Osman ZENGİN |
|
İftarı, on beş dakika erken yaptık! |
Yok canım, öyle zannettiğiniz gibi orucu erken bozmadık. Üç günlük bir Ankara seyahatimiz neticesinde, Bursa’da başladığımız orucu, Ankara’da bitirince böyle oldu. Yani iftarı Ankara’da yapınca, Bursa’ya göre on beş dakika önce iftar yapmış olduk. Tabiî, dönüşte de tersi oldu, on beş dakika önce başlamış olduk oruca, yani ödeşmiş olduk oruçla. Bu da, bir hikmet-i İlâhîdir. Erzurum’da bulunduğum yılları hatırladım. Ramazan aylarında, oradan Ankara’ya yaptığımız seyahatler neticesinde, yarım saat kadar bir fark oluyordu. Erzurum’da sahur yapıp, iftarı Ankara’da yapınca nefsin hoşuna gitmiyordu da, tersi olunca seviniyordu nefis. Tabiî bu işin biraz nükteli tarafı, ama oruca başlama ve bitirme saatlerinde gerçekten de bazı farklılık veya yanlışlar, hatalar, dikkatsizlikler olabiliyor ki, bunlar biraz da orucun sıhhatiyle alâkalı şeylerdir. Malûmunuz, bazı ibadetlerin yerine gelebilmesi için vakit şartı vardır. Meselâ namazın dış şartlarından biri de vaktin girmesidir. Burada bir çok insanımızın yanlış bilgi ve alışkanlığı var. Zannediyorlar ki, namazın kılınabilmesi için ezan okunması lâzım. Halbuki şart olan ezanın okunması değil, vaktin girmesidir. Bunu bir çok kimseye hatırlatıyoruz. Maalesef bazı imam ve müezzinlerimiz bu konularda dikkatsiz veya gevşek davranıyor, bu yüzden de, ezanı genellikle geç (çok nadir de olsa erken) okuyabiliyorlar. Özellikle cami dışında, evlerinde v.s. namaz kılacak kişilerin, hele bir de zaman ile yarışları varsa, vakit girince namaz kılınacak mekânda okunması sünnet olan ezanı kendileri okuyup namazlarını kılabilirler. Yani ezan okunmasını beklemeleri şart değildir. Burada vazifelilerin hassas davranıp, saatlerini dakik olarak—ki TRT’nin radyo ve TV’leri bunun en doğru ayar yeridir—ayarlayıp, ibadete taalluk eden vaktin doğru olarak kullanılmasıdır. Namazda olduğu gibi, oruçta da vakit çok önemlidir. Geçmiş yıllarda çok işitmişizdir, bazı vilayetlerimizde iftar vakti olan akşam ezanını erken okuyan hocalar yüzünden oruçların bozulma tehlikesi yaşadığını. Burada, bir dakika dahi ehemmiyetlidir. Top atan kimse ve ezan okuyan hoca bu vakte çok dikkat etmeli, bizim başlıktaki biraz lâtifeli ifademizi gerçeğe dönüştürüp de, millete orucu erken açtırmamalılar. Yine, namaz meselesinde söylediğimiz gibi, TRT’nin radyo ve TV’lerinin saat ayarları bu konuda hassas ölçüdür, oralardan saatlerini ayarlamalıdır mezkûr vazifeliler. İmsak vaktinde de çok dikkat etmek lâzım. Eskiden imsakta “temkin vakti” denilen bir mühlet vardı. Yani, takvimdeki imsak vaktinden on-on beş dakika sonrasına kadar yenilip içilebiliyordu. Diyanet işleri bunu 80’li yılların başında kaldırıp, temkin vaktini de ilâve ederek, tam imsak vaktinde oruca başlanmasını sağlamıştır. Bu durumda, vakitte hiç taviz olmamakta, imsak saatiyle birlikte yeme içme kesilip oruç tutmaya başlanmaktadır. Tabiî burada temkin meselesinde Diyanet’e uymayan takvimler de var. Bunlar maalesef bir çok insanın kafasını karıştırıyor. Halbuki burada birlik sağlanıp, Müslümanlara mevzu güzel izah edilse, kimse ne oruca başlama vaktinde, ne de bitirme vaktinde tereddüde düşmez. Müslümanlar da ibadetlerini kalp huzuruyla rahatça yapabilirler. 28.08.2010 E-Posta: [email protected] |