Yasemin GÜLEÇYÜZ |
|
Naile Özer (2) (1937–10 Mart 2002) |
Geçtiğimiz hafta tanıttığımız şefkat kahramanı Naile Özer, ihlâslı fedakâr bir hanım Nur Talebesidir. Geçen hafta onun, Risâle-i Nur Külliyatı içinde yer alan Hanımlar Rehberi isimli eserde Bediüzzaman Hazretlerine arkadaşları ile birlikte yazdığı mektubun “İzmir, Manisa ve havalisi hanımları” ibaresi ile yer aldığını ifade etmiştik. Bediüzzaman Hazretleri onların 1953 yılında yazdıkları bu mektuba talebelerine yazdırdığı cevabî bir mektupla karşılık vermiştir. Naile Özer’in Adile Suluk ile birlikte 1957’de Manisa ve İzmir hanımları olarak münavebeli başlattıkları Risâle-i Nur hanımlar dersi uzun yıllar devam etmiştir. Zübeyir Gündüzalp; bu fedakâr, ihlâslı, gayretli hanıma Bediüzzaman Hazretlerinin vefatından sonra aşağıda okuyacağınız mektubu gönderir. Naile Özer’in kızı Sümeyra Bulduk’un merhum annesinin evrakları arasında özenle muhafaza ettiği mektubu yayınlıyoruz.
Zübeyir Gündüzalp’in Naile Özer’e yazdığı mektup
Fedakâr ve çalışkan ahiret kardeşimiz Naile Evvelâ: Binler selâm eder, hem Ramazan-ı Şerif bayramınızı, hem de Risâle-i Nur’un her senenin fevkinde, geniş dairelerdeki fütuhat ve neşriyat bayramınızı ve hizmet-i Kur’âniye ve imaniyedeki ihlâslı muvaffakiyetini tebrik ederim. Bu zulmetli asırda dünyevî ve uhrevî hayatımızı binler tehlikelere atan dehşetli dinsizlik ve dalâlet fırtınaları içinde mahvolmak üzereyken; bizlere ve bu asır kadın ve erkeklerine ihsan-ı İlâhî olarak ihdâ edilen ve Kur’ân-ı Hakim’in parlak ve yüksek bir mu'cize-i manevîsi olan Risâle-i Nur’un feyyaz ve nevvar mütalâasında ve mukaddes iman hizmetinde âzamî ihlâs ve sadakatle ebediyen muvaffak olmanı Rabb-i Rahimimden yalvarır, makbul dualarını her beş vakitte beklerim. Saniyen: Hâdî-yi ekber ve velî-yi âzam ve bir allâme-i İslâm olan merhum, müşfik ve çok sevgili Üstadımız sizlerden gelen parlak mektubunuzun başına ‘İzmir-Manisa havalisinde kadınlardan da halis Nur kahramanları çıktığını gösteriyor’ mealinde buyurmuştu. Hem de merhum, muazzez ve sevgili Üstadımız çok zaman izhar ediyordu ki, hanımlar samimiyette erkeklerden ileridirler. Şefkat kahramanıdırlar. İnkisam etmemiş ve bozulmamış olan bu seciyeleri inkişaf ettirilince onlar mühim terakkiyata mazhar olabilirler. Hem Nur’un fedakâr şakirtleri gibi kadınlar arasında da fedakâr Nur Talebeleri çıkacak ve ahir zamanda dine ehemmiyetli bir surette hizmet edecek. Ben evvelce sizin halisane ve fedakârane hizmetinizi işitiyor ve memnun oluyordum. Bir müddet sonra Risâle-i Nur’un fedaisi, samimiyette ve ihlâsta ve faaliyette numune-i hüsn-ü misal ve muallâ ve sevgili Üstadımız Bediüzzaman Hazretlerinin talebesi bir mektubunda sizi bana yakinen tanıttı. Ben de kanaat getirdim ki, sen çalışkan ahiret hemşiremiz yukarda zikrettiğim necip ve çok sevgili Üstadımız Hazretlerinin ihbarat ve beşaretine mazhar olmuşsunuz. Bu itibarla da seni tebrik ve tebcil eder, Adile Hanım ve işitmediğimiz birçok Nur fedaileri gibi Risâle-i Nur’a sarılarak, İslâmın fedakâr ve feragatkâr bir kadını ve ezvâc-ı tahiratın bu zamanda bir mümessili olarak, hizmet-i Kur’ân ve imaniyede Risâle-i Nur’dan her gün ilim ve irfan tahsil etmekte muvaffak olmanı Cemil-i Zülcemâl olan Rabbimizden niyaz ederim. Merhum ve mübeccel ve çok sevgili büyük Üstadımızın bizlere sık sık ve çok ehemmiyetle ders verdiği âzamî ihlâsa, âzamî sadakate, âzamî takvaya, âzamî fedakârlığa, âzamî sebata, âzamî iktisada, âzamî dikkate nail olmanı Rahman-ür Rahim olan Cenâb-ı Haktan tazarru ve niyaz ederim. Salisen: Şah-ı evliya ve müfessir-i âzam olan ve harikulâde bir ihlâsa mazhar olan ve bu zamanda sıddıkiyetin şahikasına teâli etmiş bulunan müşfik Üstadımız buyuruyordu ki, ‘Her Nur Talebesinin evi medrese-i Nuriyedir. Medrese-i Nuriyelerde Risâle-i Nur’un dersini dinleyen Nur hemşirelerini manevî kazançlarıma dâhil ediyorum. Ben manen orada bulunuyorum. Onlarla beraber Risâle-i Nur’un dersini dinliyorum.’ Bu beşarete ve lûtfa erişen, sizin Risâle-i Nur dersinize devam eden ve yüksek bir mevki-i Kur’ân muallâsında bulunan Risâle-i Nur’u dinledikçe, kalpleri nur-u İlâhî ile parlayan, ruhları feyz-i Kur’ânî ile feyizdar olan bahtiyar hanımları ruhu canımızla tebrik ederiz ki, iki cihan serveri Resul-ü Ekrem (asm) Efendimizin mahbub ve kıymettar birer mesud ümmeti olan, uyanık kalpleri nurlanmaya lâyık hanımları Risâle-i Nur derslerinize Cenâb-ı Hak sevkediyor. Derslerinize İlâhî bir aşkla ve sarsılmaz bir sebatla devam eden, bu zamanda altun ve elmaslardan üstün ve kıymette olan, hürmete şayeste o Nur ve ahiret hemşirelerimizin nurânî kalp ve ruhlarından fışkıran feyizlerle Cenâb-ı Hak sizi feyizyab ediyor. O Nur Talebesi hanımlar, adeta ihlâslarına binaen Rahmet-i İlâhî tarafından seçilmiş. Kalplerine Kur’ân ve iman Nurları ile iman derecelerinde terakki ettiren Risâle-i Nur’un manevî cazibesi Allah tarafından yerleştirilmiş. Ve Allah onları sevmiş. Sizin nurânî ve pek feyizli derslerinize sevk edilmiş. İnşâallah kalpleri cilâlayan, ruhları parlatan, imanı kurtaran, Nur Talebelerine dünyada dahi Cennet hayatı yaşatan, her türlü dertlerimize derman, bütün hastalıklarımıza şifa olan, sıkıntılarımızı feyizli sürurlara ve ferahlara çeviren, zahmetin altında Rahmet-i İlâhîyenin rahmetini gösteren Risâle-i Nur Talebeleri ve Nur Talebesi hanımlar, dinleye dinleye, okuya okuya zamanımızın Gavs-ı Âzamı ve Abdülkadir-i Geylânîsi olan manevî şahımız ve canımız ve cananımız Üstadımız, mahşerde sancak-ı ekberi altında, çaresiz kaldığımız, vaveylalarla şefaatçi aradığımız bir zamanda, izn-i İlâhi ile toplayacak. Ve şefaate ve merhamete muhtaç talebelerine Cenâb-ı Hakkın biricik sevgilisi ve Müslümanların tek şefaatçisi, şefîimiz Fahr-i Kâinat Efendimiz, Resul-ü Ekrem’in (asm) şefaatine nail kılacak. İnşâallah. Adile Hanımın yakinen bana seni tanıtmasıyla âcizane ve çok kusurlu olarak evradımı okuyabildiğim zaman okuduklarımı Adile Hanımın ismi yanında seni de ismen zikrederek defter-i amaline bağışlıyorum. Fakat bunu sana yazıyorum ki, en ziyade dua ve himmete muhtaç, çok kısır ve hatalarla âlûde bu mübtedi Nur Talebesi kardeşinize her zaman duâlar edesiniz. Rabian: Ben buradan giden kardeşimize sıkı tembih etmiştim ki, hastalığıma lâzım olan meyveyi muhakkak çarşıdan al ve kimseye işittirme demiş ve parasını vermiştim. O da bulamamış, senin gönderdiğini aldım. Fakat meslek-i Nuriyenin kaidesine itaat etmemde senin yardımcı olman için, bir kardeşle İnşâallah göndereceğim. Çünkü şer’an hediye alabilmek için salih olmak lâzım. Salih olmazsa o kimseye caiz değildir. Ben ise salihten çok uzak, kusurlu vaziyetteyim. Allah muhafaza etsin, böyle bir kuruntu vehmetsem, gurura düşerim. Gurur ise salihliğin yokluğuna delildir, vartadır. Bunun için mukabilini gönderdiğimden bana gücenme. Fakat salihliğe mazhar olabilen Nurlu zatlara caiz olabilir. Fakat bana asla. Yüksek hocamız salâbet-i diniye ile mümeyyiz muhterem pederinize arz-ı hürmetler eder, ellerinden öperek, duâlarını beklerim. Fedakâr kardeşim İsmail Hakkı Efendiye çok selâm eder, dualarını beklerim. Merhum ve müşfik Üstadımızın ekmekten, sudan, havadan ve ziyadan ziyade muhtaç olduğumuz Risâle-i Nur’daki şu pek kıymetli hakikatlerle hatm-i kelâm ederim. “Bu zamanda aile hayatının ve dünyevî ve uhrevî saadetinin ve kadınlarda ulvî seciyelerin inkişafının sebebi; yalnız daire-i şeriattaki âdâb-ı İslâmiyetle olabilir. “Belki o kadın elinden geldiği kadar kocasının kusurunu ıslâha çalışmalıdır ki, ebedî arkadaşını kurtarsın. Yoksa o da kendini açık ve saçıklıkla başkalara göstermeye ve sevdirmeye çalışsa, her cihette zarar eder. Çünkü namahremlerin nazarından fıtratı korkar, sıkılır, çekinir. Namahrem yirmi erkeğin on sekizinin nazarından istiskal eder… “…Mübarek taife-i nisaiye, fıtraten yüksek ahlâka menşe olduğu gibi fısk ve sefahette dünya zevki için kabiliyetleri yok hükmündedir. Demek onlar daire-i terbiye-i İslâmiyet içinde mesud bir aile hayatını geçirmeye mahsus bir nevî mübarek mahlûkturlar. Bu mübarekleri ifsat eden komiteler kahrolsunlar!” Allah bu hemşirelerimi de bu serserilerin şerrinden muhafaza eylesin. Âmin…
Kusurlu kardeşiniz Zübeyir Gündüzalp 15.08.2010 E-Posta: [email protected] |