27 Temmuz 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Ahmet BATTAL

Anayasa Mahkemesi, Senato ve Meclis


A+ | A-

Belki konudan sıkıldınız, ama devlet sistemi hakkında fikir yürütmek için önce bilgilenmek gerek. Bu sebeple yazdım. Okuyup okumamak sizin takdirinizde elbette. Ama en azından bilgileneceğinizi garanti edebilirim.

Anayasa Mahkemesi, kanun yapan Meclisi, anayasa yapan Meclisin iradesine uygun kanun yapıp yapmadığı yönünden denetlemek için var. Anayasaya göre, bu mahkeme, anayasa yapan ya da mevcudu değiştiren Meclisin, yani Meclisteki vasıflı çoğunluğun iradesinin üzerinde bir güce sahip değil.

Malûm, Anayasa Mahkemesi, geçen ay anayasa değişikliği kanununu denetlerken, bu kurala uymadı. Kendisini “anayasa koyucu Meclis”in üzerine çıkarıverdi. Meclis başkanı ve üyelerinden bazıları da bu yetki ve iktidar gasbına cılız sesle tepki verdi, o kadar.

Bunun üzerine bazı yazarlar Anayasa Mahkemesinin kendisini “Senato” yerine koymaya kalktığını yazıp söylediler.

Kanaatimce bu değerlendirme fazla iyimser ve bir yanlış bilgiye dayanıyor. Zira;

Anayasa Mahkemesi iki yıl önceki başörtüsü kararında ve geçen ayki anayasa değişikliklerinde, yasama kudreti açısından son sözü kendisinin söyleyeceğini -üstelik anayasaya rağmen- iddia ve ispat etti. Muhataplarına ve bilhassa Meclise sözünü dinletebilme gücünü halen de elinde tutuyor.

Oysa Senatolar, tarihte ve halen, dünyada ve Türkiye’de, bir “âkil adamlar topluluğu” olarak, nihaî aşamada son kararı vermeyen, sadece son kararı verecek olan Meclise “tavsiyede bulunabilen” meclisler.

Osmanlı demokrasisindeki Âyân Meclisi Meb’usân Meclisi karşısında böyleydi. 1961 Anayasası dönemindeki Senato da Millet Meclisi karşısında böyleydi. Tıpkı İngiltere’deki Lordlar Kamarasının Avam Kamarası karşısında ya da ABD’deki Temsilciler Meclisinin –kısmen- Senato karşısında konumu gibi. (İşin kökü antik çağ site devletlerinin demokrasilerine kadar gider, neyse).

Çift meclis sistemi demokrasinin yol kazalarını önlemek için icat edilmiştir. Biri halkın meclisi, yani Millet Meclisi, diğeri uzmanlar ya da elitler meclisi, yani Senato. Millet vekili olmak için âyândan ya da eşraftan olmak şart değildir. Oysa senatörler, halkın, doğrudan ya da dolaylı biçimde, fakat uzmanlığına güvenerek seçtiği üyelerden oluşur.

Denetimli demokraside, halkın seçtiği meclis kanunu yapar, devlet tecrübesine sahip kişilerden oluştuğu varsayılan senatoya gönderir. Senato burada cumhurbaşkanı gibidir, son sözü o söylemez. Taslağı inceler, uygun bulursa kanun olur. Uygun bulmazsa Millet Meclisine iade eder ve orada yeniden incelenir. Meclis aynen kabul ederse Senatonun artık ısrar hakkı yoktur. Meclis itirazı kısmen ya da tamamen haklı bulur ve taslakta değişiklik yaparsa Senatonun yeniden değerlendirme ve yeniden geri gönderme hakkı doğar. Ama Meclis bu kere ısrar ederse yine Senato devreden çıkar.

Böylece, genel olarak kanun yapma ve dolayısıyla bir tür kanun durumunda olan anayasa yapma ya da değiştirme sürecinde, nihaî aşamada, son sözü, senatörler değil, halkın seçtiği milletvekilleri söylemiş olur. İşte bu sebeple, çift meclis sistemi, özünde demokratiktir.

Nitekim 1961 Anayasasındaki çift meclis sisteminin sebebi ve tarifi bu şekildedir.

Ancak 1961 Anayasası demokrasinin yol kazalarını önlemek gerekçesiyle Meclis için ikinci bir süzgeç daha koymuş ve Anayasa Mahkemesini sisteme dahil etmiştir. Esasen o dönemde problem de Millet Meclisi karşısında Senatonun yetkilerinde değil, Anayasa Mahkemesinin yetkilerinde çıkmıştır. Bu sebeple 1971’de anayasa değiştirilmiş, Anayasa Mahkemesinin anayasa değişikliklerini esastan denetleyemeyeceği açıkça yazılmıştır. Buna rağmen o dönemde de Anayasa Mahkemesi Millet Meclisi ve Senatonun vasıflı çoğunluğunun iradesi ile ortaya çıkan anayasa değişikliklerini esastan denetlemeye kalkmıştır.

Bu inadı kırabilmek için 1982 Anayasası Anayasa Mahkemesinin anayasa değişikliklerine ilişkin yetkisini bir yandan şekil denetimi ile sınırlamış, öbür yandan da şekil denetimi kavramını tarif edip netleştirmiştir. İşte Anayasa Mahkemesi, iki yıldır, ikinci defa, bu sınırı aşmaktadır.

Böylece anlaşılmış olmalı ki Anayasa Mahkemesi kendisini Senato yerine koymamakta, bilâkis çift meclisli dönemlerdeki ya da ülkelerdeki Senatonun da üzerine çıkarmakta, “son sözü söyleyen kudret” olma pozisyonunu pekiştirmeye çalışmaktadır.

Peki, çözüm nedir? Hükümetin bulduğu çözüm, Anayasa Mahkemesini lağvetmek ya da sistemini değiştirmek olmamıştır. Çözüm, -üstelik dolaylı bir yöntemle- üyeleri değiştirmek ve bunun için bir anayasa değişikliği yapmak biçiminde olmuştur.

Yeni üyelerle yeni Anayasa Mahkemesinin ne karar vereceğini kimse bilemez. Dolayısıyla bu değişiklik devlete ilişkin “üstyapısal” ya da demokrasi tecrübesine ilişkin “ilkesel” bir değişiklik değildir. Ama uzaktan davulun sesi hoş gelmektedir.

Diğer deyişle, meclislerin ve temelde milletin iktidar problemi, aslında aynen devam etmektedir. Meclisler, devlet kudretinin nihaî ve gerçek sahipleri olduklarını -lâfla değil, fiille- ispat etmedikçe galiba sürecektir.

Sadece “bugün bana, yarın sana” ihtimali kuvvetlenecektir. Fikr-i intikamı besleyen siyaset “kurt gibi” bir canavardır, biz kendimizi mel’un duygulardan koruyup muhafaza edelim de kurtlar sofrasına yem olmayalım.

27.07.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (22.07.2010) - Meslek birlikleri ne işe yarar?

  (13.07.2010) - Gazete kardeşten ders ve mahiyeti

  (08.07.2010) - Hesap ve muhasebe

  (06.07.2010) - Fikir açıklama hürriyeti ve sınırları

  (01.07.2010) - Ortak dinî değerler marka olamaz

  (24.06.2010) - Haksız rekabetin ve hasaretin sebebi: Hırs

  (17.06.2010) - Ankara’yı gözleme kılavuzu

  (15.06.2010) - Yükseköğretim ve ideolojiler

  (03.06.2010) - Meşrûtiyet ile meşrûiyetin farkı ve ilişkisi

  (01.06.2010) - Demokrasi ne işe yarar?


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.