Faruk ÇAKIR |
|
Herkesin bildiği sırlar |
Radikal gazetesi yazarı İsmet Berkan’ın, dönemin MİT müsteşarının kendisine “ajanlık” teklifi yaptığını açıklaması medyada epey tartışıldı. Ama bu tartışmayı, ‘duyanlar şok oldu’ anlamında değerlendirmek mümkün değil. Biraz, ‘Benzer teklif ve iddiaların yabancısı değiliz’ diyenler çoğunluktaydı demek mümkün. Cihan Haber dergisine (Sayı: 34, 2010) konuşan Berkan, ‘doğuştan gazeteci’ diye tanıtılan bir isim. Annesi de gazeteci olduğu için hayatı gazetecilerle yoğrulmuş. Berkan, Türkiye’de pek çok şeyin, “Herkesin bildiği sırlar” kapsamında olduğunu tesbit edip şöyle demiş: “Türkiye’de darbe teşebbüsleri olduğu, muhtıra hazırlıkları yapıldığı vs. herkesin bildiği sırlar bunlar; fakat onları direkt hedef alan iddianameler yok. Onun yerine işte bu çeşit tertiplerde doğrudan ya da dolaylı işbirlikçi olarak bilerek ya da bilmeyerek rol aldığı iddia edilen insanlarla ilgili soruşturmalar yapılıyor. (...) (Darbe) Planı hazırlayanların tamamı devlet memuru asker kişiler ve mesailerini buna harcamışlar. Bu planın varlığını hükümet 2004 yılının Şubat ayında biliyordu ve hiçbir şey yapmadı. (...) Bu darbe teşebbüsü 2004’te ortaya çıkarılabilirdi. Ama ne oldu? (...) Üstü örtüldü.” Berkan, “Herkesin bildiği sırlar”ı şöyle sıralıyor: “Türkiye’nin 3. Ordu’sunun komutanı bir dava iddianamesinde terör örgütü üyesi olmakla suçlanıyor. Bu örgütün üyesi ve yöneticisi olmakla suçlanıyor ve görevde. Ya hükümet savcının iddianamesini o kadar da ciddiye almıyor ya da başka bir şey var. Hukukun hepimize eşit işlemesi gerekir ve hükümetin de başlıca görevi kanunların uygulanmasını sağlamaktır. (...) Ya ciddiye alacaksın savcıların yazdığı iddianameleri ya da ciddiye almayacaksan neden ciddiye almadığını ortaya koyup bunu düzeltecek çareleri üreteceksin.” Tabii “Herkesin bildiği sırlar” bitecek gibi değil. Berkan devam ediyor: “EMASYA protokollerini iptal etti hükümetimiz. Göstermelik bir şeydi. Esas kanunda yazıyordu. Daha önemlisi şu: Bizim bir Milli Güvenlik Siyaseti belgemiz var. İşte devletin gizli anayasası, kırmızı kaplı defter filan böyle diye abartılı ifadelerle anlatılıyor. ‘Nedir bu kardeşim, bir hukuk devletinde bunun geçerliliği nedir? Sıfır.’ İç tehdit diye bir kavram var. Oradan da iç düşman diye bir kavram var. Kim bu iç tehdit, düşman? Bizim vatandaşlarımız. Bunlar suç mu işlediler? ‘Yo hayır. Ama işleyebilirler. O yüzden tehditler.’ İşlesin, savcı gitsin yakalasın. İşlemediyse adamı niye fişliyorsun. ‘Fişliyoruz abi biz.’ Bu mantık buradan geliyor. Bunu tersyüz etmeden; iç düşman diye bir şey olamayacağını içtenlikle kabul etmeden hiçbir yere varamayız.” İsmet Berkan, “ajan gazeteci”lerle ilgili olarak da şöyle demiş: “Yeni Yüzyıl gazetesini çıkartırken TDN gazetesiyle bir nevi haber ortağıydık. TDN’in Ankara haberlerini de kullanırdık. H.B de TDN’nin Ankara’da çalışan gazetecilerinden biriydi. İyi de bir gazeteciydi. Hepimiz bilirdik, H.B MİT ajanıydı. Herkes bilirdi. (...) Onun haberlerine o gözle bakıyorsun. Bazen çok önemli, çok ilginç haber getiriyor size. Bazen de sizi manipüle etmeye çalıştığını fark ediyorsunuz. (...) Ankara’da bu, hep bilinen bir şeydi. Fakat dedikodu seviyesindeydi. (...) Bugün H.B. gazetecilik yapmıyor. MİT’de çalışıyor.” Bu ‘bilgi’ler de duyanları şaşırtmıyor ve ‘tabii!’ karşılanıyorsa Türkiye sıkıntılardan kurtulabilir mi? Ne zaman ki “Herkesin bildiği sırlar” azalır, o zaman problemleri de aşmış oluruz inşâallah. 25.08.2010 E-Posta: [email protected] |