Hüseyin EREN |
|
Sükûtî altın |
Düşünmeden konuşmak ne düşündürücü, duygularını dizginlemeden söz söylemek ne tahrip edici. Durarak, düşünerek, ölçüp biçip ne getirip ne götüreceğini hesaplayarak kelâm etmek; ne güzel, ne iyi, ne akıllıca bir iş. Kendine hâkim olarak akıllıca davranmak; nefsini dizginlemenin, iç dengeleri iyi kurmanın göstergesi ve görüntüsü. Sükûtî altın toplamak ne büyük bir kazanç, ne büyük kâr. Zan, gıybet gibi âdî sözler söylemek bütün kazançları götüren bir kaybediş, bir büyük zarar. Sıcakların iyice kendini hissettirdiği şu günlerde zihnî dağılmışlık, kalbî gevşemişlik, hissî hoyratlıktan kaçınabilmek doğrusu güç. Güç işleri güç zamanlarda yapmak daha bir güç istiyor. Zihnin ve kalbin günah sıkışmışlığı ile dışın sıcaklığı birleşince öfke patlamaları ard arda geliyor; konuşmalar kurşun gibi parçalıyor önüne geleni. İç ve dış ateş arasında kalmakla kalbura dönüyor kalp, delik deşik oluyor uhrevî duygular; kovulmuş şeytan serinliyor, tatil sevinci yaşıyor. Küçük bir kıvılcımın büyük bir yangını netice vermesi gibi bazen gümüş değil kömür konuşmalar ortalığı ateş alanına çeviriyor. İç âlem yandığı aynı anda dış âlem de yanıyor, dış âlem yandığı aynı anda da iç âlem yanıyor. Ne adalet kalıyor, ne de hakkaniyet. Okuduklarımız, okuyor olduklarımız bu zamanda bir işe yaramıyorsa bu nice okumaktır. Akla, kalbe, lâtifelere inmeyen okumalar sıcak bir rüzgârda soğuk öfke konuşmalarına sebebiyet veriyorsa tedaviye ihtiyaç vardır demektir. Okuduklarını pratiğe dökme tefekküründe olan pek konuşmaz, konuşmadığı için de hata yapma riski azalır. Kötü kelâm edildiği, öfke solunduğu, boş konuşulduğu, cennet ve cehennem anılmadığı meclislerden, küçük gruplardan uzak da durabilirse ateşler arasından az yanıklarla geçer. Allah ü Zülcelâl Velcemal’in inayet lütfu yetişmese, ateşten korunmamız mümkün mü? İstiâze ve istiğfarla ona yöneldiğimizi, yakınlaşmak istediğimizi gösterirsek, O bize daha da yakınlaşacaktır İnşâallah. Çünkü O, Rahman ü Rahim’dir, Rahmeti gazabını geçmiştir. Sükûtî altın edinmekten daha büyük bir konuşma kazancı; Âlemlerin Rabbinin Kelâmı Ezelîsi Kerim Kur’ân’ı okumak, Onun Resûlüne salâvat getirmek. Küçük boşluk zamanları onun zikri ve fikriyle doldurmak, dar zamanlarda büyük bir ihtiyat kuvveti olarak gelmesi muhtemeldir. Her dem kusur itirafıyla Sübhan olan Allah ü Azimü’şŞân’a âyine olmaktır kula yakışan. Böyle tesbih zikri ile dilini ve gönlünü dolduran, bu mânâları aklına yerleştiren bırakın teneke konuşmalara, gümüş konuşmalara bile tenezzül etmez, ihtiyaç duydukça altına el uzatır. Recmedilmiş şeytanın ona yaklaşması, öfke ateşine atması güçtür. Güçlük ve kolaylık bu noktada; her şeyi aydınlatan siyah nokta veya her şeyi yutan kara delik. Kelimeleri israf etmenin anlamı var mı? Kur’ân âyetleri, kelimeleri, harfleri, kâinat zerreleri O’nun adına konuşuyorsa; susup dinlemekten öte yapılacak bir şey var mı? 03.08.2010 E-Posta: [email protected] |