Yasemin GÜLEÇYÜZ |
|
Şefkat kahramanlarından Naile Özer (3) |
Geçtiğimiz haftalarda tanıttığımız şefkat kahramanlarından Naile Özer’in hatıralarını kızı Sümeyra Bulduk’tan naklen sizlere aktarmıştık. Sümeyra Hanımın itina ile sakladığı annesinin evrakları arasında bize verdiği dokümanlardan bir tanesi de Mustafa Sungur Ağabeye ait bir mektup. Naile Özer ve arkadaşları Risâle-i Nur sohbetlerinde daha fazla bilgi sahibi olmak istedikleri konuları mektupla Sungur Ağabeye iletirler. O da bu suâlleri üzerine onlara cevabî bir mektup gönderir… Bu tablo, hanımların Risâle-i Nur’u okurken “gazete” gibi okumadıklarına, ne kadar dikkatli ve bilinçle hareket ettiklerine ibretli bir delildir. Oldukça yıpranmış halde muhafaza edilen bu mektubu, Sümeyra Hanım bize gösterdiğinde Sungur Ağabeyin kızı ve torunları büyük bir merakla mektubu incelediler. Emanet olarak aldıkları mektubu bizim için yayına hazırladılar. Bu konudaki yardımları için özellikle Zehranur Güngör’e teşekkür ediyoruz. Yeri gelmişken Mustafa Sungur Ağabeye de şifalar diliyoruz…
MUSTAFA SUNGUR AĞABEYİN, NAİLE ÖZER VE ARKADAŞLARINA YAZDIĞI MEKTUP
Mustafa Sungur Ağabeyin Naile Özer ve sohbet arkadaşlarının sorularına gönderdiği cevabî mektup:
Azize Hemşirelerimiz; Sizin Nurlara çok halisâne ve iştiyakla alâkanızı görmekle, ne kadar sevindiğimi ifade edemem. Bu acip ve dehşetli zamanda siz iffet ve istikamet örnekleri hemşireleri Nur dairesine ihsan eden Rabb-i Rahim’e hadsiz şükürler olsun. Nur derslerine devamınız ve okuyup dinlemenizdeki istifade ve feyziniz ne kadar aşikâr… Feyiz alan kalbiniz gibi, aklınız da, fikriniz de inkişaf ediyor ki: Bu asrın dehşetli fırtınalarına karşı sarsılmamak ve metanetle yürümek hâletini gösteriyorsunuz. Muazzez Nur Üstadımızın buyurdukları gibi; “Bu zamanda kahramanca ahirete yürümek lâzım...” hakikatini fiilen izhar ediyorsunuz. Sizleri en derin kalbimizden tebrik ederiz. Cenâb-ı Hak, hayatınız boyunca sizleri Sünnet-i Seniyye dairesinde daim ve kaim eylesin... Ebedî saadete kavuşanlardan kılsın âmin… Nurlardan bazı bahisler sordunuz. Şimdi bu hapsimizde lâyıkı vecihle size cevap vermek mümkün olmayacak. Hem esasen, sizlerin temiz kalbiniz ve berrak ruhunuzla müteveccih olduğunuz Nurlardan pek çok ders aldığınız bedihîdir... Bu ders-i Kur’ân, elbette müştak talebelerini mahrum bırakmaz. Ve bırakmıyor. Nedir o, bu zamanın dâhilerine dahi parmak ısırtacak derecede Nurun fedâkâr talebelerinin sadakatle hizmetleri... Hayatlarını bu hakikat-ı Nuriyeye vakfederek kemal-i teslimiyetle hâdiselerin tazyiklerine tahammül ve sabır ile metanetleri... Ve dünyevî, nefsî arzulara sırt çevirip Kur’ân ve iman nurlarıyla gıdalanmaları gibi çok haller var ki, hakikaten Nur Talebeleri, nice pehlivanları mağlûp ve nice dâhilerin ayağını kaydıran bu asrın fitnelerine ve cazibedar lehviyatlarına meydan okuyup, kendileriyle beraber başkalarının da kurtulmasına çalışıyorlar… Evet evet... Kendilerine akıllı ve medenî süsü veren ve ilericilik taslayan ve kendi ellerindeki kanunların dahi suç saydığı nice suç ve günahları severek işleyen, millete, memlekete hiçbir menfaati olmayan, belki birer anarşist mânâsında bu güzel yurdun ve asil milletin ebedî şeref ve haysiyetini yıkmaya, millî mefharetlerini ortadan kaldırmaya azmeden ve hayat-ı içtimaiyyeye muzır birer canavar hükmüne geçen sayısız bedbahtlar, gaflet ve dalâlet zulümatına yuvarlanan sapık yolcular, bu milletin en güzide çocukları, en bahtiyarları olan Kur’ân Nurcularına, iman sahiplerine sırf imanları ve İslâmiyetleri için