14 Haziran 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Röportaj

H. HÜSEYİN KEMAL

Mescid-i Aksa'yı İsrailliler HER AN ÇÖKERTEBİLİR

İsrail donanmasının Mavi Marmara insanî yardım gemisine yaptığı hukuksuz ve vicdansız saldırıdan sonra bir an gözler İHH üzerine yoğunlaştı. İHH’nın aktivistleri yeterince eğitmediği, hükümetin uyarılarına rağmen yol aldığı, Türkiye’yi maceraya sürüklediği gibi eleştiriler getirildi. Biz de bu eleştirileri muhatabına, gemide bulunan İHH Yönetim Kurulu Üyesi Osman Atalay’a sorduk.

Bildiğimiz kadarıyla Gazze’ye gidenler, İHH’nın da içinde olduğu bir koalisyondu. Amacınız neydi?

Buna “Özgür Gazze Koalisyonu” diyebiliriz. Bu koalisyon tamamen insanî amaçlarla hareket eden siyasî ve ideolojik mesajları ön planda tutmayan, vicdanî duygularla hareket eden bir koalisyon. Aramızda bir çok ülkeden katılımcılar var. Katolik, Protestan, ateist, Müslüman her inançtan insan bulunuyor. Mavi Marmara seferini rijit bir gurubun seferi olarak göstermek isteyenler var, ancak gemi de Avrupalı parlamenterlerden tutun, papazlara, ilahiyatçılara, gazetecilere, doktorlara kadar pek çok gruptan insan mevcuttu. Konvoydaki yolcuların profiline bakıldığında, tam tersi olduğu görülecektir. Bu insanî seferin amacı Gazze’de yoğunlaştırılan ambargonun artık kabul edilemez olduğunu dünyaya göstermekti. Biliyorsunuz, Mısır sınırında yardım tünellerini etkisiz hale getirmek için toprağın yirmi metre altına çelik setler oluşturuldu.

Bu seferin daha öncesinde İsrail’in Türk Dışişleriyle yazıştığı ve gemilerin gelmemesi,

vurulacağı konusunda iddialar ortaya atıldı. Hükümetten size uyarı geldi mi?

Kesinlikle… Ne hükümet, ne de İHH, insanları böyle bir durumda riske atmaz. “Gemiye operasyon yapılacağı biliniyordu” açıklaması tamamen spekülasyon. En kötü ihtimalle İsrail'in geminin pervanelerini durdurarak Aşlot Limanı’na çekmesi, insanları geri gönderip yardımları Gazze’ye devredilmesi bekleniyordu. Ancak İsrail uluslar arası hukuku da çiğneyerek içinde sadece insan yardım bulunan gemiye askerî helikopter ve donanmalarla saldırdı. Biz asla böyle bir müdahale beklemiyorduk.

Hükümet çok sert bir tepki verdi, ancak saldırıdan saatler önce Mavi Marmara’dan İsrail’in saldırıya başladığı yönünde anonslar yapıldı. Sizce Türkiye gemiyi korumak için bir şeyler yapabilir miydi?

İsrail’in 1.5’te başlayan takibi daha sonra 5.5’e kadar süren operasyonunda dikkat edilmesi gereken husus; bu konuda birinci derecede inisiyatif kullanacak olan Başbakan, Dışişleri Bakanı, Genelkurmay Başkanı’nın yurt dışında olmaları ve bürokrasinin tatilde olduğu Pazar günü olmasıdır. “Geç kalındı mı, kalınmadı mı? Neler yapıldı?” gibi soruların cevabını, ancak Dışişleri Bakanlığının yapmış olduğu yazışmalar açıklandığında görmüş olacağız. Belki iki devlet arasında yazışmalar devam ederken, İsrail askeri müdahale etmiş de olabilir.

Gemideki bazı gönüllülerin İsrailli askerlerle daha önceden çatışmak için hazırlıklı olduğu iddiları da vardı. Hatta şehit olmak için gittiklerini iddia edenler. Bu aktivistlik tanımı içine girer mi?

