03 Ağustos 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Lahika

Hadisi Şerif Meâli

Şöyle de: "Allah'ım, Senden, Sana kavuşmaya îman eden, hükmüne razı olan ve verdiğine kanaat getiren mutmain bir nefis diliyorum."

Câmiü'sSağîr, No: 2924

03.08.2010


Okumak; yine okumak, yine okumak!

Vasiyetim şudur: Okumak; yine okumak, yine okumak! Sonra, birbirinizin elini sıkı tutmak, ittihat etmek, ittifak âleminde yaşamak!

İttifakta kuvvet, ittihatta hayat, uhuvvette saadet, hükûmette selâmet var. İttihadın habl-i metînini, muhabbetin dayanıklı halatını sıkı tutun ki, sizi belâlardan kurtarsın. Güzelce kulak veriniz, dinleyiniz.

Size bir şey söyleyeyim: Biliniz ki; üç, evet üç cevherimiz vardır ki, muhafazasını bizden istiyorlar.

Birincisi: İslâmiyet ki, milyonlarla şühedamızın kanını ona paha vermişiz.

İkincisi: Cevher-i insaniyet ki, bizi heyet-i içtimaiye nazarında insan gösterecek odur.

Üçüncüsü: Milliyet ki, pişevalarımızın, seleflerimizin ruhlarını mezarda şâd ettirecek bir tuhfemiz ve onlarla rabıta-i ezeliye ve ebediyemiz olacaktır.

Şu üç cevhere mukabil bir de üç düşmanımız vardır ki, bizi mahvediyor:

Birincisi: Fakr ki, İstanbul’daki kırk bin hamalın vücudu o düşmanımızın numune-i tasallutudur.

İkincisi: Cehil ki, birinci düşmanımızın istilâsına büyük bir yardımcıdır. Zebun-i fakr olan o kırk bin hamalın içinde binde biri bir gazeteyi okuyamıyor ki, bir tarik-ı necat bulsun.

Üçüncüsü: İhtilâf ve muadat-ı cahilânemizdir ki, biz birbirimizle boğuştukça bir terbiyeye bihakkın kesb-i istihkak ediyorduk. Hükûmet dahi terbiye-i vifakiye yerine tezyid-i nifaka çalışıyor, hakkımızda her nev’î zulüm ve itisaf icrasına bizi lâyık görerek insafsızlık ediyordu.

Şimdi bilmeli ve anlamalıyız ki, şu üç düşmanımızı kahretmek ve o üç cevherimizi onların ellerinden kurtarmak için de elmastan masnu üç seyf-i sâtı-ı celâdet bize lâzımdır:

Birinci kılıcımız maarif, ikinci ittifak ve muhabbet-i millî, üçüncü de teşebbüs-i şahsî ve sa’y-i nefsîdir. Herkes nefsine itimat etmelidir ki, haricin muavenet imtinanından, tezellülden, iftikardan istiğna hâsıl etsin, mezellet yükleri altında eğilmekten, her dest-i kahr-ı itisafa boyun eğmekten azade kalsın.

Son vasiyetim şudur: Okumak, yine okumak, yine okumak! Sonra, birbirinizin elini sıkı tutmak, ittihat etmek, ittifak âleminde yaşamak!

Eski Said Dönemi Eserleri, Makâlât, s. 24.

LÜGATÇE:

cehil: Cehalet, eğitimsizlik.

dest-i kahr-ı itisaf: Haksızlığın kahredici eli.

habl-i metîn: Sağlam ip.

heyet-i içtimaiye: Sosyal hayat.

iftikar: Muhtaç olma.

imtinan: Minnet, başa kakma.

istiğna: İhtiyaçsızlık, gerek duymazsızlık.

itisaf: Haksızlık.

kesb-i istihkak: Hak etme, hak kazanma.

maarif: Eğitim.

masnu: Yapılmış, san’atla yapılmış eşya.

mezellet: Alçalma, aşağılık.

muadat-ı cahilâne: Cahilce karşılıklı düşmanlık.

muavenet: Yardım, yardımlaşma.

muhabbet-i millî: Millet sevgisi.

nasayih: Nasihatlar.

numune-i tasallut: Musallat olma örneği.

pişeva: Önder.

rabıta-i ezeliye ve ebediye: Geçmiş ve geleceğin bağı.

sa’y-i nefsî: Şahsî çaba ve gayret.

selef: Daha önce yaşamış olan, ata.

seyf-i sâtı-ı celâdet: Parlak yiğitlik kılıcı.

