M. Latif SALİHOĞLU |
|
Sinekler, yahut küçücük kuşlar (1) |
Henüz telif edildiği 1930'lu yılların ortalarında okuyan herkesi hayret ve taaccüp içinde bırakan Yirmi Sekizinci Lem'a'daki "sinek bahsi", uzun yıllar boyunca Osmanlıca orijinal haliyle arşivlerde itina ile muhafaza edildi. Bir maslahata binâen, haklı bir gerekçeye istinaden Lâtinceye çevrilerek basılması tehir edildi. İlk baskılar, 1990'lı yılların başlarında gerçekleştirildi. Yeni okuyanlar, bir daha, bir daha okuma ihtiyacını duydu. Eserde anlatılanlar, inanılır gibi değildi. İlk anda anlamakta ve hele kabullenmekte insan o derece zorlanıyor ki... Zira, sineklerin pis mahlûk ve mikrop taşıyıcı değil, aksine temiz ve mikrop emici olduğu anlatılıyordu. Ayrıca, kesretle yaratılmalarının, çok hikmetli ve insanlar için çok faydalı olduğu ifade ediliyordu. Bu ise, ilim âleminde ilk kez görülüyor, bilhassa dinî muhtevalı bir kitabın satırlarında, sayfalarında ilk kez arz–ı endâm ediyordu. Şüphesiz, sineklerin birer tabip, birer sıhhıye memuru olduğunu kabullenip hazmetmek, kolay şey değildi. Şayet, bu eser ilk telif edildiği yıllarda, hatta bundan meselâ elli sene evvel basılıp Lâtince yayınlansaydı, belki de çoğu ilim çevrelerinden ve ilâç firmalarından olmak üzere, büyük tenkitlere, şiddetli hücumlara hedef olacak ve "Böyle safsata şeyleri okumayın" diye aleyhte müthiş propagandalar yapılacaktı. İşte, bu ve benzeri maslahatlara binâen, kitapçık, telifinden ancak 50–60 yıl sonra neşriyat sahasında görünmeye başladı. Evet, kolayca tahmin ettiğiniz gibi, "Latif Nükteler"den, nâm–ı diğer "Sinek Risâlesi"nden söz ediyoruz. Bediüzzaman Said Nursî'nin telifatı olan bu eser, günümüzde müstakilen basıldığı gibi, Yeni Asya Neşriyat'ta çıkan Lem'alar isimli eserin 28. Lem'a kısmına da dercedilmiş durumda. * * * Bu Lem'anın ve söz konusu Nüktenin baş kısımlarındaki ifadelerden de anlıyoruz ki, "sinek bahsi" 1935 senesi güzünde kaleme alınmış. O tarihte Üstad Bediüzzaman, 115 talebesiyle birlikte, dışarıdaki yakınlarıyla görüşmekten ve konuşmaktan dahi menedilmiş olduğu Eskişehir hapishanesinde yatmaktadır. Karşısında ders vereceği kimseler, kardeşlerim dediği talebeleridir. Bu talebelerinden ve koğuş arkadaşlarından biri de, Ispartalı Süleyman Rüşdü Çakın'dı. İşte, "sinek bahsi"nin ve bu Nüktedeki dersin ilk muhatabı da, bu sadâkatlı ve sâfi kalpli talebesi oldu. Bediüzzaman, yıkanan çamaşırları asmak isteyen koğuş arkadaşı bu talebesine, çamaşır ipi üstünde muntazaman dizilmiş olan sinekleri gösteriyor ve "Rüşdü, bu küçücük kuşlara ilişme; başka yere ser" diyor. Sâf kalpli Rüşdü ise, âdeta "Ne münasebet" der gibi, gayet ciddî ve kendinden emin şekilde şu mukabelede bulunuyor: "Bu ip bize lâzımdır. Sinekler başka yerde kendilerine yer bulsun." İşte bu lâtife münasebetiyle, sinek ve karınca gibi kesretli küçük hayvanlardan konu açıldığı bir seher vaktinde talebelerine ders veren Üstad Bediüzzaman, bu bahsi bir "lâtif nükte" olarak telif ederek Lem'âlar isimli eserinde derc ediyor. Şu güz mevsiminde, o lâtif nükteyi fihrist kısmıyla birlikte yeniden okumaya ne dersiniz...
(Devamı var)
Tarihin yorumu 6 Eylül 1980
Darbe gerekçesi Konya Mitingi
Kimin tertip ve organize ettiği bir türlü netleşmeyen Konya'daki "Kudüs Mitingi", fikir ve siyaset âleminde şok etkisi yaparak büyük dalgalanmalara yol açtı. (6 Eylül 1980) 12 Eylül günü darbe yapan cunta liderleri bile, bu mitingi harekâtın gerekçelerinden biri olarak gördüklerini anlattılar. Mitingin konuşmacısı MSP Genel Başkanı Necmettin Erbakan'dı. Organizatörü ise, aynı partiden belediye başkanı olan Mehmet Keçeciler diye biliniyordu. Ancak, bilâhare konuya dair açıklamalar yapan Keçeciler, söz konusu mitingin belediye tarafından değil, parti tarafından tertiplendiğini söylüyordu. Erbakan ise, bu söylemi yalanlıyor ve belediye tarafından bütün partilere açık bir miting organizasyonunun yapıldığını iddia ediyordu. İstiklâl Marşının bazı gruplar tarafında yuhalanması ve miting esnasında yapılan konuşmalardan ziyade, sıklıkla atılan sloganlar, asılan afiş ve pankartlar ile beklenmedik bazı şiddet olayları dikkati çekti. Tekel binası ile içki satan yerlerin taşlı–sopalı saldırıya uğraması, zayıf kalan emniyet kuvvetlerince önlenemedi. Atılan ve yazılan sloganlar ile kentin muhtelif noktalarına asılan afişlerde ise, bilhassa şu sözler dikkati çekiyordu:
"Konya faşistlere mezar olacak!" "Dinsiz devlet yıkılacak elbet!" “Yaşasın İslâm devleti hakkımız!” “Ya şeriat, ya ölüm!” “Tek halife, tek devlet!" “Cihadımız devletimizi kuruncaya dek!” “Şeriat İslâm’dır, anayasa Kur’ân’dır!”, “Şeriat hakkımız, söke söke alırız!” “Komutan Erbakan, akıncı asker!” 06.09.2010 E-Posta: [email protected] |