Ali OKTAY |
|
Geçmiş zaman olur ki... |
Daha önce büyük bir yayınevinin sorumlularından biri olarak tanışıyorduk İsmet Beyle. Sonraları ortak bir yönümüzün de İstanbul Üniversitesi Türk Müziği Korosunun bizden epeyce önceki talebelerinden olduğunu öğrenmiştim. Eski İstanbul beyefendisi derler ya, öyle bir zattı İsmet Elbaşı. Çok zamandır görüşemedik kendisiyle gerçi, ama yıllar önce bir dergide çıkan yazısını yeri gelmişken paylaşmak istiyorum. Eski İstanbul’dan yaşadığı bir hatırayı anlatıyor… “1950‘li yıllar. O yıllarda Kumkapı Nişanca’sında oturuyorduk. Kumkapı Nişancası orta halli, orta kültürlü mütevazi insanların semti idi. Bu semtin sakinlerinin ortak özellikleri dindarlık ve edep idi. Nişanca’da çok sevilen bir Agâh Dede vardı. Agâh Dede, Türk Musikîsine aşina bir şahsiyet olup iyi de ney üflerdi. Küçücük dükkânında enstrümanlar tamir eder ya da satardı. O küçücük dükkân gelen seçkin ziyaretçilerle dolar, çok renkli sohbetler olurdu. Sohbetlerin ana teması ise genelde musikî idi. Daracık sokaklarda evlerden taşan tanbur, ney, ud ve kemençe seslerinin duyulduğu hasret dolu cümlelerle anlatılırdı. Kız istenirken Kerime Hanımın hangi enstrümanı çaldığının sorulduğunu söylerlerdi. Aynı zevatın rivayetine göre, enstrüman bilmeyen kızlar evde kalırmış. Hanımlar için en makbul sazlar ise daha çok ud ve kemençe imiş. Agâh Dede’den hiç unutamayacağım bir hatıra da babasının son demleri ile ilgili olanı idi: Babası rahatsızlanmış ve doktorlar yakınlarına hastanın ümitsiz olduğunu söylemişler. O ümitsiz günlerde babası Agâh’dan neyle bir segâh taksim istemiş. Agâh Dede ağlamamak şartıyla ney üfleyeceğini söyleyip kendisinin de etkilendiği bir segâh taksime başlamış. Bir ara göz göze gelmişler, babası ağlıyormuş. Agâh Dede ‘hani ağlamayacaktın’ deyince babası , ‘Ağlamıyorum gözlerim terledi ‘ diye cevap vermiş. Agâh Dedenin hatırası bittiğinde bizimde gözlerimizin terlediğini hissettik.’’
ŞİİR KİTAPLIĞI...
Yaristanbul - Ekrem Kaftan
Ezel ve ebed içre gönlümde yar İstanbul Gönül verip sevdiğim gönlümü Yaristan bul. Düşersem yarden ayrı, yalnız sana düşeyim Ağyara meyledersem gönlümü yar, İstanbul.
Okuyanından ziyade şairinin daha bol olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Amatör bir heyecanla şiir yazanları takdir etmekle beraber hakikaten kendini okutmayı başarabilenlerin sayısının ise çok olmadığı ortada. Doğrusunu isterseniz, uzun süredir bir şiir kitabı okumamış olmanın eksikliğini Yaristanbul’u okuyunca fark ettim. Ekrem Kaftan’ı daha çok Zaman, Türkiye gibi gazetelerin kültür san'at sayfasındaki yazılarından tanıyordum. Yaristanbul’u imzalayıp verme nezaketini gösteren şairin dizelerini okumaya başlayınca elimden bırakmam pek de mümkün olmadı. Artık okurken tad alınabilecek nitelikte şiirlerin pek yazılamadığını düşünürken Ekrem Bey’in kitabı bu düşüncemi değiştirdi. Kaftan, bugün Türkiye’de bir çok şairin cebri bir şöhrete sahip olduklarını, şiir okuyucusunun ekseriyeti tarafından alâka görmediklerini, gelenekten kopuşun hızlanmasıyla beraber Türk şiir okuyucusunun da şiirden kopuşunun hızlandığını söylüyor kitabının önsözünde. Şiir geleneğini bugünün imkânları ve şartları ölçüsünde yaşatmayı arzu ettiğini de sözlerine ekliyor. Ekrem Kaftan 1966 Denizli doğumlu. İ.Ü. İletişim Fakültesini bitirmiş. 1988 yılında başladığı gazetecilik hayatının yanı sıra ard arda kitaplarını da yayınlamaya başlamış; Yeryüzü Melekleri, Beyaz Zambak Gölgesinde, Gülistanbul’dan sonra Yaristanbul şairin şimdilik son kitabı olmuş. Yaristanbul, Osmanlı’ya Mersiye, Meçhul Sultana, Ağla, Sılaya Mektub, İstanbul Işıkları, Rabbim, Yare Gazel, Dilara, Elif ve Aşk gibi birbirinden güzel tam 110 adet şiirden oluşuyor. Kitabın sonunda şiirlerin içinde geçen bazı kavramların açıklaması ve lügatçe de var. Üslûbu, dili, Türkçe’yi kullanmaktaki ustalığı ile Yaristanbul hakikaten okunmaya değer çok güzel bir şiir kitabı. İsteme adresi: Nesil Yayınları, 0(212) 551 32 25
BİR ŞİİR Ezan-ı Muhammedi Mukaddes bir sadaya tutunup geldim sana Sen gark eyle Allah’ım beni sonsuz ihsana
Hangi diyar mülküdür okunan ezanların Yıldızlar mı gökler mi ya cennet mi onların
Var mıdır cennetinde böyle sonsuz bir nida Bu ezanın yolunda etsem mi cana veda
İsrafil’in suru da acep ezan gibi mi Bilmem onu duyunca meşrık u mağribimi
İlâhî bu ezanı duyurupda beşere Düşürme sen ukbada cehennem gibi yere. Ekrem Kaftan / Yaristanbul
Gönülden Dile
“İslâm imiş devlete pa-bendi terakki Evvel yoğ idi işbu rivayet yeni çıktı. İsnadı taassub olur mu merdi gayura Dinsizlere tevcih seviyyet yeni çıktı Eyvah! Bu baziçede bizler yine yandık Zoraki ziyan ortada , bilmem ne kazandık.” Ziya Paşa 05.08.2010 E-Posta: alioktay@alioktay. net |