Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Ramazan’a veda ederken |
Otuz üç yılda bir bütün mevsimleri dolaşan Ramazan’ın on sene boyunca yaz aylarını şenlendireceği yeni bir döneme ilk adımı attığımız geçen yıl, yaz Ramazan’larının ilkini idrak etmiştik. Bu sene de ikincisini tamamlamanın eşiğindeyiz. Bu gece Kadir Gecesi. Perşembe günü de Ramazan Bayramı. O güne erişirsek, ömrümüzün bir Ramazan’ını daha geride bırakmış olacağız. Bir dahaki Ramazan’a kavuşacağımızın garantisi yok. Nitekim geçen Ramazan’da aramızda olup da sonraki süreçte terhis belgelerini alarak berzaha intikal etmiş nice dostlarımız var… Cenab-ı Hak cümlesine rahmet eylesin; bizleri de rızası dairesinde hüsn-ü hatime ile neticelenen hayırlı ömürler yaşamaya muvaffak kılsın. Kadir Gecesini içinde saklaması sebebiyle, ibadetle geçmiş bin aydan, yani seksen küsur senelik bir ömürden daha hayırlı olduğu bizzat Kur’ân’da müjdelenen Ramazan ayını hakkıyla idrak ve ihya edebilmek, bizler gibi yarım asrı geride bırakan, yani ömür ortalamalarına göre zamanı azalan ve hızla da azalmaya devam eden insanlar için ayrı bir önem ve hassasiyet arz ediyor. Gerçi bunun farkında olup gereğine uygun yaşayabilmek, hayatın her safhasında önemli. Özellikle de gençlik döneminde, her an için muhtemel olan erken bir ölüm vuku bulmadığı takdirde, bir gün ihtiyarlayacağını bilerek, bu şuurla hayatını tanzim edebilmek, büyük bir bahtiyarlık ve hadisle de övülen takdire şayan bir tercih. Hayatlarını bu istikamette yaşayıp da 50’li yıllara erişenlerin ise, ne kadar olacağını bilemedikleri kalan ömürlerinde bu çizgiyi taçlandıracak ve terhis belgesini, en yüksek takdirnameler ile birlikte almalarını netice verecek gayretler içerisinde olmaları beklenir. Cenab-ı Hak cümlemizi buna muvaffak kılsın inşallah. Bunun için de, dediğimiz gibi, bilhassa bu paha biçilmez ve bir daha elimize geçmeyecek kıymetli zaman dilimlerini en iyi şekilde değerlendirmeye çalışalım. Geçen seneki Ramazan’a veda yazısında vurguladığımız, yaz Ramazan’larının toplum genelindeki terbiye edici, gaflet ve sefahet meyillerini dizginleyici müsbet tesirlerinin kendisini daha fazla hissettirdiği şu günleri boşa harcamayalım. Ve bu çerçevede, şu günlerin en çok konuşulan konusu olan referandum meselesi, ”evet mi, hayır mı?“ gibi güncel bahislere kendimizi çok fazla kaptırmadan, hele incitici ve kırıcı suçlamalara tevessül etmeden, her şeyi ölçüsünde ve kararında götürelim. Kalan son bir haftayı da sakin ve sağduyulu bir şekilde, hasarsız atlatalım. Biliyorsunuz, iki haftayı aşkın bir süredir yazılara ara vermiştik. Bu zaman zarfında, televizyonlardan uzak, internetsiz ve gazeteler yerine ecram ve elvah-ı âlemi mütalâaya yöneldiğimiz bir ortamda idik. Kısmen dönüp yaptığımızda gördük ki, referandum tartışmalarında kayda değer yeni bir gelişme yok. Ki, olmasını da beklemiyorduk zaten. İktidarın, paketi kendi hesapları istikametinde büyük bir demokrasi hamlesi olarak takdim çabasını sürdürdüğü, muhalefetin de körlemesine hayır kampanyasına devam ettiği bir ortamda Yeni Asya’nın ortaya koyduğu olgun, mesafeli ve gerçek anlamda demokrat duruşun isabeti çok daha iyi anlaşılıyor. Sandıkta kullanılacak reyin kararını bireylerin kendi tercihlerine bırakan bu tavır, farklı tercihlerin yaptırım tehditleriyle cezalandırılmaya çalışıldığı bir ortamda, örnek bir demokrasi dersi niteliğini de taşıyor. Kampanya sürecinin nisbeten dahi olsa dengeli ve mutedil bir zemine oturmasında da Yeni Asya’nın yapıcı ikazlarının önemli bir katkısı olduğunu düşünüyoruz. Dileğimiz, sürecin başından beri vurguladığımız üzere, paket ve referandum vesilesiyle yapılan tartışmaların, yeni ve gerçek anlamda demokrat bir anayasanın önünü açması ve sandıktan çıkacak neticenin de bu süreci hızlandırması. Kadir Gecenizi tebrik ederken, Ramazan Bayramınız da şimdiden mübarek olsun diyoruz. Bayram ve referandum sonrası buluşmak dileğiyle. 05.09.2010 E-Posta: [email protected] |