ilişiyorlar. Şeytanın desisesi ve nefsin firavunluğu ile sebepsiz ve mesnetsiz ehl-i hak ve hakikata taarruz ediyorlar. Cenâb-ı Hak da şu âlemde halk ettiği kanun-u mübareze ve sırr-ı imtihan düsturu ile elmas ile kömürü tefrik etmek, birbirinden ayırmak, yani Ebubekir-i Sıddıkin âli ruhu ile Ebucehil-i-lâiyn’ın ruhunu birbirinden temyiz etmek hikmetiyle ehl-i dalâletin hücumuna müsaade ediyor... Bununla ehl-i hak, hem bazı kusuratının cezasını görüyor, hem hatalarından ikaz ediliyor, hem sevab-ı uhrevîye nâiliyet ve kısacık musîbetlerle ebedî saadetli neticelere mazhariyet hâsıl oluyor... Nurlarda bu hakikat, gayet güzel beyan ve ifade edilmiştir. Nurlardan istifade etmek bahsinde, her bir talebe, ne kadar âmi de olsa istifade eder demiştik. Buna misâl olarak da; nice allâmelere parmak ısırtacak bir fedakârlık ve kahramanlıkla bu asrın dehşetli cereyanlarına mukabele eden Nur Talebelerinin bu hasletlerinin, onların ruh, kalp ve akıllarının ders-i Kur’ândan istifadelerinin neticesi olduğunu ifade etmiştik. Şimdi ise geniş bir dairede Anadolu dershanesinde her yerde Nurların hakikatları taallüm edilmektedir. Câmiü’l-kelâm denilen bazı tabirler ve kelimeler var ki onların öğrenilmesi lâzım geliyor. Çünkü onlar terim gibi, kanun gibi, çok hakikat ve mânâları ifade ederler. Bu gibi İlâhî, gaybî ve manevî hakikatler gibi kâinatın her tarafına, ezel ve ebede bakan küllî ve ihatalı mânâlar ve hakikatlerin başka şekilde ifadesi gayet müşküldür, hatta imkânsızdır. Kudsî Üstadımız, Esma-i İlâhiyye dürbünüyle görüp keşfettiği ve bu asrın idrakına, anlayışına ders verdiği Kur’ân ve iman hakikatlarının beyan ve izahında, o hakikatları olanca azamet ve kudsiyetiyle ifade edebilmek ve okuyucuların akıllarıyla beraber, kalp, ruh, sır gibi ulvî duygularının dahi gıdalanabilmesi, feyiz alabilmesi için o kudsî mânâlara yakışır kelime ve kelâmlarla te’lifatta bulunmuş. Hem bu milletin 1000 yıllık İslâm nuruyla mezc olmuş ahlâk, edebiyat ve tarihî lisanı da ihyâ eder şekilde maziyle bağlarımızı lisan cihetinden dahi muhafazaya çalışmıştır. Bununla beraber Nurlar Osmanlıca değil, daha ileride, öz Türkçeden akan ve fışkıran kelimât-ı tayyibeler, iman ve Kur’ân hakikatleridir… İnsan bir hafta veya bir ay bazı kelimelere müteveccihen çalışsa, ömrünün sonuna kadar âb-ı zemzem misillü ruhuna akacak, teneffüs edeceği hayat ve neş’e bulacağı bir saadet sarayına, bir gül bahçesine veya bir nur âlemine malik olur… Ve her zamanda, anında, onunla rahat bulacak, dertlerine derman elde edecek… Ve cidden tam ünsiyet edeceği, hakikî bir sevgiliye, ölümsüz bir mahbuba kavuşacaktır… Bu da ‘Bismillâhirrahmânirrahim’in sırrıdır ki: Rahman Rahim isimleriyle mahlûkatının imdadına koşan, en edna bir mahlûkun en edna bir ihtiyacını tam yerinde ona yetiştiren Rahman ve Rahim olan Allah; şu zaman-ı dehşette boğulmak derecesine gelen, bunalan kullarına imdat ediyor. Nur-u Kur’ân’dan fışkıran Nur Risaleleri ve Nur hizmetinin âlemi kaplayan saadetli neticeleri, meyvedâr hakikatları doğrudan doğruya “Bismillâhirrahmânirrahim”in şa’şaalı tecellî ve tezahürleridir… Hadsiz hamd-ü senalar olsun Rahmet ve Kerem’inin bu türlü şirin defineleriyle biz âciz kullarının imdadına yetişen, bu asrın karanlığından kurtaran, Nura ve saadet ufkuna yönelten, imanla ebedî hayat nimetini bahşeden Rabb-i Rahim-i Zülcemal’e…Nurlardan bazı cümle, kelimat ve bahisleri inşâallah başka vakit yazacağım… Duâlar eder, duâlarınızı rica ederim, muhterem ahiret kardaşlarım- M.Sungur 22.08.2010 E-Posta: [email protected] |