Saadet BAYRİ |
|
Eskici geçmiş gönüllerden |
Sesini her duyduğumda pencereye koşup, insanların neler sattığını ya da satacağını merak ederim. Adı üzerinde eskici… İşimize yaramayan, artık önemini kaybetmiş, bütün anlamını yitirmiş eşyaları vermek istediğimiz tek kişi. Eskimek... Beni inciten nadir kelimelerden biri… Zira almak için günlerce para biriktirdiğim, arada bir “yerinde mi?” diye baktığım, sahip olduğumda da üzerine titrediğim eşyalarımın eskimesini istemiyorum. Böyle düşünürken birden eskimesini bile beklemeden tavan arasına kaldırdıklarımı hatırlayınca, “eskimek” başka bir mânâya bürünüyor. Zira sahip olduklarımın gözümde artık bir anlam ifade etmemesi ya da işlevini kaybetmesi de yetiyordu. Eskicinin arabasında gördüklerim, ikinci el eşya mağazalarında gözüme çarpan yeni eşyalar bunun işaretiydi. Çok kullanmak değil, önemini yitirmiş olmaktı bütün mesele. * Eskiciyi sadece eski eşyalarımızı verdiğimiz biri olarak düşünürken, ya eskiyen duygularımızı kime vereceğiz? diye geçiyor aklımdan. Sadece aldıklarımız ve bize alınanlar değil eskiyen… Hayatın içinde olmazsa olmazlarımızda eskiyor zamanla. İnsanın yüreğindekiler de eskir mi? Bence eskir… Zira yıllarca istenen, her duâda ilk dile gelen iken, zamanın içinde büyürken “iyi ki olmamış” deniyorsa, demek ki eskiyor duygularda zamanla. İhanet eden bir dost, tekrar eskisi gibi olamıyorsa gözümüzde, dostluklarda eskiyor işte. Ve yürekteki fazlalıkları, artık işe yaramayan duyguları ve o duyguların sahiplerini de çıkarıp, satmak gerekiyor. Fazla yükleme olmasın ve etraf kalabalık görünmesin diye. Gönül eskicisi var mı acaba? Zira eşyalar satıldıktan sonra, “oh fazlalıklardan kurtuldum. Ev nefes aldı” denirken… Yürekten gidenlere de aynı cümleler söylenir miydi o zaman? Ya da kaç lira ederdi yürektekiler satılığa çıktığı zaman? Bir daha hatırlanmamaya satılsaydı, rahatlar mıydı insanoğlu, geçmişi irdelemeden… * Ramazan’ı hızla geçirirken “nerede o eski Ramazanlar?” sözü hâlâ dillere pelesenk olmuşken. Acaba diyorum; eski Ramazanları eskiciye mi sattık? Çok uzun zamandır bulamıyoruz. Eski Ramazanları bu kadar özletenin ne olduğunu düşünürken, değişenin sadece kişiler olduğunu fark ediyorum. Bana kalırsa, değişen sadece oruç tutmayanların artan sayısı. Ya da oruca saygı gösteren insanların azalışı… Gözümün içine baka baka ayran içen orta yaşlı amca ve dondurmayı bütün lezzetiyle sokağın ortasında çocukları ile yiyen anne… Bu durumlar artık şaşırtmıyor. Demek ki eşyalarımızı satarken, yanlışlıkla hassasiyetimizi de satmışız eskiciye. Kimseyi yargılama hakkı bana verilmedi. Elbet hepsinin vardır bir açıklaması. Hastalık… Yolculuk… Yorgunluk... Başka dinlerdeki insanların dahi saygı gösterdiği bir ‘ay’a karşı saygımızı kaybettiysek, eskici buralardan geçeli çok olmuş öyleyse. 28.08.2010 E-Posta: [email protected] |