Ali OKTAY |
|
Hoşgeldin, safâ geldin efendim Şehr-i Ramazan |
Unutulmuş bir gelenek yeniden canlanıyor! Enderun usûlü Teravih namazı… Konu gazetemizde de geniş şekilde yer aldı. Değerli müzik adamı, şair Memduh Cumhur Bey’in anlattığına göre, bu yıl Ramazan ayında İstanbul Sultanahmet Camii’nde Enderun usûlü teravih namazı kılınacak. Memduh Bey’i geçtiğimiz yıllarda televizyon ve radyodaki programlarıma konuk olarak almıştım. Gerçek bir müzik adamı ve aydınıdır. Şairliği ile ve özellikle hicivleri ile de çok iyi bilinir. Memduh Bey’in gazetelere verdiği bilgiye göre, “Teravih-i Enderun ve Cumhur Müezzinliği geleneği 80 sene öncesinin Ramazanlarında İstanbul’un bütün cami ve konaklarında uygulanmaktaymış. Bu usûlün özelliği, teravih namazının her dört rekâtının, Türk Musıkîsinin farklı makamlarında kılınması ve bu makamlardaki ilâhilerle de süslenmesi imiş. Bu namaz kılınırken baş müezzin makamlar arasında geçişi salâvat çekerek yapar. Daha sonra imam efendi bu makamdan 4 rekâtı kıldırır, aynı makamdan ilâhî okunur tekrar baş müezzin diğer makamdan salâvat getirerek imam efendinin o makamdan namazı kıldırmasını sağlardı. Teravih kılınırken en çok Hicaz, Segâh, İsfahan, Uşşak ve Acemaşiran makamları kullanılırken vitir namazı segâh makamında kılınırdı.” Teravih namazının 20 rekât olduğu ve Ramazan vesilesiyle teravih namazı kılmaya gelen bir cemaatin ve çocukların olduğunu düşünürsek aralarda okunan ilâhiler ve farklı makam zenginliği bütün cemaat için ilgi çekici olacaktır. Gerçi zaman zaman böyle kıldığımız teravihlerde cemaatin bir kısmının tepki verdiğini de söylemek lâzım. Bu şekilde namaz kılmayı pek hoş karşılamayan veya şaşıranlar da olacaktır. Osmanlının son dönemine kadar bilhassa İstanbul’daki camilerde uygulanan bu usûlde, meselâ teravihe geç kalan bir kimse, imam efendinin kıldırdığı namazın makamından o anda kaçıncı rekâtın kılındığını anlayıp cemaate tabi olabildiğini okumuştum. 80 yıl öncesinin cami müezzin, imam ve cemaatinin müzik ve makam bilgisinin seviyesini gösteren olaya bakar mısınız? Bu uygulama zaman içinde ne yazık ki unutulmuş ve çok dar bir çerçevede yapılagelmiştir. Meselâ benim bildiğim kadarıyla değerli kasidehan ve ses san'atçısı dostum Mehmet Kemiksiz ile müezzin ve cami görevlilerinden oluşan ekibi, bu ve benzeri cami musıkîsi kültürünü yaşatmaya çalışıyorlar. İnşallah bu gelenek Sultanahmet’ten başlayarak diğer camilerimize de yayılır. Ramazanlarda Beyazıt, Sultanahmet, Süleymaniye, Eyüp Sultan gibi büyük ve özel camilerde cemaatle, güzel sesli müezzin ve imamlarla birlikte namaz kılmanın hazzını yaşamak lâzım.
Teravih namazının süsü çocuklar… Ramazan denince akla nasıl ilk teravih namazı gelirse, teravih denince de aklıma çocuklar gelir. Biz de çocukken teravihlere gider, cemaat kalabalığının arasında kendimize yer bulur, ancak ne hikmetse haşarılık yapmaktan, camide koşturmaktan namaz kılmayı başaramazdık. Bakıyorum da değişen bir şey yok. Yine teravihlerde onlarca çocuk. Pek çoğu da yaramazlık peşinde. Cami cemaati ise bu konuda gerçekten hoş görülü ve sevecen. Ancak arada bir çocuklara kızan hatta onları camiden kovan kişiler de çıkıyor. İşte bu çok üzücü. Çocuklara camiyi, namazı sevdirmeye çalışacakken, kızmak, çıkışmak, camiden kovmak hiç doğru değil. Tebrik etmek, hediye vermek ve ayaklarını alıştırıp teşvik etmek varken böyle davranmak bir Müslümana yakışmıyor elbette. Çocukken bizler sanki çok mu uslu dururduk namazda? Hiç mi arkadaşlarımızla yaramazlık yapmadık, koşturup haylazlık etmedik? Rahmet ayında, o yavrularımıza biz de biraz olsun sevgimizi esirgemeyelim dilerseniz. Ne dersiniz?
Bir yabancının gözüyle Teravih namazı… II. Abdülhamit zamanında İstanbul’da bulunan İngiliz seyyah H. G. Dwight, 1913 yılında Londra’da basılan kitabında, Osmanlı’daki Ramazanı anlatır. Teravih namazı için ise şunları yazmış: “Bu ayda Ayasofya Camiinde sıra sıra namaz kılanlar görmeye değer bir manzara verir. Yüksek bir platformda bağdaş kurmuş oturan bir müezzin ruhunun derinliklerinden gelen bir sesle Kur’ân'dan mukabeleler okur. Ara sıra tutkulu bir “Allah” nidası fırlar ya da ayaktaki binlerce kişiden derin bir “amin” sesi yankılanır. O kalabalık cemaat başlarını öne eğer, elleri dizleri üzerinde eğilir ve doğrulurlar. Kubbede yankılanan pes perdeden uzun uzun bir gök gürültüsüyle alınlarını yere değdirirler. Kutsal bilgelik tapınağı bundan daha etkileyici bir saygı ve inanç gösterisine pek az tanıklık etmiş olmalıdır.. ” 19.08.2010 E-Posta: alioktay@alioktay. net |