Suna DURMAZ |
|
Can Pakistan! Pakistancan! |
Pakistanlılar bir kişiyi çok sevdiler mi, ona seslenirken, isminin hemen sonuna “can” eki getirirler. Bu ek, Türkçe’deki sevgiyi çağrıştıran “ciğim” eki gibidir. Örneğin: Anneciğim, Babacığım, Fatmacığım yerine; Babacan, Annecan, Fatmacan, Hasancan derler. Soyunda Azerîlik olan annem de bana “Kızımcan!” veya “Sunacan! “ diye seslenirdi çocukluğumda. Ve hâlâ zaman zaman bu şekilde seslenir. Farsça’dan, Urduca’ya ve Azerî şivesine giren “ can” eki, Türkçe’deki “ciğim” ekinden daha hoş gelir kulağa ve daha da mânidardır. Bir kişinin menfaatsiz dostluğunu tarif ettiğimiz zaman “Çok candandır” deriz ya, işte bu söz Pakistanlıların Türklere olan dostluğunu çok güzel tanımlar. Hakikaten de, onlar bizim can dostumuzdur. Ben Pakistanlıların Türklere karşı olan dostluklarını bizzat yaşadım. Bu yüzden, Pakistanlılarla ilgili çok değerli hatıralarım vardır. Kuveyt el- Kabes gazetesi, Pakistan’ın Kuveyt Büyükelçisi olan İftihar Aziz ile sel felâketi üzerine 21.8.2010 tarihinde bir röportaj yapmış. “İftihar” ismini okuyunca, Kuveyt’teki ilk Pakistanlı dostumuz ve komşumuz olan İftihar Niyazi Ağabey aklıma geldi. Allah rahmet etsin, karşılıksız dostluk ve misafirperverlik onun şahsiyetinde zirveye varmıştı. Bir çok insanın onun evinde aylarca misafir olarak kaldığını bilirim. İftihar Abinin evindeki yemek davetleri meşhurdu. Tabiî bu yemekleri, İftihar Abinin eşi Kevser Abla tek başına yapardı. Etrafa zarar vermesin diye sürekli elinden tutmak zorunda kaldığı beyin özürlü çocuğu “Ömercan” olmasına rağmen, onlarca insana nefis yemekler hazırlardı. Kevser Ablanın sofrasında, bir anda 50-60 kişi ağırlanırdı. Büryâni, Şâmi kebab, Pukora, Çapâti ve Rasmalay gibi daha nice nefis Pakistan yemeklerini onun evinde tatmıştım. Kuveyt'e geldiğimde; “Hello”, “ How are you?”, “ Fine, Thank you” gibi birkaç kelimenin dışında İngilizce bilmiyordum. Dolayısıyla da, Kevser Ablanın davetlerine dil bilmeden katılıyordum. Lâkin, hanımların sohbetlerini dinleye dinleye, ben de çat-pat İngilizce konuşmaya başlamıştım zamanla. İşte bu dâvetler, kısa bir süre gittiğim İngilizce dil kursunda öğrendiklerimi uygulayacağım bir dershane hükmüne geçmişti benim için. Pakistan’ın geleneksel kıyafeti olan işlemeli “Şarwar-Kamîs” i de ilk defa Kevser Ablanın üzerinde görmüş ve son derece rahat olan bu kıyafetleri çok sevmiştim. Bizdeki “Afgan Kıyafeti” ne benzeyen “Şarwar- Kamîs”, rahat ve şık kıyafet isteyenler için idealdi. Başlarına gelen âfet dolayısıyla, şu sıralar Türk kardeşlerinin maddî-manevî dostluk eline muhtaç olan Pakistanlılarla olan hatıralarım çok fazla. Son olarak birini daha aktarmak istiyorum sizlere: Yıl, 1988 idi. Henüz dört yaşında olan oğlumu Kuveyt’teki İngilizce eğitim veren Pakistan Okuluna kaydettirmiştik. Ne var ki, servis problemini çözememiştik bir türlü. O sıralar, İftihar Abinin çocukları da aynı okula gidiyordu. Ona “Bizim oğlumuz da sizin çocukların gittiği okula gidecek. Çocukların okula götürülme işini paylaşalım. Birimiz götürsün; birimiz de getirsin” dedik. Kendisiyle fazla samimiyetimiz olmamasına rağmen, bu değerli insan, “Pakistanlılar dahil bir çok insan benden böyle ricada bulundu. Hatta para dahi teklif ettiler. Ama ben kabul etmedim. Siz Türk olduğunuz için sizi kabul edeceğim. Merak etmeyin; ben çocuğunuzu hem götürür, hem de getiririm. Katiyen para da almam” diye cevap verdiğinde ne kadar çok sevinmiş ve rahat etmiştik anlatamam. Bu yaz Türkiye’ye izine geldiğimde, bir kısım muhterem okuyucum, değişik kültürdeki insanlarla olan hatıralarımı zaman zaman dile getirmemin ilgi çekeceğini söylemişlerdi. Ben de bu tavsiyeye uyarak, dostluk duygularını harekete geçirir diye “Pakistan –Türk” dostluğunu dile getirmek istedim. Umarım faydalı omuştur.
Not: Bildiğiniz gibi Pakistan büyük bir felâket içinde. Muson yağmurları sebebiyle ülkedeki ekili arazinin % 20'si sular altında kaldı. Yapılan taramalara göre 40 milyon insan selden zarar gördü. Binlerce köy âdeta haritadan silindi. 2000 kişi öldü. Binlerce yaralı var. Binlerce hayvan öldü. UNESCO’ya göre 6 milyon çocuğun âcil yardıma ihtiyacı var. 800 bin kişi kolera tehlikesiyle karşı karşıya. İlk etapta, içecek su, çocuk maması, çocuk peti, ilâç, battaniye ve su geçirmez çadırlara âcilen ihtiyaç var. Acil ihtiyaçlar için gereken miktar 500 milyon dolar olarak belirlenmiş. Uzun vadede ise 40 milyar dolara ihtiyaç var. Ramazan ayında yapılan ameller diğer aylara göre daha faziletli. Fırsat önümüzde. Maddî yardım olmasa da, duâların kabul olunduğu bu mübârek ayda “Pakistancan” için duâ edelim. 25.08.2010 E-Posta: [email protected]@hotmail.com |