Abdil YILDIRIM |
|
Ramazan ateşi |
Ramazan, volkan gibi kaynamaktır yanmaktır, Gaflet denen uykudan, yanarak uyanmaktır.
Ramazan’ın bir anlamı da, “yakıcı ateş” demektir. Bu makalede, Ramazan ateşinin günahları yakarak insan ruhunu nasıl temizleyip hayatı steril hale getirdiği üzerinde durmak istiyoruz. Bilindiği gibi, kirlerden arınmak için genellikle su kullanırız. Hem bedenimizi, hem yediğimiz gıdaları, hem de giyeceklerimizi su ile temizleriz. Suyu, en önemli temizlik maddesi olarak biliriz. Ama tek temizlik maddesi su değildir. Ateş de bazen su gibi, bazen de sudan daha etkili bir temizleyici olabilir. Eskiden yaraların mikrobunu öldürmek ve daha çabuk iyileşmesini sağlamak için, temiz bir metal ısıtılır, yaranın üzerine bastırılırdı. “Dağlama” denilen bu yöntemle yaralar dezenfekte edilir, mikroplardan arındırılırdı. Bazı mikroplar yüksek sıcaklıkta öldüğü için, bugün de ateşin hijyenliğinden faydalanılmaktadır. Salgın hastalıklardan korunmak için suların kaynatılıp soğutulduktan sonra içilmesi ve gıda maddelerinin pastörize işlemine tabi tutulması, yüksek ısıyla zararlı mikropların öldürülmesi içindir. Böylece ateşin temizleme özelliğinden istifade edilmektedir. Ramazan’a ateş denilmesi de, manevî yaraları dağlamasından, manevî mikropları öldürmesinden dolayıdır. İşlediğimiz günahlar, ruhumuzu kirlendirir, kalbimizi karartır. Gözümüze ve gönlümüze ilişen her bir haram, kalbimize bulaşan her bir kötülük, aklımıza gelen her bir şüphe ve tereddüt, ruhumuzda yaralar açan mikroplar gibidir. Onları su ve sabunla yıkamakla veya antibiyotiklerle tedavi ederek ortadan kaldıramayız. Ruhumuzun sırtında kirli paçavralar ve dikenli odunlar gibi duran bu günah yığınlarını, Ramazanın yakıcı ateşinden yakarak ruhumuzu temizleyebiliriz. Ramazan ayı, kötülükleri yakan ateşin harlandığı bir aydır. Özellikle bu seneki gibi uzun ve sıcak yaz günlerinde, Ramazan ateşinin şiddeti daha çok kendini gösterir. İftar sofrasının başında susuzluktan kavrulmuş dudaklarımızla iftar saatini beklerken, bu ateşin yakıcılığını daha derinden hissederiz. İşte bu saatlerde, içimizde bulunan kin ve nefret, haset ve husûmet gibi duyguları, harama ve günaha dâvet eden duygu ve düşünceleri istiğfar eliyle tutar, Ramazan ateşine atarsak, bu ateşin temizleme gücünden en güzel şekilde istifade etmiş oluruz. Kalbimizin temizlendiğini, ruhumuzun omuzlarındaki ağırlıkların hafiflediğini hissederiz. Günah kirleri, ancak ateşle yıkamak suretiyle temizlenir. Cehennem ateşinin bir görevi de, bu temizliği sağlamaktır. İnsanlar günahlarından arınıncaya kadar cehennemde kalırlar. Yandıkça paklanır, paklandıkça cennete lâyık bir hal alırlar. Cehennem ateşinde yıkanmadan paklanmak istiyorsak, Ramazan ateşinde yıkanalım. Ramazan ateşi, canımızı yakmaz, sadece günahlarımızı yakar. Bu ateş, bizleri çok seven Rabbimizin bizlere bir ihsanı ve ikramıdır. Ramazan ateşi şefkatli bir şiddetle yanarken, bu ateşle arınmaya bakalım. Günah mikroplarının kalbimizde açtığı yaraları Ramazan ateşi ile dağlamak suretiyle tedavi edelim. Günah yaralarını bu dünyada tedavi etmezsek, öbür tarafta cehennemde ateşi ile dağlanacağımızı unutmayalım. Karadenizli hocanın dediği gibi, “ütelenmeden Cennete girelim” İnşâallah. 30.08.2010 E-Posta: [email protected] |