Ali FERŞADOĞLU |
|
Amelimize ne kadar ihlâs katıyoruz? |
Bir işi, bir meseleyi bilmek ayrı, uygulamak ayrı, Allah için, yani ihlâsla yapmak ayrıdır. Bilmek yetmez. Amel etmek, uygulamak, pratiğe geçirmek gerekir. Uygulamak da yetmez. İhlâs lâzım. Meselâ, sigaranın zararlarını en iyi bilen doktorlardır. Araştırmalar, en çok sigara içenlerin yine doktorlar olduğunu gösteriyor! Bir yemeğin beslenme formatına uygunluğunu, lezzetini, hammaddenin, pişirilme süresinin, katılan tuzun, biberin ve sair baharatların miktarı belirler. Aslında ihlâsımız ve niyetlerimiz de yemeğin lezzetini etkiler. Zira, ihlâsımız ve niyetlerimizle de bir enerji yayarız. Dışarıda bulunan sebze ve meyveleri enerji türleri etkilediği gibi (hava, sıcaklık derecesi vs.); yemeği yaparken de, yerken de yaydığımız enerji dalgaları olumlu veya olumsuz etkiler. Niyet, ağlamanın, gözyaşlarının mahiyetini bile değiştirir! Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Dr. W. Frey’in “Ağlamak, Gözyaşlarının Sırrı” isimli kitabında, soğan soyarken oluşan gözyaşı ile duygusal gözyaşlarının protein yapılarının farklı olduğunu tespit ettiğini naklediyor.1 Allah için, mukaddes değerler için ağlamayla, dünya, nefis ve madde için ağlamanın, ihlâs ile ibadet etmekle, gösteriş için ibadet etmenin sırrını ortaya koyuyor. Bediüzzaman’ın, “Niyet öyle bir kimyadır ki, şişeleri elmasa çevirir”2 sözü, bu hakikati ifade eder. Meselâ, alçakgönüllülüğe niyet, onu yok eder. Büyüklenmeye niyet de büyüklüğü yok eder, yani, büyüklük taslayanı küçültür.3 Yani, “Dur hele ben bir tevazuya niyet edeyim” diye niyetlendiğimiz anda, tevazu yok olur. Kibre girerek büyüklük taslayanın büyüklüğe niyeti, onu küçültür. Besmeleyle başlanan, zikir, şükür ve fikirle yenen yemeğin, ihlâs ve samimi niyet derecesine göre gerçekten maddî olarak da lezzetinin arttığını gösteren araştırmalar vardır. Diğer taraftan çiçeklere de iyi niyet ve sevgiyle yaklaşıldığında canlandıkları; olumsuz yaklaşıldığında büzüştükleri, soldukları biliniyor. Keza, insanlara veya hayvanlara da kötü niyet ve duygularla yaklaştığımızda rahatsız olmuyorlar mı? Duygu yoğunluğu yüksek, duyarlılıkları hassas olanlar, olguları hemen fark eder. Bu ve benzeri örnekler, ihlâs ve niyetin duygu ve hasletlerimizi farklı reaksiyonlara soktuğunu apaçık gösterir. Her zaman kendimizi muhakeme etmeli ve sormalıyız: Amelimize ne kadar ihlâs katıyoruz? Amel, yemek yapmak, yemek yemek, konuşmak, anlamak için okumak, anlatmak, ibadet, zekât, oruç, iyilik, yardım, hizmet gibi hayatın bütününü kaplayan fiillerdir. “Ubudiyet, emr-i İlâhîye ve rıza-yı İlâhîye bakar. Ubudiyetin dâîsi emr-i İlâhî ve neticesi rıza-yı Haktır… Eğer dünyaya ait faideler ve menfaatler o ubûdiyete, o virde veya o zikre illet veya illetin bir cüz’ü olsa; o ubûdiyeti kısmen iptal eder. Belki o hâsiyetli virdi, akîm (neticesiz) bırakır.”4 İhlâs Risâlesi’nin birinci düsturu, “Amelinizde rıza-i İlâhî olmalı” şeklindedir. Şimdi soralım kendimize: Ey nefis! Bu işi, bu konuşmayı vs. Allah rızası için mi yaptın; yoksa nefsin rızası, başka çıkarlar gözeterek mi yaptın? Dipnotlar:1- Kastamonu Lâhikası, s. 38; 2- Stresi Mutluluğa Dönüştürmek, s. 165; 3- Mesnevî-i Nuriye, s. 169. 4- Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, s. 136. 20.07.2010 E-Posta: [email protected] [email protected] |