Ali Rıza AYDIN |
|
Saatlerin sarkacı |
Bir sağa, bir sola gidip gelir; hızla koşar durmadan. Tik tak, tik tak. Sarkacı sallandıran, içindeki intizam. Zembereği kurulu, birbirine örülü dişliler; çarklar, miller, ibreler… Çalışıır durur, zamanı saymak için. Tik tak, tik tak… Boşalınca zembereği, hareketler yavaşlar. Sanki, “Mehter” kesilir; dura kalka yol alır. Hemen bir el ulaşıp kuracak, durmaktan kurtulacak. Ona göre hayat bu! Ya insan? Bir harika makine, gece gündüz işliyor. İçi dışı sır dolu, sessizce çalışıyor. Her bir âzâ birbirine sırt vererek güç alır. Kalp: Gece gündüz kan pompalar; daralır, genişlenir. Yaratanı zikrederken “derviş tefi” kesilir. Hû, hû , hû… Gider gelir kan, bedene taşıyor can. Alyuvar, akyuvar çabalayıp dururlar; bu ne biçim heyecan? Mide, böbrek, ciğer, dalak birbirinden şevk alarak tutarlar nöbetini; gâye: Seni yaşatmak! Göz, ruhun penceresi; seyreder, seyrân eder. Bunca güzel şeylere gönlünü hayrân eder. Bir hârika saray insan, her odası bir âlem. Duygular, lâtifeler; his dokusu bilmece. Hikmetine sual olmaz Allah’ım! Terazinin bir kefesine dünyayı, diğerine de insanı koymuşsun; ağır basmış âbid’in. Murâdın öyle çünkü. Kâinata meydan okur iman zırhını giyen. Kalbi Sana güm güm atar, duyar onu dinleyen. Sanki saat mübârek, zembereği Mevlâ’dan. Sabah demez, akşam demez; susmak bilmez, durmak bilmez usanmadan çalışır. Tâ o güne kadar… Sarkaç, yine devam eder, hızla koşar yolunda. Tik tak, tik tak. Ama o, durur, nihâyet… Yol kat edilmiş, ömür bitmiştir zâhir! O gün vuslat zamanı, saat dursa ne yazar? Artık sesi kesilir, son sesi “Hû”dan sonra. Sarkaç sallanır ötede, el sallanır beride… Bir yolu bitiren Kudret, başkasını başlatır; sonsuz hayata doğru… Hayatı bahşeden Rabbim, hoşnut olur İnşâallah. İnşâallah… “Ömür biter, can gider, ister imdât edilmek, Âlemde güzel olan rahmetle yâd edilmek…” 02.09.2010 E-Posta: [email protected] |