Yasemin GÜLEÇYÜZ |
|
Şefkat kahramanları (27) Nafiye Başyiğit (1908-3 Aralık 1999) |
Bediüzzaman Hazretlerinin Senirkentli talebeleri Tahsin ve Ali İhsan Tola’nın akrabalarındandır Nafiye Başyiğit. Ali İhsan Tola, Emine Tola, Hesna Bayhan ile birlikte Bediüzzaman Hazretlerini Çam Dağında ilk kez ziyaret etmiştir. Çam Dağındaki bu ziyaretin öyküsünü sonraları anlatan Sungur Ağabey, yolculuk hazırlıkları yapılmasına rağmen Üstadın “Misafirlerim gelecek!” diyerek Barla’ya hemen inmeyip beklediğini, bunun üzerine merak edip “Kim gelecek Üstadım?” diye sorduğunda “Akrabalarım gelecek!” cevabını verdiğini söyler.1 “Gele gele bizim İhsan ve birkaç yaşlı hanım geldi!” diye de ekler. İşte bu hanımlardan biridir Nafiye Başyiğit. Çam Dağındaki bu ilk ziyaretten sonra müteaddit defalar Üstada ziyaretlerini tekrarlamıştır. Şurası kesin bir gerçektir ki, Bediüzzaman Hazretleri her gelen ziyaretçiyi kabul etmez. Hatıralardan okuduğumuz kadarıyla uzak beldelerden gelip de kabul edilmediği için görüşemeyip geri dönen çok kişi vardır… Ne var ki, Tola ailesi Meşrûtiyet ilânı sonrası İstanbul’da Abdullah Nail Tola ile Şekercihan’da başlayıp, Denizli Mahkemesinde Hesna Şener’le ve Tahsin Tola ile devam eden silsilede her zaman Risâle-i Nur’un serbestçe neşri noktasında önemli bir yere sahiptir. Bediüzzaman Hazretleri belki de bu yüzden, Tola ailesine mensup olanların ziyaret taleplerini geri çevirmez!
Rısâle-ı Nurlarin resmen matbaalarda basilmasi Risâle-i Nur’un matbaalarda serbestçe basılmasına resmen izin verilmesine vesile olan Tahsin Tola’nın hizmetleri, Bediüzzaman Hazretlerinin nazarında çok kıymetlidir. Zaten Çam Dağı ziyareti bitiminde onları yağan yağmur eşliğinde uğurlayan Bediüzzaman, bu gerçeğe şöyle işaret eder: “İhsan ve ailesi meleklerin hıfzı altında! Ben bu yağmuru, onların ziyaretlerini tebrik ediyor gibi telâkki ediyordum. Sonra anladım ki, Dr. Tahsin Tola, Ankara’da çok çalışmış. Onun Ankara’daki hizmeti o kadar büyük ki; gökte melekler alkışlıyorlar! Bu yağmur onun hizmetini tebrik ediyor” der.
“Menzılı yakin!” Nafiye Başyiğit, Çam Dağı’nda Üstad Hazretlerini ilk ziyaretinde, eşi ile ilgili sıkıntılarını dile getirerek duâ ister. Eşi içki içmektedir. Cevap alamayınca, talebini tekrarlar. Yine cevap alamaz. Üçüncü kez eşinin içki içtiğini ve artık ibadetlerine müdahale etmeye başladığını belirtince, Bediüzzaman Hazretleri Ali İhsan Tola’ya yönelerek “Git ona tebliğ et! Menzili yakın!” der. Ali İhsan Tola, Üstadın hangi mânâda bu sözleri sarf ettiğini hemen anlar. Nafiye Hanım ise “Menzili yakın!” sözlerini, artık eşinin hidayete ereceği mânâsında yorumlar ve çok sevinir… Senirkent’e döndüklerinde Ali İhsan Tola, akrabası da olan Nafiye Hanımın eşi Abdullah Beyin yanına giderek Bediüzzaman Hazretlerinin sözlerini aktarır. “Hadi oradan. Sen de mi gittin ona talebe oldun!” karşılığını alır. Aldığı cevaptan tatmin olmayan Ali İhsan Tola, farklı zamanlarda üç kez bu ziyaretlerini tekrarlayarak içkiyi bırakmasını söyleyip namaza dâvet eder. Üstad Hazretlerinin sözlerini iletir.
Ali İhsan Tola’nın bu ziyaretlerinin biri akabinde eve gelen Abdullah Bey, aynı zamanda teyzesinin de kızı olan Nafiye Hanıma “Teyze kızı! Beni gidip Hocaya şikâyet mi ettin yoksa?” diye sorar. Nafiye Hanımın bakışlarından “Belli belli, beni şikâyet etmişsin!” deyince Nafiye Hanım da sevinerek “Ama bey, Üstad Hazretleri senin için ‘Menzili yakın!’ dedi. Hidayete erecek, düzeleceksin İnşâallah!” diye sevinçle karşılık verir.
