Suna DURMAZ |
|
Filistin Direniş Kahramanı: Şeyh Râid Salah |
31 Mayıs günü sabahın ilk saatlerine kadar televizyon başından ayrılmamıştım. Akdenizin sakin sularında Gazze’ye doğru ilerleyen, yükü ve sloganı insanlık olan Mavi Marmara Gemisi'nin seyrini ekran başından takip ediyordum. İçimde öylesine bir sıkıntı vardı ki anlatamam. Bu sıkıntı çok kötü şeylerin olacağının habercisiydi sanki. Küçük oğluma “Bütün arkadaşlarına mesaj çek. Bu gece uyumayıp dua etsinler; çok kötü şeyler olabilir” dedim. Oğlum, “Korkma anne! İnşaallah birşey olmaz” dediyse de, bu sözler beni sakinleştiremedi. Evet korkuyordum. Çünkü gemide sevdiklerim vardı. Kuveyt’te sık sık görüştüğümüz Srilankalı arkadaşım Zâkirenin oğlu Ahmet, kızı Meryem ve Avustralyalı gelini Jerry de gemide idiler. Bu üç genç benim çocuklarım gibiydiler onlar için korkuyordum. Ayrıca, çok sevdiğim ve haberlerini daima takip ettiğim biri daha vardı gemide. O da, işgal altındaki topraklarda bir direniş efsanesi yazmakta olan Şeyh Râid Salah idi. İsrail’in Şeyh Râid’i öldürme planlarının olduğunu duymuştum. Suikast planının gerçekleşmesinden korkuyordum. Yüreğim bu sıkıntıyı yaşarken, kulaklarımda Râid Salah’ın Filistin topraklarında yetişen iki mübârek ürün olan zeytin ve kekike işaret edererek haykırdığı “İnna bâkûn; ma bakıye Za’ter vez-Zeytûn” (Za’ter ve Zeytin burada sabit olduğu müddetce, bizde yerimizde sabitiz) sözleri çınlıyordu. Dilim ise “Allah seni korusun ey Mescid-i Aksa’nın Muhâfızı Râid Salah” diye dua ediyordu. Bu hâlet-i rûhiye içinde birazcık uyumuşum. Kalktığımda hemen El-Cezire kanalını açtım. Korktuğum şey başa gelmişti, maalesef. Hain İsrailliler uluslar arası sular içinde seyreden Mavi Marmara gemisinin silâhsız barış gönüllülerine saldırmışlardı. İlk haberlerde çokça ölü ve yaralı var deniyordu. El- Cezire’nin İsrail televizyonuna dayandırdığı bir haberde ise, işgal altında bulunan topraklardaki “İslâmî Hareket”in kuzey kolu lideri Şeyh Râid Salah da ölüler arasında bulunuyordu. Haberin kaynağı gemiye el koyan İsrailli askerlerdi. “Râid Salah’ı hallettik!” diye bağırmışlardı. Acı haberi duyunca yıkıldım ve gözlerimden akan yaşa hakim olamadım. Belki yalan haberdir diye bir umutla “Kuveyt Filistin Cemiyetini” aradım. Oraya gelen bilgilerde aynı yönde idi. Cemiyetin kadın kolu başkanı “Sunacım, merak etme. Biz Kudüs’teki arkadaşlarımızla temas kurmaya çalışıyoruz. İlk fırsatta sana doğru haberi ulaştıracağız” dedi. 3-4 saat sonra beni arayıp “Râid Salah değil; ona benziyen biri vurulmuş. Râid Salah’ın sağlık durumu iyi, ancak tutuklanmış bulunuyor” dediklerinde, derinden bir oh çekerek “Elhamdülillah!” dedim. İsrail askerleri ellerinde silâhları ve ölüm listesiyle gemiye çıkartma yapmışlardı. İlk etapda öldürülmesi gerekenler önceden belirlenmişti. 