H.İbrahim CAN |
|
İsrail-Filistin doğrudan görüşmeleri başlarken! |
2008 yılından bu yana kesilen Filistin-İsrail doğrudan görüşmeleri gelecek yıl yeniden başlayacak. 1993 yılındaki Oslo Barış Anlaşmasından bu yana bir başlayıp bir duran görüşmelerde bu kez bir yıllık süre konulmuş. ABD’nin baskısıyla gelinen bu noktayı Ortadoğu Dörtlüsünün diğer tarafları AB, BM ve Rusya da onaylıyor. “Temel sorunlar” bu bir yıl içinde görüşülüp karara bağlanacak. Bunlara Filistin devletinin sınırları, Kudüs’ün bölünmesi, Filistin’in silâhsızlandırılması ve mültecilerin yurtlarına dönüş hakkı dahil. Buraya kadar her şey tamam. Peki Netanyahu’ya güvenerek bu görüşmelere girilebilir mi? Obama’ya söz verip peşinden Doğu Kudüs’te yeni yerleşim izni veren, Gazze’ye bütün uluslar arası savaş kurallarını ve insanî ilkeleri ihlâl ederek saldıran, halen de bu bölgeyi abluka altında tutan İsrail’e nasıl güvenecek Filistinliler? Nitekim Filistin lideri Abbas da Netanyahu’nun güvenilmez bir müzakere ortağı olduğunu, bu yüzden teminat beklediklerini Amerikalılara iletti. Ancak bu konuda Obama’nın da yeterince etkin teminat olabileceğini söylemek güç. Durdurulmasını istediği Doğu Kudüs yerleşimleri konusunda geri adım atmasından bu yana çok vakit geçmedi. Öte yandan Netanyahu görüşmeleri ancak önşartsız olması halinde kabul edeceğini açıkladı. Yani yerleşimlerin durdurulması sözkonusu değil. Zaten Batı Şeria’da kısmen durdurduğu yeni inşaatlar için verdiği süre de gelecek ay dolacak ve inşaatlar yeniden başlayacak. Tarafları bu noktaya getirmek için haftalardır uğraşan tecrübeli arabulucu George Mitchell (İngiltere’de İRA ile yapılan barışın da mimarlarındandı) şu an Abbas’ı buna ikna ettiğine memnun. Ancak görüşmelerin üçüncü tarafı olması gereken Hamas, müzakerelerin tekrar başlatılmasının hiçbir yararının olmayacağı kanaatinde. Onlarca yıldır İsrail aynı taktiği izliyor. Aşırı baskı altında kaldığında müzakerelere başlıyor. Ama bunu süre kazanmak için bir bahane olarak kullanıp, yine bildiğini okumaya, Filistin topraklarındaki işgalini kalıcı hale getirmek için yeni yerleşimler kurmaya, Filistin’i açık hapishaneye çeviren duvarları yükseltmeye devam ediyor. İşte bu sebeple Filistin yönetimi bir yıllık sürede bir çözüm olmaması halinde tek taraflı olarak devletliğinin bütün unsurlarını kullanmaya başlayacağını ilân etti. Maalesef gelinen noktaya sevinemiyoruz. Zira doğrudan görüşmelerde de hiçbir sonuca varılamayacağını, her şeyden önce Gazze’nin kontrolünü elinde bulunduran Hamas’ın yok sayıldığı bir çözümün nihaî olamayacağını biliyoruz. Daha önce defalarca belirttik şimdi tekrarlayacağız: Filistin sorununun çözümü için öncelikle el Fetih ile Hamas’ın birleştirilmesi, Filistin’in tek ses haline gelmesi gerek. Sonrasında İslâm âleminin tek ses halinde Filistin’in ardında durduğunu göstermesi önemli. Ancak o zaman İsrail, Filistin’i ciddiye alabilir. O zaman etrafındaki bütün komşularının sıcak nefesini ensesinde hissedip barışa yönelebilir. Bu noktaya gelinmesi ise—maalesef—uzak bir hayal gibi görünüyor. Şu mübarek günlerde abluka altındaki Gazzeli masumlara duâ etmeyi ihmal etmeyelim. Bir aile için kurulmuş sofralarımızdakilerin Filistin ve Pakistan’da belki on ailenin bir ayda yediğine bedel olduğunu unutmayalım. 25.08.2010 E-Posta: [email protected] |