Faruk ÇAKIR |
|
Dünyanın geleceği |
Gelecekle ilgili tahminlerde bulunan uzmanlar bilhassa enerji ihtiyacına dikkat çekiyorlar. Kimi uzmanlar da ‘su’dan savaşların çıkabileceğini söylüyorlar. Her konuda olduğu gibi enerji konusunda da çarenin ve çözümün ‘tasarruf’ta olduğunu görmek gerekiyor. Herkesin bildiği ve kabul ettiği bir gerçek var: Dünyanın başka ülke ve bölgelerinde yaşayan her bir insan, Amerika’da yaşayan kişiler kadar enerji tüketse, dünyanın enerjisi çok kısa sürede biter, bir anlamda sistem tıkanır. Elbette bu sadece ‘enerji’ ile sınırlı bir tesbit değil. ‘Yeni dünya’ insanları, zenginliklerini göstermek istercesine israfa batmış durumdalar. Öyle ki, azgınlaşan ‘müsrif’leri dünya ekonomik krizi bile durdurabilmiş değil! Dünyanın geleceğini ‘enerji tasarrufunda’ gören uzmanlardan biri de Yüksek Mimar Çelik Erengezgin olmuş. Türkiye ölçeğinde verdiği misâl de çok çarpıcı: “Ülkemiz her yıl yurt dışına 40 milyar dolar enerji bedeli ödemektedir. Bu enerjinin yarısı mimarî mekânlarda tüketildiğine, bunun da yarısının sadece ‘doğru tasarım’ ile tasarruf edilebileceğine göre 10 milyar dolar yıllık kazançtan behsediyorum. Ülkemizde savunma dahil, daha büyük bir harcama ve tasarruf şansı olan başka bir kalem yoktur.” ([Yeşim Tekstil yayın organı] Önce İnsan, Haziran 2010) Diyarbakır Belediyesi için tasarladığı, bütün enerjisini kendisi üreten ve atık vermeyen Türkiye’nin ilk ‘Güneş Evi’ projesi ile tanınan ve ‘Enerji Mimarlığı’ kavramını literatüre sokan Mimar Erengezgin, bu kapsamda inşa edilen yapıların ahşap taşıyıcılı olması gerektiğine dikkat çekiyor. Erengezgin, ahşabın farklı iklim şartlarına dayandığını, enerji dostu olduğunu, imal edilirken ve inşa edilirken diğer yapı malzemelerine göre çok daha az enerji kullanıldığını, ahşap evi ısıtmak için de çok daha az enerji harcandığını anlatıyor. Erengezgin, 10 cm ahşabın 135 cm betonun yalıtım değerine sahip olduğunu dile getirerek, “Ahşap, dünyadaki tek dönüşümlü ve hammaddesi kullanıldıkça çoğalan yapı malzemesidir. Dünyada, ahşabı yapı sektöründe kullanan tüm ileri ülkelerin ormanları küçülmemekte; aksine, bilinçli ekim, doğru bakım ve ekonomik değer kazanması sonucu her yıl yüzde 1 ile yüzde 3 oranında büyümektedir. Böyle bir kaynak çoğaltma şansı olmayan çelik yapıların dönüşümünde ise ahşaba göre 354 kat daha çok enerji kullanılmaktadır” demiş. Bu tesbitlere belki ‘çelik’çiler itiraz eder, ama hakikat böyle. Bu bilgilerden sonra, Türkiye’yi idare edenlerin ‘ahşap düşmanı’ olmasına bir anlam vermek mümkün mü? Her halde ‘yeşil dostu’ oldukları için ağaç kesmiyorlar. Kesmiyorlar, ama ormanlarımızda bulunan yüz yıllık ağaçlar yaşlanıp çürüyor. Bunun yerine “bilinçli ekim, doğru bakım” sistemiyle yaşlı ağaçlar kesilip ekonomiye kazandırılsa ve onların yerine daha fazla yeni fidan dikilse ne olur? Karadeniz’in yeşil köylerinde artık ahşap ev yapmak imkânsız hale gelmiş. Köylerin çok yakınında ‘orman’lar olduğu halde, köylü bunlardan istifade edemiyor. Sonra da köylüye dönüp, “Bu yeşilliğin içinde niçin beton bina yaptın” demiyorlar mı? İyi de vatandaş ne yapsın? Ahşap ev yapmaması için her türlü zorluğu çıkar, sonra da “Niçin yeşil vadiye beton ev diktin” diye tafra at! Ormanlara dost olalım, ama bu dostluğumuz onlardan istifade etmemize engel olmasın... Bir ağaç kesip, bin fidan dikelim. Hem yeşil kalalım, hem de enerji tasarrufu yapıp ‘çevre’ci olalım... 28.08.2010 E-Posta: [email protected] |