M. Latif SALİHOĞLU |
|
Tetikçilerin işbirlikçileri |
Takvim yapraklarının 21 Temmuz'u gösterdiği günler, önemli birçok tarihî hadiseye sahne olmuştur. 1711'de Osmanlı'nın Rusya'ya karşı kazandığı Purut Zaferi, 1718'de Osmanlı–Avusturya arasında imzalanan Pasarofça Antlaşması, 1905'te Sultan II. Abdülhamid'e karşı tertiplenen bomba hadisesi, 1928'de harf inkılâbının yapılması, 1946'da ilk kez genel seçimlere gidilmesi, 1969'da insanoğlunun ilk kez aya ayak basması gibi mühim hadiselerin tamamı, 21 Temmuz günlerinde vuku bulmuş. Biz ise, bugünkü yazımızda 1905'te bombalı sûikast hadisesine değinmeye çalışalım. * * * Bugün itibariyle Kürtleri Türklere karşı tahrik eden ve PKK adı altında Türkiye'nin başını ağrıtan haricî mihraklar, 1900'lü yılların başında (bu tarihin öncesi de var) aynı şeyi Ermeniler üzerinden planlayıp uyguluyorlardı. Ermeni fedailerden teşekkül ettirilmiş olan TAŞNAK örgütü, bir yandan Ermeni gençleri örgütleyerek kışkırtma faaliyetlerini yürütüyor, bir yandan da militanlar yetiştirerek bombalama ve suikast işlerinde kullanılıyordu. Bu tür menfi işlerde kullanılan elemanlar, aslında birer maşa, militanlar birer tetikçiden ibaretti. Gerisini tamamıyla başkası tasarlayıp planlıyordu. Sözde "Ermeni hakları" için yapılıyordu, bütün bu kanlı eylemler. Oysa, maksat başkaydı. Asıl maksat, dıştan yıkamadıkları Osmanlı'yı içerden vurarak zaafa uğratmak ve nihayetinde yıkmaktı. Nitekim, yıllar sonra aynı neticeyi, yine içerden çalışarak ve gerçekte Türk olmayanları kullanarak aldılar. Evet, 1924'te Osmanlı'nın bütün efradını bu vatandan kovan ve onlara karşı tarihte hiçbir ecnebi milletin yapmadığı kadar dehşetli hüsûmet ateşini alevlendiren şahıs ve zümreler, kat'iyyen Türk değillerdi. Belki, Türklük perdesi altına girmiş dönmelerdi, masonlardı, Sabetaycılardı, Frenkmeşrep hamiyetfurûşlardı, vesaire... Şuna eminiz ki, 1920'li yıllardan başlamak üzere, yakın tarihimizde Osmanlı Türklerine karşı sürdürülen hasmane politikaların sahibi Türk değildir ve olamazlar. Hem, Türk olsalar, ne kıymet–i harbiyeleri var ki... Meselâ, oğlu papaz olan Tevfik Fikret de Türk şairi diye bilinir. Ama bakın, 21 Temmuz 1905'te Sultan Abdülhamid'i öldürmek isteyen, ancak bunda başarılı olamayan Ermeni terörist için methiye düzmüş bir kişidir. İşte, bombalı hadiseden söz eden şu mısralar ona aittir:
Ey şanlı avcı dámını bihude kurmadın Attın fakat yazık ki, yazıklar ki vurmadın! Málik sesin o sevret–i ra’din–i gayza ki Her yerde hiss–i hakk u halásın muharriki Dursaydı bir dakikacağız devr–i bi–sükûn Bir hayr olurdu misli asırlarca gelmemiş.
Kin ve öfke kusan bu mısralarla şunu demek istiyordu, "bizim" şair: "Ey şanlı avcı! Tuzağını boşyere kurmadın. Attın ama yazıklar olsun ki, vuramadın! Öfkeyle ve kızgınlıkla gürleyen sesin, hak ve kurtuluş hissini harekete geçirdi. O an bir dakikalığına daha devam etseydi, misli asırlar boyu görülmemiş bir hayır, bir iyilik olurdu." İşte, bu ifadeler bize ayrıca gösteriyor ve ispat ediyor ki, terör örgütlerinin ve terör faaliyetlerinin bir "iç desteği" var. Şuna kat'iyyetle inanıyoruz ki, günümüzdeki terör faaliyetlerinde de durum aynıdır. Yani, kanlı terör örgütünü içerden de koruyup kollayan, gözetip destekleyen odaklar vardır. Bu odakların, ayrıca bir gizli koalisyon olma ihtimali de yüksektir: Uyuşturucu baronlarından, silâh tüccarlarından, darbe heveslisi cuntacılardan, ırkçılık zehri ile bu milletin kardeşliğini dinamitlemek isteyenlerden müteşekkil bir koalisyon... * * * Sultan Abdülhamid için kurulan saatli bomba, Padişahı doğrudan öldürecek şekilde ayarlanmıştı. Ancak, Padişahın Cuma namazından sonra cami önünde Şeyhülislâm Cemaleddin Efendi ile ayak üstü sohbet edip birkaç dakika gecikmesi sebebiyle, hadise planlandığı gibi gerçekleşemedi. Bombanın erken patlamasıyla, ne yazık ki, 26 kişi vefat ederken, 58 kişi yaralandı. Ayrıca, çok sayıda saray atı da telef oldu. Fakat, asıl hedef Sultan Abdülhamid olduğundan, saldırı hedefine ulaşamamıştı. Hadiseden sonra mahkeme kuruldu. Tetikçi yargılandı ve ağır cezaya çarptırıldı. Ne var ki, Sultan Abdülhamid, teröristleri cezalandırmak yerine, onları serbest bıraktırıp kendi politikaları lehinde kullanmayı tercih etti. Bunlar, muhtemelen, hafiye teşkilâtına bağlı kişiler olarak, bilâhare Avrupa'da çalıştırıldılar. Bu da gösteriyor ki, tetikçilik yapanlar herkes tarafından kullanılabilirler. 21.07.2010 E-Posta: [email protected] |