Banu YAŞAR |
|
Gençlerle nasıl iletişim kurulur? |
Ergenlik çağında olmak zordur, fakat ergenin annesi babası olmak, en az onun kadar zorlayıcı bir deneyimdir. Bu dönemin yaşanmasında ve yoğunluğunda bireysel farklılıklar olabilmektedir. Bazı gençler, bu süreci daha sakin ve durgun geçirirken, bazıları daha fırtınalı yaşamaktadır. Fiziksel büyümeyle beraber, hormonal değişimler de gencin kişilik yapısında bazı dengesizliklere yol açmaktadır.Kişilik oturacak bir yer ararken, birbirine zıt duygular da birlikte yaşanır. Bazen çok özgür olmak ister, bazen de çok yakın ve derin bağlılıklar arar. Hem güven duyacağı, sırlarını açacağı ortamlar ararken, hem de kırılma korkusundan dolayı etrafına karşı güvensizlik yaşar. Yani sürekliliği olmayan ve oturtulmaya çalışılan kişilik yapısı dolayısıyla, kararlı bir ilişki kurmakta zorlanır.
Bu süreçte kendini tam anlamıyla çocuk gibi hissedemediği gibi, yetişkin gibi de hissedemez. Bedensel gelişim yani boy, kilo artışına rağmen, duyguların bir çoğu hâlâ çocuksu kalır. Adeta yetişkin görünümlü bir çocuk gibi olur. Bu yüzden de bazen çok olgun, bazen de çocuksu davranır. Anne babalar, onun büyüyen dış görünüşüne aldanıp, beklentilerini ve eleştirilerini arttırırlar. Oysaki genç, eleştirilmekten, kişiliğinin rencide edilmesinden, aşağılanmasından, başkalarıyla kıyaslanmasından hiç hoşlanmaz. Daha çok hırçınlaşır. Bu noktada, onunla çocukken kurduğumuz iletişimin dilini değiştirmemiz gerekir. Yani, onunla bir çocukla konuşur gibi değil, fikirlerini dinleyip, istişare ederek muhatap olmaya çalışmamız daha sağlıklı olur. Onunla kardeşleri dışında baş başa vakit geçirmek, sohbet etmek, özel anları paylaşmak ona değerli olduğunu hissettirecektir. Babasıyla arasında mesafeler varsa, yani iletişim kurmakta zorlanıyorsa, bu onun özgüven problemleri yaşamasına bile yol açabilir. Bu sebeple gencin, babayla geçireceği sağlıklı vakitlere de ihtiyacı vardır. Onunla konuşurken, eleştiri yapmak, arkadaşlarıyla, kardeşleriyle kıyaslamak ve nasihat etmek yerine, duygularını paylaşmasına yönelik konuşulursa, anne babaya daha çok yaklaşacaktır. Yaşadığı bir olayı paylaşacağı, size anlatacağı zaman, şefkat hisleriyle hemen nasihat etmeye çalışmamak gerekir. Önce dinleyip, sıkıntılı noktalar için soru sorarak ve duygularımızdan bahsederek anlatmaya çalışmalıyız. ‘Sence bunun sonucunda neler olabilir, sen ne hissedersin, neler yaşanabilir’ ‘seni çok seviyorum, incinmenden korkuyorum, bu durumun sonucunda üzülürsün diye endişe ediyorum’ diye kendisinin doğruyu bulmasına yönelik samimî sorular sorabilirsiniz. Hazır cevaplar vermek yerine, çözümü onunla birlikte bulacağınız sohbetler oluşturabilirsiniz... Bu şekilde, öfkeli tepkileri de sakinleşmiş olur. Aynı zamanda, boyu, kilosu arttı diye onu çocuk gibi sevmekten vazgeçmeyin. Saçlarını okşayın, hatta bazen gıdıklayın, öpün, koklayın. Bu davranışınız ona, ne kadar büyüse de anne babası tarafından hâlâ çok sevildiğini hissettirecektir. İnsanın kendinden ve hayattan hoşnut olması için her zaman için sevgiye ve sevildiğini görmeye ihtiyacı vardır. Ona kızmak ve öfkelenmek yerine duygularınızdan bahsedin… Onu ne kadar çok sevdiğinizi, bir zarar gelmesinden ne kadar çok korktuğunuzu, bu sebeple de bazen istemeden de olsa onu kırdığınız için üzgün olduğunuzdan söz edin. Stresli olduğunuz zamanlarda, olayları abartabildiğinizi ve fazla tepki gösterdiğinizi ifade edin. Sizin bu yaklaşımınız ona da örnek olacaktır. Çünkü, duyguları ifade etmek, kızıp, bağırmaktan her zaman için daha etkilidir. Çocuklarımız büyürken, biz de onlarla beraber tekrar büyüyoruz. Aynı zamanda büyümeden kalan taraflarımızla da yüzleşiyoruz. Bu öğrenme sürecinde, kalbinizin sesi size yol arkadaşı olsun... 11.08.2010 E-Posta: [email protected] |