler veriliyor. O anlamda sıkıntıyı aştık.

Buradaki sıkıntı, daha önce ilkokul çağlarında özellikle hafızlık eğitimi alan çocuklar, şu anda engelli duruma geldiler. Ama gayretkâr olunursa, zaman içerisinde de daha demokratik, daha birbirini anlayan, sevecen yaklaşan bir toplum olarak sanırım bu sıkıntıları da aşacağız. Ama şu anda arzu edilen bir görüntü veremiyoruz. Çünkü hafızlık müessesesi bizim için çok kutsaldır. Bu noktada hafızlık müessesesi biraz zaafa uğramış oluyor.

Kur’ân öğrenmek için en iyi yaş kaçtır sizce?

Allah Resulü çocuklarımızın 7 yaşından itibaren bu anlamda eğitilmesini, namaz kılmanın öğretilmesini istiyorsa demek ki bu yaş buralara tekabül ediyor. Aslında çocuk dinî eğitimi oralardan almalı. Kur’ân eğitimi sadece Arapça bir metin okumasını öğretmek değil; vatanına, milletine, mukaddesatına, maneviyatına her şeyde kendisi gibi başkalarını da sevecek, başkalarına da iyi şeyler sunabilecek bir toplum yetişmesidir aslında. Bazıları düşmanca tavır sergiliyorsa, inanın ki bu işi bilmiyorlar. Bal yemeyene siz reçeli ne kadar ballandırırsanız ballandırın, reçelden başka tat alamaz. Mutlaka balı tatması lâzım.

Eskiden camilerde verilen eğitimlerde mahreç ve tecvitlere çok önem verilmiyordu. Şimdi bu durum değişti mi?

Değişti, şimdi çok iyiyiz. Belli bir dönemde düzgün bir Kur’ân öğretme yerine, belli sûreleri öğretip, namaz kılmayı öğretmek hedefleniyordu. Bu da Kur’ân’ın dilini öğrenmeden Türkçe olarak verildiği için, alfabedeki harflerin birbirine uymaması nedeniyle, biraz daha yavan ezberleniyordu. Harfler birbirini tamamlamıyordu. Şimdi öğrenci ezber yaparken harflerin yerine oturtulması hususunda şu andaki eğitimlerimiz güzel. Diyanet İşleri Başkanlığımız da artık yeterli alt yapıya sahip.

Son olarak velilere tavsiyeleriniz nelerdir?

Bizim tavsiyemiz şu: Biz bu işe sevgiyle, gönül vererek yaklaşıyoruz. Veliler de “git-öğren” demesinler. “Yavrucuğum Kur’ân-ı Kerim’i öğrenirsen Allah seni daha çok sevecek, Peygamberin senden daha çok hoşnut olacak” desinler. Bir sevgi bağı kurulsun. Çocuk bu yaşlarda “Allah emretti” diye öğrenmeyi kavramayabilir. Ama daha dünyaya gelmeden sevgiyi hisseden o can, büyüdükçe daha kolay alıyor. Bizim dinimizin düsturu budur. Peygamberimiz (asm); kâmil bir iman etmedikçe cennet yok buyuruyor. Ama sevginiz yoksa kâmil bir imana eremezsiniz diyor. Demek ki bu işin temeli sevgi.

Ben bir ilçe müftüsü olarak şöyle dua ediyorum: Ya Rab kendine kul, Habibine ümmet, Mü'minlere kardeş, insanlığa örnek eyle… Ya Rab işimize, aşımıza, eşimize huzur bereket saadet ver… İnanıyorum ki sevgiyle verilecek bu eğitim ileride toplumun daha kardeşçe yaşamasına yol olacaktır.

ELİF NUR KURTOĞLU

[email protected]

20.07.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Röportaj

  (19.07.2010) - Reformları yavaşlatmak darbecilere cesaret verdi

  (12.07.2010) - Millî Şef döneminde birçok aile göç etti

  (08.07.2010) - Yeni Asya arşivi burada saklı

  (05.07.2010) - YAŞ, güven tazeleme fırsatı olabilir

  (28.06.2010) - Terörden beslenenler demokratikleşme istemiyor

  (23.06.2010) - Farklı olmak kazandırdı

  (21.06.2010) - ORTADOĞU BÜYÜK BİR ALT ÜST OLUŞ YAŞIYOR, TARİH YAZILIYOR

  (16.06.2010) - İsrail işgali sona ermeli

  (14.06.2010) - Mescid-i Aksa'yı İsrailliler HER AN ÇÖKERTEBİLİR

  (13.06.2010) - TOPLUMDAKİ BOZULMADA MEDYANIN DA BÜYÜK ROLÜ VAR


Son Dakika Haberleri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.