3 dönem Ümmü’l Fahm Belediye Başkanlığı yapmış olan Şeyh Râid Salah da bu listede idi. Ancak İsrailin korkulu rüyası olan Râid Salah’a yöneltilen hain kurşunlar ona benziyen bir Türkü şehid etmişti! Evet İlâhi kader, “Siz ırkçı katillersiniz ve saygıdan yoksunsunuz!” diye korkusuzca bağırıp, İsrailli polisin yüzüne okkalı bir tükürük yapıştıran ve bu fiili yüzünden 5 ay hapis cezası yiyen 52 yaşındaki kahramanın yaşamasını istemişti. İlâhi kadere göre, işgal altındaki topraklarda bulunan harap camileri tesbit edip bunları tamir ettiren Râid Salah yaşamalıydı... Mescid-i Aksa’ya yönelik olan her türlü saldırıya göğüs geren, vaktinin çoğunu mübârek camî ve avlusunda geçiren, Siyonistlerin Mescid-i Aksaya yönelik olan yıkım projelerini su yüzüne çıkaran Râid Salah yaşamalıydı... Müslümanlardan toplamış olduğu paralarla otobüsler kiralayarak Kudüs’e uzak köy ve kasaba sakinlerinin sabah namazlarını Mescid-i Aksa’da kılmalarını sağlayan teşkilâtçı Râid Salah yaşamalıydı... Sakin karakteri, sarsılmaz cihad ruhu, güler yüzü ve Müslümanlar arasında sergilediği örnek davranışları ve “48 Arapları” denilen işgal altı topraklarda yaşayan Arapların dinî ve millî kültürlerini muhafaza etmeleri için gece gündüz çalışıp yeni projeler üreten Râid Salah yaşamalıydı. Allah’a hamd olsun Râid Salah yaşıyor; ancak özgür değil. Çünkü, 25 Temmuz’da Ramle Ayelon hapishanesine girdi. Sebep ise, 3 yıl önce, Mescid-i Aksa’nın “Mağaribe” kapısında camiiye yönelik saldırıları protesto ederken kendisine engel olmak isteyen polisin yüzüne tükürmüş olmasıydı. Mavi Marmara’da kirli emellerine nâil olamayan İsrail, çareyi Râid Salah’ı hapse tıkamakta buldu. Vakarlı bir şekilde kendisini İsrail polisine teslim eden Râid Salah’ı sevenleri yalnız bırakmadılar. Kendisini uğurlamaya yüzlerce kişi geldi. Uğurlayanların içinde, başında Filistin Kofiyyesi, elinde Filistin bayrağı taşıyan bir kadın dikkat çekiyordu. Fas asıllı bir Yahudi ailenin kızı olan Tali Fahima’dan başkası değildi bu kadın. 2004 yılında “Aksa Mücahitleri Cenin Lideri Zekeriyya Zübeydi” ile görüşmesi üzerine, düşmana bilgi sızdırıyor gerekçesiyle 3 yıl hapis yatan İsrailli barış hareketçisi Tali Fahima, bu Haziran’da Müslüman oldu. Müslüman oluş sebebi de Râid Salah’ın o sarsılmaz direnişi idi. “Raid Salah’ı görünce içimde beni sarsan bir şeylerin olduğunu hissettim” diyordu Tali Fahima. Demek ki, İslâm adına cihad eden insanların söz ve fiilleri birbirlerine mutabık olduğunda, insanların hidayetine sebep olabiliyorlar. Mavi Marmara’da şehid düşen Kayserili Furkan Doğan’ın mezarı başında Müslüman olup Ayşe ismini alan İrlandalı barış gönüllüsü Caoimhe Buterly de, “İslâm cihad kültürüdür ve bana göre İslâmı gerçek mânâda temsil eden direnişçilerdir. Mazlûmlar için cihad etmek kutsal bir davranıştır” diye söyleyerek bu gerçeği dile getirmişti. 03.08.2010 E-Posta: [email protected]@hotmail.com |