Sanki tasarlanarak İsrail’le kavga etmeye yola çıkılmış gibi ilginç bir önyargı oluştu. Oysa gemideki silâhsız insanlara İsrail’in neden tepelerinden ateş ettiğini sormak gerekiyor. Biz eğer İsrail’le kavga etmeye gidiyor olsaydık, üç gün boyunca Antalya’da bekleyen gemiye her şeyi sokabilirdik. Halbuki gemide mutfakta kesici aletler olmasına rağmen, insanlar bunları kullanmamıştır. Ortaya çıkan savunma refleksi insanların İsrail kurşunlarıyla kan içinde yatan arkadaşlarını görmesinin neticesidir. İnsanlar bu dehşet anında geminin zayıf demirlerini kopararak savunma pozisyonuna geçmişlerdir. Saldırı anında yakalanan üç İsrail askeri büyük bir soğukkanlılıkla korunmuştur. Demek ki, İsrail askerleri ölmüş olsaydı, Türkiye’ye dönemezdik. Traji komik bir durumla karşı karşıyayız!

Siz gemiye alınan aktivistleri herhangi bir saldırı olması durumunda nasıl davranmaları gerektiği konusunda eğittiniz mi?

Türkiye Vakıflar Müdürlüğü’ne bağlı olan bir kuruluş olarak, İHH, gönüllülerin ne gibi hakları olduğu konusunda bilgilendirme yapar. Biz illegal bir kurum değiliz, sivil kurumlardan ve hükümetten gelen öneriler ve uyarılar konusunda duyarsız olmamız beklenemez. Bunun yanında, hiçbir siyasî partiye angaje olmama konusunda özen gösteriyoruz. İHH dünyanın 110 bölgesinde faaliyet gösteren bir örgüt.

İHH sadece Müslümanlara yardım götüren bir kuruluş mu?

Biz uluslararası kuruluşlara elimizden geldiği kadar üye olmaya çalışıyoruz. BM Ekonomik ve Sosyal Konsey özel danışma statüsünde üyeliğimiz de mevcuttur. Çağırılan her yere gitmeye çaba gösteriyoruz. Amerika’da yaşanan büyük kasırga sonrası ordaydık, İtalya depreminde yine öyle, Haiti’ye gittik… Bizim insanların inançlarıyla ilgili bir ayrımımız yok. “Dünyanın bir çok yerine açtığımız su kuyularından sadece Müslümanlar içer, yaptığımız sağlık ocaklarında sadece Müslümanlar muayene olabilir” gibi bir yaklaşım içinde değiliz, olamayız da!

Siz saldırıdan sonra İsrail’de özel görevliler

tarafından soruşturma geçirdiniz. Neler sordular?

“Niye geldiniz? Yasak olduğunu bilmiyor muydunuz?” gibi sorular sordular. Çok aceleci ve endişeliydiler. İnsanların yaralanması ve şehit düşmesi, canlı yayının saldırı anında kesilmesiyle dünya kamuoyunda oluşan infial, BM’nin acil toplantı yapması, sorgulama yapan görevlileri paniğe ve aceleye sevk etmiş görünüyordu.

Sizce İsrail bilinçli bir saldırı mı gerçekleştirdi?

Ben bilinçli olduğuna inanıyorum. İsrail’in Türkiye’ye bilinçli bir mesaj verdiğini düşünüyorum. Davos’tan sonra sertleşen ilişkiler, gemi baskınıyla had safhaya ulaştı. Biliyorsunuz dışişleri bakanı “Bu Türkiye’nin 11 Eylül’üdür” dedi. Türkiye’nin son dört yılda bölge sorunlarıyla aktif olarak ilgilenmesi Amerika’yı, İngiltere’yi, İsrail’i rahatsız etmiş olabilir.

