H.İbrahim CAN |
|
Kabil Konferansının ardından |
Afganistan’ın kanlı çatışmalar döneminin ilk uluslar arası konferansı dün yapıldı. Kabil Konferansına 70 ülkenin dışişleri bakanları ile BM, İKÖ ve NATO dahil uluslar arası kuruluşların temsilcileri katıldı. Afganistan’ın kalkınması, kendi kendini yönetir ve savunur hale gelmesi ve istikrarının sağlanmasına uluslar arası toplumun katkısının ele alındığı toplantı yalnızca bir gösteriden ibaret kaldı. Taliban’ın bombalı saldırı tehditleri altında gerçekleşen Kabil Konferansından bir sonuç çıkmasını beklemek zaten hayalcilik olacaktı. 146 bin ABD ve NATO askeri, NATO kaynaklarına göre 20 bin olduğu söylenen Taliban’a karşı savaşıyor ve her geçen gün durum daha da kötüye gidiyor. 2001 yılında savaşın başlamasından bu yana en kanlı yıl yaşanıyor. Temmuz ayının ilk 17 gününde ölen asker sayısı 55’i buldu. Haziran ayı 103 kayıpla dokuz yılın en kanlı ayı idi. 100 binden fazla Amerikan askeri, diğer müttefiklerden gelen elli bine yakın askerle birlikte bir türlü Taliban’a karşı ilerleme kaydedemezken, bin Ladin’i ve adamlarını da bir türlü bulamıyor. Bu arada Amerika’nın has adamı Karzai’nin tek derdi ülkesinin kaynaklarının yanı sıra, ülkeye akan milyarlarca dolarlık yardımı da bir şekilde kendi ailesine aktarabilmek. Yoksulluk ve yokluk içinde kıvranan Afganlıların en büyük derdi Karzai hükümetinin yolsuzlukları. ABD ve müttefikleri ise, şimdilik kontrol altında tutabildikleri tek lider olarak onun bütün kirli işlerine göz yumuyorlar. Aslında bu konferans daha çok Afganlılara ‘bu işi bir an önce üstümüzden alın, bizi de bu yeni Vietnam bataklığından kurtarın’ demek için düzenlendi. 2014 yılına kadar Afgan yönetiminin Talibanla savaşı tamamen üstlenecek bir ordu ve polis gücü kurması, yabancı güçlerin ise ülkeden ‘bakın Afganistan’ı kurtardık’ diyerek çıkabilmeleri –aslında kaçabilmeleri- planlanıyor. Ama NATO Genel Sekreteri Rasmussen Pazartesi günü yaptığı konuşmada “işler Afganistan’a devredildikten sonra uzun süre NATO güçlerinin desteğine ihtiyaç olacağını” açıklıyordu. Daha da ileri gidip “dokuz yıllık uluslar arası müdahale sonrasında, acıklı bir şekilde gördük ki, ödemek zorunda kaldığımız bedel –özellikle ölen uluslar arası güce bağlı ve Afgan askerleri bağlamında- tahmin ettiğimizden çok yüksek. Tehdidi küçümsemişiz” diyordu. Taliban’ı kendi ülkesinde bir terör örgütü sayarak, Karzai hükümetinin halkı daha fazla yoksullaştırmasına göz yumarak, Afganistan’ın dünyanın uyuşturucu tarlası olmaya devam etmesini teşvik ederek Afganistan’ın sorunlarını çözmek ve bu ülkeye barış getirmek imkânsız. Görünen o ki; Afganistan’da eğitim, sağlık ve altyapı hizmetlerinde rol olarak, gerçek anlamda halkın yaralarını sarmaya çalışan ve silâhlı çatışma yerine yoksulluk, yoksul ve cehaletle mücadeleyi seçen Türk birlikleri NATO gücünün en yararlı unsuru. Umarız bu sonuçsuz Kabil Konferansı gibi uluslar arası gösteriler yerine, sorunun bütün taraflarıyla müzakereleri içeren, yolsuzlukları ayyuka çıkan Karzai yönetiminin yerine demokratik yöntemlerle seçilmiş bir hükümet getiren, halkı bu savaş bataklığında boğulmaktan bir an önce kurtaracak planlar bir an önce devreye sokulur. Afganlı çocuklar da silâh yerine kalem tutmayı, geceleri aç yatmamayı öğrenir. 21.07.2010 E-Posta: [email protected] |