Ali FERŞADOĞLU |
|
Diğer medeniyetlerde kadın ve çocuk |
İnsanların en en nazik ve nazenini kadındır. Kadınların en muhteremi anadır. En sâdık ve yardımcısı eş olarak hanımdır. Ve en sevgilileri kızkardeş, kız çocuğu, hala, teyzedir… Bu anlayış ve kültüre sahip olan Müslüman ülkelerde kadın nasıl horlanır, niçin horlanır? Aslında kadını horlama, bâtıl inanç ve onun mahsulü medeniyetlerin marifetidir! Bunlarda günahın ve olumsuzlukların sorumlusu kadın görüldüğünden kadın dışlanır, aşağılanır, her türlü meşrû istek ve hakları yasaklanır. Buyurun: * Buda, önceleri kadını Budizm dinine kabul etmemiş. Sebebi, kadını “kasırgadan, ölümden, zehirden ve yılandan daha kötü” kabul etmesidir. * Eski Hind hukukuna göre kadın, evlenme, miras ve sair muamelelerden hiçbir hakka sahip değildir. Kimi zaman hayat hakkı tanınmamış, koca ölünce, onunla birlikte öldürülüp mezara konulmuştur. * Sümerler hukukunda suçlu kadın, mevkiini kaybeder. Bir kadın kocasına, “Sen benim kocam değilsin” derse, nehre atılırdı. * Babil’de bir adam, birinin kızını öldürürse, kendi kızını o adama öldürmesi veya köle ve hizmetçi olarak kullanması için vermek zorundaydı. * Hititlerde: Anadolu’da kurulan bu devlette, evde çocuklar üzerinde tek hakim baba idi. Kardeşler arası evliliğe izin veriliyordu. Bir kadının kocası ölürse, kocasının kardeşi, o da ölürse babası, o da ölürse kardeşinin oğluyla, yani yeğenle evlenmek zorundaydı. * Yunanlılarda: Kadın hor, hakir görülür; hiçbir hakka sahip olmazdı. Evlilik bağını kaldırmada bütün haklar kocaya aitti. Pandora (hayalî bir kadındır), insanlığın başına gelen bütün belâ ve musîbetlerin müsebbibidir. Kadın bir zevk ve eğlence aracıdır. * Romalılarda: Doğan çocuk, babanın ayakları yanına bırakılır. Kucağına alırsa, kabul edilirdi. Almazsa, terk edilir, umumî meydana bırakılır. Erkekse dileyeni alır, büyütür; kız ise, açlıktan ölür giderdi. Ailede mutlak hak sahibi babadır. Kızın mülkiyet hakkı yoktur. Boşanıp evlenme, yemek-içmek gibi günlük bir hadisedir. Bir kadın ömür boyu yaşı adedince, belki daha fazla evlilik yapardı! Fuhuş serbestti. * İsrailoğullarında kız, hizmetçi mertebesindedir, baba isterse onu satardı! Boşanma hakkı, keyfî de olsa kocaya aitti. Kadın lânetlidir. Hz. Âdem’in Cennetten çıkmasına kadın sebep olmuştur. Hayızlı kadın necistir, onunla oturulmaz, birlikte yemek yenmezdi. Başlık parası olan “drahoma”yı kadınlar vermek zorundadır! Hâlâ bu âdet geçerlidir. * Çin’de kadın insandan sayılmaz, ismi bile konmaz, 1, 2, 3 diye çağrılırdı! * Fransa’da, 586 yılında, “Kadın insandan sayılır mı, sayılmaz mı?” toplantısında, şu karara varılır: “Kadın insandır, fakat sadece erkeğe hizmet etmek için yaratılmıştır!” 18. asırda bile, kölelikten kurtuluş hareketleri yapılırken, kadınlar bundan ayrı tutuldu. Ancak 1938’de bazı yeni haklar kadınlara verilmiştir! * İngiltere’de kadın murdardı, İncil’e el süremezdi. 1805’lere kadar kadın, kocası tarafından altı Pense, yani yarım Şilin karşılığında satılabilirdi! Bu tarihe kadar kadınlar, kanunlara göre vatandaş değildi; mülkiyet hakları yoktu. Bugün reklâmlarla pespaye, orta malı haline getirilen, horlanan, iş hayatının ağır şartlarının çarkları arasına itilen “medenî” kadın, bu haliyle, eski vahşî kültürlerdekinden daha beter bir durumda değil mi? 05.07.2010 E-Posta: [email protected] [email protected] |