şüheda: Şehidler.

tarik-ı necat: Kurtuluş yolu.

terbiye-i vifakiye: Uzlaştırıcı terbiye ve eğitim.

teşebbüs-i şahsî: Şahsî teşebbüs, şahsî girişim.

tezellül: Zillet, boyun eğme.

tezyid-i nifak: Nifak ve parçalamayı arttırma.

tuhfe: Hediye, armağan.

uhuvvet: Kardeşlik.

Ya Ma’şere’l-Ekrat!: Ey Kürt topluluğu.

zebun-i fakr: Fakirlik, yoksulluk düşkünü.

03.08.2010


25 günde; 25 liseli, 25 Külliyat bitiriyor

Okumalıydı insan...

Okumalıydı, çünkü gençliğinde okuyamayan geleceğinde okuyamayacaktı, bunu böyle bilmeliydi.

Okumalıydık biz, zira Üstad’a sadakat borcumuz vardı. Bu borç okumadan ödenmiyordu. Temeli çürük olan bir binanın katlarına masraf yapmak anlamsızdı.

Bu borcu ödemek için çıkmıştık Sakarya-Geyve’nin yollarına…

***

Şu an Geyve’nin ormanlık arazisinin içerisindeyiz. Türkiye’nin birçok ilinde lisede okuyan “yirmi beş kardeşimizle birlikte, yirmi beş gün boyunca, yirmi beş külliyatı” bitirmek için çalışıyoruz. Üstadın, Erek ve Çam Dağı'nda “insten tevahhuş” hâlini hisseder gibiyiz.

Burada sadece Nurlar var. Nur içiliyor, nur konuşuluyor, nur kokuyor. Samimiyetin, tesanüdün ve sadakatin numuneleri tecellî ediyor. Kısacası yarınların “Saidleri” bugünden yetişiyor. Günlük ortalama 10-12 saatini sebatkârâne okuyarak geçiren Saidler, Ahmetler, Ömerler, Hüseyinler ve ismini zikredemediğim birçok gençten bahsediyorum.

Programın başından itibaren her gün bizlere ayrı bir şevk ihsan olunuyor. İlk günlerde birkaç günlüğüne bize eşlik eden Ömer Tuncay Ağabeyimizin hizmet hatıraları ve lisan-ı hâli bizlere şevk olmuştu. “Böyle bir yerde, bu tür bir program herkese nasip olmaz kardeşler!” diyerek aramızdan ayrılışı, gözlerine akseden sevinci, bizleri de duygulandırmıştı.

Nurlar, tefekkürî bir ortamda kâinat kitabıyla birlikte okunmaya devam ediliyordu. Cemaatle kılınan namazlar, tesbihatlar ve ardından yapılan namaz dersleri… Akşam saatlerinde beraber söylenen ilâhiler ve yapılan sohbetler… Gençler gün boyunca okudukları yerlerden çıkardıkları soruları, bazı akşam sohbetlerinde Latif Salihoğlu Ağabeyimizle paylaşıyorlar. Soru-cevaplı geçen bu bölümde, Risâle-i Nur’dan seçilen soruların keyfiyeti, “tahkik ehli” bir Nur Talebesinin sorularını aratmayacak nitelikte oluyor.

