S. Bahattin YAŞAR |
|
Çocuklarımız hakkındaki konuşma hakkımız |
Zaman zaman dostlarla bir araya geldiğimizde çocukları konuşuruz. Bu, güzel düşünceler ve iyi niyetlerle yapıldığında tatlı sohbet ve ibretli derslere dönüşüyor. Zaten, her yaşın kendine göre bir konuşma konusu oluşuyor. Bir yaştan sonra da artık gündem çocuklar oluyor. Onların tahsilleri, iş hayatları, evlilikleri, çocukları, derken… devam edip gidiyor gündem… Hatta pek çok ailede hayat, zamanla çocuklara göre şekilleniyor. Nitekim bu sıkı bağ, bir medeniyet yansımasıdır. Yani beşikten mezara ve sonrasına kadar ki maddî ve manevî bu titiz ilgi, sadece İslâm medeniyetinde vardır. Ebeveynler olarak çocukları konuşma konusu yapma hususunda, bir noktaya dikkatleri çekmek istiyorum. Çocuklar hakkında alâkasız insanlarla, bir amaca hizmet etmeyecek konuşmalar yapmak ne kadar sağlıklıdır. Eğer çocuğunuz etrafında konuşulan konular, diğer insanların gıpta damarını tahrik edecek; haset, kin, çekememezlik ve düşmanlık gibi negatif duyguların uyanmasına sebep olacaksa, bu konuşmalar doğru olmayacaktır. Ya da çocuğunuzun hak etmediği olumsuz tanımlamalara sebep oluyorsanız, bu da yine çocuğunuzun hakkına müdahale olacağı için yine doğru olmayacaktır. Ebeveynler, çocuklarının alışkanlıkları, başarıları, davranışları, arkadaşları, aile ilişkileri gibi konularda konuşurken biraz daha titiz olmaları gerekiyor. Aslında demek istediğim şey, çocuklarımız hakkında konuşurken, zaman zaman ölçüyü kaçırıp, onların gıybetlerini de yapıyor muyuz acaba? Zannediyorum burada ölçü, anne baba olarak, çocukların problemini ilgisiz, konu hakkında bize faydası dokunmayacak kimselerle paylaşmamaktır. Oysa çocuk veya gencin problem içerisinde olduğu bir konuyu ilgilisine, uzmanına ya da bize faydası olabileceğini düşündüğümüz tecrübe sahibi bir kişiye açmak, doğru davranış olacaktır. Burada en belirleyici nokta, evlâdımızın o problemden kurtulması niyetiyle bilgi ve tecrübe almaya dönük niyetimizdir. Yoksa, alâkasız insanlarla, uluorta, başkasının çocuklarıyla kıyaslar yaparak, çocuğun duyduğunda rencide olmasına, incinmesine sebep olacak konuşmalar, çocuk ve genç haklarını gündeme getirecek ve çocuğumuzun gıybetini etmiş olacağızdır. Bediüzzaman, anne ve babaların, çocuklarını, üzerlerinde her türlü tasarruf ve tahakküm hakkına sahip birer mülk olarak değil, kendilerine emanet edilmiş birer sevimli varlık olarak görmeleri ve çocuklarına karşı şefkat hislerini doğru ve yerinde kullanmaları gerektiğini söyleyerek ‘çocuk’ ve ‘gençlik hakları’na dikkatleri çekmiştir. Bu konularda gençler hürmetle mükellef iken, anne baba da şefkat ile mükelleftir. O’ büyüktür yapar’ anlayışına dinimizde yer yoktur. 30.08.2010 E-Posta: [email protected] |