İHH’ın İsrail’i çok şiddetli eleştirdiği, ancak

ambargoya katkı sağlayan Mısır’ı bu kadar eleştirmediği söyleniyor. Eleştirilere katılıyor musunuz?

Problemin kaynağı Mısır değil, İsrail. Mısır elindeki güce göre hareket ediyor. Biliyorsunuz Mısır demokratik bir ülke değil, hapishanelerinde suçsuz yere yatan insanlar var. Bu Mısır’ın başka bir sorunu.

Mısır’ın kendine göre gerekçeleri olduğunu

söylüyorsunuz. Türkiye bu kadar yakından müdahil olacak güçte mi sizce?

Bunun muhatabı hükümet. Bir yerde bulunuyorsanız, varsınızdır. Sorunun bir yanından tutuyorsanız, çözümde söz sahibi olabilirsiniz. Ben Avrupa piyasasına bir şey satamıyorum ki, ancak Arap dünyasına her şeyi satıyorum. Türkiye’nin yanı başında duran sorunlarda rol almak istiyor. Ancak bunun bir bedeli olarak saldırılarla, provakosyanlarla karşı karşıya kalabiliriz. Son durumda, olay sadece Filistin meselesi değil, dünyanın haritası yeniden çiziliyor, ama sonucun ne olacağını bilmiyoruz.

“Türkiye’nin 11 Eylül”ü denilen olayda etkiniz

olduğunuzu düşünürsek, ne hissettiğinizi merak ediyorum?

Bugünkü İsrail yönetimiyle ilişkiler tamiri zor bir noktaya geldi. İslâm dünyasında ise Mavi Marmara olayından sonra Türkiye’nin Filistin sorununa liderlik yapabileceği gibi bir algı oluştu. Tabanda ve aydınlarda Davos’tan bu yana bir sempati vardı. Dünya açısından ise, Türkiye’nin Filistin sorunu konusunda söz sahibi olma ısrarı pekişmiş oldu. Türkiye halkları açısından ise, Filistin şehitlerimiz diye bir kavramın oluşmasıdır. Artık her 31 Mayıs’ta Türkiye’nin değişik yerlerinde Filistin Şehitleri anılacaktır.

Mavi Marmara sonrası yapılan gösterilerde İslâmî dilin hakim olması bazı kesimleri rahatsız etti. Bu konudaki görüşünüz nedir?

Yıllardır Amerika’nın ve İsrail’in izlediği acımasız politikalar Mavi Marmara’ya yapılan saldırıyla duygusal bir patlamaya yol açtı. Bu siyasî bir tepki değildi. Sağ, sol, inançlı, inançsız herkes tepki gösterdi. -Biliyorsunuz halkın % 75’inin Amerika’yı sevmiyor olduğu ortaya çıkınca, Amerika bu durumu düzeltmek için bazı çalışmalar da yapmıştır.- İnsanların tepkilerini ortaya koyduğu gösterilerde hiç kimsenin malına ve canına zarar gelmedi.

Peki sizce İsrail uluslararası bir yaptırıma tâbi

tutulabilir mi?

Dünya, İsrail’e, 21 gün boyunca bombaladığı Gazze konusunda söz geçiremedi. Adamlar binlerce insanın ölümü karşısında kimseyi umursamadılar. BM karar çıkaramadı. Şimdi 9 kişinin ölmesiyle neyi çıkaracak!

Şu an İsrail limanlarına demirli gemileriniz var.Geri alınması konusunda çalışmalarınız var mı?

Tabiî, tabiî... Gemi bizim malımız. Avukatlarımız BM görevlileriyle irtibat halindeler.

Gemiler geri gelirse Gazze’ye yeni bir konvoy

çıkarmayı düşünüyor musunuz?

