Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Bu işi Mecliste bitirin |
Bilindiği gibi, CHP anayasa paketinin sadece üç maddesine itiraz ediyordu. Bunlardan parti kapatmayla ilgili olanı ikinci turda yeterli oyu alamayıp Mecliste düştü. AYM ve HSYK ile ilgili olan iki madde de iptal talebiyle Anayasa Mahkemesine götürüldü. Ve mahkeme yine yetkisini aşıp esasa girdi, ama iptale gerek görmeyip “rötuş”la iktifa etti. Buna karşı CHP, hukuka saygıyı unutup, kararın kendi talebi istikametinde çıktığı hallerde göklere çıkardığı mahkemeyi bu defa “eyyamcı ve idare-i maslahatçı” bir karar almakla suçladı. Oysa hukuka ve yargıya gerçekten saygılı bir tavır bu kararın da hazmedilmesini gerektirirdi. Dahası, “Madem mercî olarak gördüğümüz ve çoğu zaman bizim taleplerimize uygun kararlar veren heyet bu defa başvurumuzu isabetli bulmadı, o halde biz de ısrarımızdan vazgeçerek, AKP’ye yeni bir teklif sunalım” diyebilirdi. O teklif de şöyle olabilirdi: “Diğer maddelerine oy vereceğimizi deklare ettiğimiz paketin iki maddesine yönelik itirazlarımız AYM’de kabul görmediğine göre, bu işi daha fazla zorlamaya gerek yok. Biz itirazımızı geri çekiyoruz, siz de referandumdan vazgeçin. “Paketi AYM’de rötuşlanmış haliyle Meclise tekrar getirin, oylamaları tekrar yapalım, biz de kabul oyu verelim ve bu işi Mecliste bitirelim. “Böylece ülkeyi gereksiz yere referandum gerilimine sokmayalım. Halkın kafasını karıştırmayalım. Ve çok daha önemli konularda başvurulması gereken referandumu yıpratmayalım.” Evet, sağduyunun gereği olan tavır bu. Ama ne yazık ki CHP böyle yapmadı ve AYM kararı açıklanır açıklanmaz “hayır” kampanyasını başlattı. 12 Eylül’e kadar tüm mesaisini, büyük kısmına karşı olmadığını deklare ettiği paketin halk tarafından reddi için yoğunlaştıracak. Bu tavrın kendi açısından oluşturduğu çelişkiyi “Paketi reddedin, ama söz veriyoruz, iktidar olunca yeni bir anayasa yapacağız” taahhüdüyle kapatmaya çalışıyor CHP, ama mümkün mü? Tamam, yeni bir anayasa vaad etmeye devam edin ve bundan asla vazgeçmeyin; ama paketin reddi için çalışmayı da bırakın. Yeni anayasada pakettekiler de büyük ölçüde yer almayacak mı? Denilebilir ki: Yeni anayasa bu kadar ayrıntılı olmamalı. Temel hak ve özgürlüklerle devletin ana şemasını ve işleyişini düzenlemekle yetinmeli. Bu da doğru ve aslında olması gereken bu. Ama öyle bir anayasa yapılıncaya kadar, mevcut anayasada, pakettekiler gibi—bir kısmı gereksiz olsa da—sınırlı ve yetersiz birtakım iyileştirmeler söz konusu olacaksa, engellemek niye? Netice olarak, bu paketin referanduma götürülmesi çok lüzumsuz ve abes. Ama Meclisteki oylamalarda, referandumsuz yürürlük şartı olan 367 kabul oyuna erişemediği için, mecburen, konulan kural gereği olarak halka götürülüyor. Referandumu, konusu olan paketin ötesindeki alanlara taşıyıp, AKP için bir çeşit güvenoylamasına dönüştürme hesabının yapıldığı aşikâr. Ve bu hesabı yapanların başında AKP geliyor. Sekiz yıllık iktidarında başarılı olamadığı konuları örtmek için bu paketi kullanmayı planlıyor. Buna karşı muhalefetin yine paket üzerinden AKP’yi sıkıştırma stratejisi güdeceği görülüyor. Hattâ paketin küçük rötuşlarla AYM’den vize almasını dahi, AKP’ye bir kez daha “mağduriyet primiyle” oyunu arttırma fırsatı vermeme hesabıyla izah eden farklı değerlendirmeler yapılıyor. Ve kararı böyle okuyanlar, söz konusu hesabı CHP’deki “Kılıçdaroğlu rüzgârı”yla birleştirerek, referandumu, sandıktan çıkması için çalıştıkları “hayır” sonucu ile, iktidar partisine “ciddî bir demokratik darbe” fırsatı olarak görüyorlar. Oysa paketi böyle hesaplara konu etmek yerine, dediğimiz gibi Mecliste sonuçlandırmak ve iktidar yarışını en geç bir yıl içinde yapılacak olan seçime bırakmak daha isabetli olmaz mı? Eğer maksat demokrasinin önünü az da olsa açmaksa, bunu inatlaşmaya kurban etmek niye? 13.07.2010 E-Posta: [email protected] |