Babam namaz kilmaya başladi… Nafiye Başyiğit, Saadet Tola’nın teyzesinin kızıdır. Handan Tola’nın desteği ile hatıralarına ulaşabildiğimiz kızı Süheyla Erdön Hanımın annesi ile ilgili aktardığı hatıraları dinleyelim: “Dokuz yaşındaydım. Annemle birlikte Üstadın Isparta’daki evine ziyaret maksadıyla gittik. Ev sahibesi Fitnat Hanım da yanımızdaydı. Merdivenlerden annemle birlikte biz çıkarken, Üstad Hazretleri de inmekteydi. Küçük sahanlıkta karşılaştık. Üzerinde geniş kollu siyah bir cübbesi, başında sarığı vardı. Çok zayıftı. Annem onunla selâmlaşarak, babamla ilgili şikâyetlerini, yine çok içki içtiğini söyledi. Üstad Hazretleri sırtımı sıvazlayarak bana duâ etti. Anneme dönüp hiç unutmadığım sert bir ses tonuyla ‘Onun menzili yakın!’ dedi. Annem sevindi… “Bu ziyaretten kısa bir zaman sonra, anneannem vefat etti, ardından 13 gün sonra 23 Nisan 1959’da babam vefat etti. O zaman İlkokul üçüncü sınıftaydım. Annem ard arda bu vefatlardan çok etkilendi. ‘Menzili yakın!’ deyince iyi olacak sanmıştım, meğerse ölümünü kast etmiş Üstad. Keşke şikâyet etmeseydim!’ diyerek günlerce ağladı… “Babam içki içerdi, ama bu halinden kendisi de memnun değildi. ‘Amca neden beni buna alıştırdın?’ diyerek sık sık ağlardı. Sevindiğim taraf rahmetli babamın ölümünden günler önce namaz kılmaya başlaması…” Tahmıdıye’yı oku! “Annemin midesi rahatsızdı. Sık sık hastalanır, çok ağrı çekerdi. Bediüzzaman Hazretlerini bir ziyaretinde bu sıkıntısını anlatıp, ameliyat olma durumunu aktarmış. Üstad Hazretleri ‘Ameliyat olma!’ diyerek, ona bir Cevşen hediye verip, ‘Tahmidiye’yi okumayı tavsiye etmiş. Midesinden ameliyat olmaya gerek kalmadı. Bununla ilgili hâlâ yakınlarının ibretle anlattığı bir de olay vardır: Nafiye Hanım, bir ara yine sıklaşan mide ağrıları yüzünden Ankara’ya ablasının yanına gider. Ablası Havva Tola, DP Isparta milletvekili Dr. Tahsin Tola’nın eşidir. Mide hastalıkları tedavisinde tanınmış bir doktora muâyene olur. Tahliller neticesi ameliyata karar verilir. Ablasının evinde ağır hasta olarak yattığı bir gün Havva Hanım, kardeşinin yattığı odadan gelen konuşma sesleri üzerine usulca kapıyı aralar, yanına gider. ‘Ne oldu?’ diye sorar. Nafiye Hanım, Üstad Hazretlerinin kendisini ziyarete geldiğini, duâ ettiğini ve yemesi için elma verdiğini anlatır. Ablası Havva Hanım ‘Elma sana dokunur, yemeseydin!‘ deyince, ‘Yedim abla’ diyen Nafiye Hanımın nefesi elma kokmaktadır… Bir dahaki doktor ziyaretindeki kontrollerde midesindeki yaranın tamamen iyileştiği ortaya çıkar. Ameliyata gerek kalmaz. Nafiye Hanımın yaşadığı bu olay ağır hastalığının etkisiyle yaşadığı psikolojisi ile ilgili bir hâl midir, yoksa âlem-i mânâda yaşanan bir hadise midir bilinmez… Gerçek şudur ki, Nafiye Hanım hayatı boyunca bir daha midesinden hiçbir rahatsızlık çekmez.
Adi gıbı… Nafiye Hanım adı gibi insanlara faydalı olmayı seven, hoşsohbet, girdiği ortamı neşesi ve güleryüzü ile aydınlatan bir kişiliktir. Hüzünlü bir yere gitse bile ortamı ferahlatacak şeyler söyleyerek sıkıntıyı dağıtır. Dargınları barıştırır. Hastaları ziyaret etmeyi ihmal etmez. Bu ziyaretlerinde “Üstad Hazretleri bana tavsiye etti. Size de faydası dokunur” diyerek hastalara Tahmidiye okur. Sadece Senirkent’e değil, Uluborlu gibi çevrelere de giderek hanımlar arasında Risâle-i Nur sohbetleri yapar. Çok güzel Kur’ân, mevlüt okur. Hanımları organize edici, toparlayıcı bir özelliği vardır. Bediüzzaman Hazretlerinin Isparta’da kirada kaldığı evin sahibesi Fitnat Hanımla da samimî dosttur. Eşinin vefatından sonra yaptığı duâlarda onu hiç unutmaz. “Ya Rabbi! Günahlarını affet!” diyerek kocası için duâ eder…
Kabul edılen duâ Kendisi için yaptığı, ağzından düşürmediği bir duâsı vardır: “Üç ayların birisine Cumaların sürüsüne Sela ile ezan arasına Ya Rabbi, emanetini öyle al!” Duâsı kabul edilir. Üç aylarda, Şaban ayının son Cuma günü, sela ile ezan arasındaki bir vakitte vefat eder….Mekânı Cennet olsun…
Dipnotlar: 1- Ali İhsan Tola’nın vefat yıldönümü münasebetiyle hazırlanmış, kendisini tanıyanların hatıralarından oluşan, “Ali İhsan Tola’nın Ardından (1927-2009)” isimli kitabın Mustafa Sungur tarafından yazılan “Önsöz” yazısı. 01.08.2010 E-Posta: [email protected] |