Bazı akşam sohbetlerinde ise “Risâle-i Nurlarla nasıl tanıştınız?” sorusunu soruyoruz. Bu ihtida öykülerini dinlerken farklı âlemlere gidiyoruz. “Hizmete dair gelecekte ne düşünüyorsun?” sorusuna ise bir kısım kardeşlerimizden aldığımız “Hayatımı Allah yoluna vakfetmeyi düşünüyorum” cevabıyla duygu dolu anlar yaşıyoruz.

Nurlar okunuyor, nurlanıyor sîretler ve sûretler… Konuşulanlar nurdan, yapılan espriler dahi nurdan oluyor. Misâl olarak, yukarı kattan seslenen bir kardeş “Başını kaldır, bana bak!” diye hitap ediyor aşağıdakine… Birisi bir fütur getirip ona bir şey olduğunda diğeri “Şefkat tokatı işte” diyor, yanındaki ise “Gafil kafaya bir tokmaktır!” diye lâtife yapıyor. Bu ve buna benzer konuşmalar süre geliyor artık Geyve’de…

Geyve nurlanıyor, nesl-i cedide ev sahipliği yapıyor. Burada oluşan hisleri, havayı ve tevafukları satırlara dökmek mümkün değil. Bu cümleleri bile yazarken insan başka bir hâlet-i ruhiyede oluyor. Bir yandan da programın sonlarına doğru yaklaşmanın hüznü oluşuyor.

Şimdiden okunan toplam sayfa sayısı yüz bini geçmiş durumda… Program 10 Ağustos’ta son buluyor.

Şu an “Hayırda yarışınız” kaidesince sâfî bir yarışın heyecanı var. Kimileri birbirlerinin sayfa sayılarını kontrol ediyor. Kimileri bir kitap bitirdiğinde “Liseliler Külliyat Bitirme Programı” mührünü kitabına bastırmak için koşarak geliyor. Ama bu yarışta kıskançlık ve inada yer yok! O gibi süflî duyguların burada yeri yok.

Geceleri binanın bazı ışıkları açık oluyor. Zannetmeyin ki gençler aralarında sohbet ediyor, orada geleceğin Saidleri risâle okuyor. Bu satırları okuduğunuz günden itibaren ayın onuna kadar her gün bazı kardeşlerimiz Külliyatlarını almış olacaklar (Külliyatı bitiren her kardeşimize bir Külliyat hediye ediliyor).

Şimdilerde Geyve’ye gelme imkânınız varsa, sizi dâvet ediyoruz. Muhakkak bu tabloyu izleyin. Eğer gelebilirseniz bir ağacın gölgesinde veya dalında okuyan genç Saidleri göreceksiniz. Lâhikalarda hitap edilen “Aziz, sıddık, fedakâr…” gibi sıfatları üstlerinde taşımaya liyakatli genç ruhlarla tanışacaksınız. Üstadın “Sizin şimdiye kadar fevkalâde sebat ve metanet ve tesanüt ve ittifakınız, bu memlekete medâr-ı iftihar olacak ve istikbalini kurtaracak derecededir” diyerek methettiği kişileri bulacaksınız. Bu tabloyu izledikçe “Yarının Saidleri, bugünkülere örnek olabiliyor” diyeceksiniz.

Program boyunca gerek bilgisi, tecrübesi ve gayretiyle bizlerle beraber olan Latif Salihoğlu Ağabeyimize, programa ev sahipliği yapıp her türlü ihtiyacımıza koşan Cavit Ağabeyimize, gayreti ve himmetiyle yardımını esirgemeyen Sıtkı Ağabeyimize, aşçımız Mustafa Ağabeye ve bu programa maddî/manevî destek olan nice isimsiz kahramana teşekkürlerimizi sunuyor ve duâlar gönderiyoruz.

Ne mutlu böyle bir programda maddî/manevî gayreti ve himmeti bulunanlara…

Not: Şu an programdaki her kardeşimiz sizlerin duâlarını bekliyorlar…

FURKAN DEMİR [email protected]

03.08.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.