Bu konuda yoğun bir teklif var, ancak biz ambargonun kalkmasından sonra gitmeyi isteriz. Şimdi yeni bir gemiyle yola çıkmayı ne toplum, ne de siyasî ortam kaldırmaz. Zaten biliyorsunuz, Mısır’ın kapıyı açmasıyla bazı maddeler içeri girebiliyor. Bu da siyasî ve toplumsal tansiyonu aşağı çekmenin bir yöntemi olarak görünüyor. Daha önceki Gazze saldırısında ben Refah Kapısındaydım.

O zaman Mısır’ın tavırlarını yakından biliyor

olmalısınız…

İsrail saldırılarına devam ederken dünyadan Gazze’ye gelen yardımların içeri sokulması için yoğun çaba gösteriyorduk. Mısır, ancak yirmi dakika açıyordu kapıyı. Almanya’dan, İrlanda’dan, Amerika’dan gelmiş bir çok insan kapının önünde açılması için bekliyorlardı. Yunanistan’dan gelen on beş doktor diğer bekleyenler gibi yirmi beş gün kapının önünde yatıp kalktı. Daha sonra doktorlardan oluşan bir grup oluştu. Son üç dört gün içinde içeri girebildik. Yaralılar duvarın öbür tarafında kapılar kapalı olduğu için bekletiliyordu. Geç geldiği için ölen birçok hasta oldu…

Müslüman olduğu halde Mısır böyle nasıl

davranıyordu ki?

İsrail çok sıkıştırıyordu. İsrail; sınırı, bizim bulunduğumuz yeri de vuruyordu. Saldırılar sonucu Mısır askerleri de öldü. İsrail zaten Mısır hava sahanlığını tanımıyor, girip çıkıyordu.

Gazze’ye ve Filistin’e yardım konvoyları içindeki dünya insanlarına baktığımızda İsrail’in yalnızlaştığını düşünüyor musunuz?

İsrail’in halklar nezdinde yalnızlaştığını söyleyebiliriz, ama siyasî anlamda bu süreç isteyen bir şey. İnsanlar İsrail’in yaptıklarını gördükçe, hükümetler de İsrail’in yanından uzaklaşacaktır diye düşünüyorum.

Yakın zamanda İsrail’in dünyayı karşısına alacak başka bir eylem içinde olabileceğini düşünüyor musunuz?

Mescid-i Aksa’da bir şok yaşayabiliriz. İsrail’li yetkililer tarafından sürekli altı oyulan Mescid-i Aksa her an çökebilir. İsrail kendisine uygun bir mabed yapmak için son senelerde yoğun çaba harcıyor. Biliyorsunuz 40 yaşının altında ve başka şehirden gelenler Mescid-i Aksa’da ibadet edemiyor. Olayı sadece Gazze olarak düşünmek yanlış olur. İsrail, insanların evlerine, arazilerine el koymaktadır. Ancak Gazze’de yaşananlar insanî bir dram haline gelmiştir.

H. HÜSEYİN KEMAL

14.06.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Röportaj

  (13.06.2010) - TOPLUMDAKİ BOZULMADA MEDYANIN DA BÜYÜK ROLÜ VAR

  (11.06.2010) - İl ekleri sizinle

  (07.06.2010) - ARAMIZDA BÜYÜK BİR DAYANIŞMA OLDU

  (05.06.2010) - Devlet bize sahip çıkmadı

  (04.06.2010) - CHP’de asıl mesele zihniyet değişimi

  (03.06.2010) - Bediüzzaman’ın yaşayan talebelerinden, Savlı Abdülkadir Zeybek anlatıyor:

  (02.06.2010) - Bediüzzaman’ın yaşayan talebelerinden, Savlı Abdülkadir Zeybek anlatıyor:

  (24.05.2010) - TAŞ ATAN DEĞİL, OKULLARINDAN TOPLANAN ÇOCUKLAR

  (17.05.2010) - Önceliğimiz sivil anayasa yapmak olmalı

  (13.05.2010) - 15 milyon dolara evini satmayan mücahide


Son Dakika Haberleri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.