Faruk ÇAKIR |
|
Çay işi hara hura |
Tarım sektörünün her bölümünün kendisine has sıkıntıları var. Bunun sebebi de uzun yıllardan beri bu sektörün ‘üvey evlât’ muamelesi görmesidir. ‘Sanayi ülkesi olacağız’ diye tarımı el birliğiyle öldürdük. Şimdi de ‘kendi ayağına kurşun sıkan’ kişi gibi ağlaşıyoruz... Sıkıntı yaşayanlar arasında çay üreticileri de var. ‘Çay üreticisi’ bir aileye mensup olduğumuzdan dolayı bu sıkıntıları kısmen yaşıyor, kısmen de yaşayanlardan dinliyoruz. Her yıl olduğu gibi bu yıl da ‘yıllık iznimizin bir bölümünü’ Çayeli, Senoz Vadisindeki köyümüzde geçiriyoruz. Dolayısı ile çay üreticilerinin sıkıntılarına da bizzat şahit oluyoruz. Çay üreticilerinin en önemli sıkıntısı, ürettiği çayı satma noktasında çektiği sıkıntıdır. Bunun sebebi de, devletin uyguladığı ‘kota’dır. Devlet, çay üreticisinin ürettiği çayın tamamını satın almıyor. Üreticiler, belli bir miktarı devlete sattıktan sonra kalanını ‘özel sektör’e satmak durumunda. Problem de bu noktada başlıyor: Özel sektör tamamen keyfi davranarak üreticiyi mağdur edebiliyor ve bunun bir müeyyidesi yok! Her sahada özel sektör ‘iyi’ neticeler verirken, çay sektörü noktasında sıkıntılara sebep oluyor. Hemen ifade edelim ki bu durum sadece bu yılın problemi değil, geçmiş yıllarda da benzer sıkıntılar yaşandı. Çok sayıda üretici, yaş çayını özel sektöre sattığı halde parasını alamadı ve hâlâ da alabilmiş değil. Üreticinin derdini anlatabileceği ve çare bulabileceği bir yer de yok. Bugüne gelirsek: Genel anlamıyla köyler göç sebebiyle boşaldığı için yaş çay toplama konusunda ‘işçi’ sıkıntısı çekiliyor. Çoğu üretici, Gürcistan’dan gelen işçileri çay toplama işinde çalıştırıyor. Türkiye’de işsizlik had safhada olduğu halde çay üretiminde yerli işçi yerine ‘yabancı’ işçi kullanılıyor olması da garip bir durum. Gerçi bu durum üreticinin menfaatine, çünkü ‘yerli’ işçiler daha fazla yevmiye ile çalışırken, ‘yabancı’ işçiler daha az para karşılığı çalışıyorlar. Fakat uzun dönemde bunun nasıl bir netice doğuracağını şimdiden tahmin etmek zor. Yaş çayın tonu için devletin tesbit ettiği fiyat, yan ödemelerle birlikte ortalama olarak 1.000 (bin) TL civarında. Özel sektör ‘peşin’ para ile yaş çay satın alıyor, ama bunun için üreticiye bir ton için 700 (yediyüz) TL veriyor. Bu miktar, devletin ödeyeceği ‘yan ödemeler’le 800 TL’nin biraz üzerine çıkıyor. Neticede vatandaş peşin para almış oluyor, ama ürününü ucuza satmış oluyor. Üretici noktasındaki bir sıkıntı da, devlet ve özel sökter arasında sıkışmış olması. Üretici, önceden belirlenmiş ‘kota’ miktarı ürününü devlete (ÇAYKUR’a) sattıktan sonra kalanını özel sektöre satmak mecburiyetinde. Başka şansı yok, çünkü bugün toplanan çayın bir ya da iki gün içinde fabrikaya ulaştırılması şart. Bekletme, depolama, biriktirme imkânı yok. İşte bu mecbur kalma hali, üreticinin özel sektör elinde bir bakıma ‘oyuncak’ olmasını netice veriyor. Meselâ, özel sektör bu yılın Haziran ayında yaş çayın tonuna 800 TL peşin para verirken, bir hafta önce 750 TL veriyordu. Bugün ise daha da indirim yaparak 700 TL veriyor. Az çok her şeyin fiyatının arttığı bir Türkiye’de yaş çay fiyatının düşmesi üretici açısından kabul edilebilir bir durum mudur? Buna rağmen üretici özel sektörden yine de memnun! Çünkü çaresiz! “Ya özel sektör hiç çay almasa ne yapardık?” diyor. Bu durum çaresizliğin ikna edici bir delili değil midir? Ormancık Köyünde çay üretimi yapan komşumuz Hamit Amca durumu şöyle özetliyor: “Çay işi hara hura.” 16.08.2010 E-Posta: [email protected] |