Osman ZENGİN |
|
Kur’ân ayında Kur’ân okumak |
Ramazan ile alâkalı, Bakara Sûresi 185. âyetin başlangıcı şöyledir: “O Ramazan ayı ki, insanlara doğru yolu gösteren, ap açık hidayet delillerini taşıyan ve hak ile batılın arasını ayıran Kur’ân o ayda indirilmiştir….” Ramazan ayındaki en büyük hususiyetin oruç tutmak olduğunu biliyoruz. Müslüman olmanın beş şartının birincilerinden ve büyüklerinden olan oruç bir şeâirdir; dolayısıyla onun tutulması da kişinin Müslüman olduğunun bir delili, belgesidir. (Keyfî ve nefsî değil de, meşrû ve şer’î mazeretlerle oruç tutamayanlar bahsimizden hariç tabiî) Ama aynı zamanda bu mübarek aydaki en büyük hususiyetlerden biri de, Kur’ân’ın bu ayda nâzil olması, indirilmesidir. Seksen üç küsûr senelik manevî bir ibadet ömrü kazandırabilen Kadir Gecesinin en büyük özelliği, Kur’ân’ın o gecede nâzil oluşu değil midir? Öyle ise, bu Kur’ân ayında Kur’ân okuyacağız. Beş kardeşten, çocukluğunda Kur’ân öğrenmek için camiye, hocaya gönderilmeyen, gönderilemeyen bir tek bendim. Fakat Cenâb-ı Hak’ka şükürler olsun ki, gençliğimizin ilk yıllarında, Kur’ân’ın bu asırdaki en büyük tefsiri olan Risâle-i Nurlarla müşerref olmayı da, yine beş kardeşten önce bize nasib etmişti. Risâle-i Nur, Kur’ân’ın tefsiriydi; dolayısıyla onun içinde, devamlı, tefsir edilen âyetler geçiyordu. Normalde Türkçe okuması güzel olan biz, Kur’ân yazılarına gelince kem-küm edip, atlayıp geçiyorduk ve bu da bizi çok sıkıp, üzüyordu. Yaşımız da büyük olduğundan, yaz tatillerinde çocuklarla beraber Kur’ân öğrenmeye gidemiyorduk. Bu böyle, dört sene kadar devam etti. Bir sebepten dolayı, Said Özdemir Ağabeyin Ankara Hacı Bayram’daki İhlas Kitabevinde, 1974 senesinde bir sene çalışma durumumuz hâsıl oldu. İşte orada ahdettim ve “Ben inşâallah Kur’ân okumayı öğreneceğim” dedim. Ahd ve gayretle Rabbimiz bize orada, bir ayda Kur’ân okumayı nasip etti, hocamız da kendimiz olarak tabiî, Elhamdülillah. Artık sevinçten yerimde duramıyordum. Artık, Risâleleri okurken, Kur’ân harfleri gelince atlayıp geçmeyecek, “ilâ âhir“ demeyecektik. Bu bizim hayatımızdaki en büyük dönüm noktalarından biri olmuştu. Yavaş yavaş ama devamlı Kur’ân okumaya vermiştik kendimizi. Gerçi tecvid kaidelerine uygun olarak okuyamıyordum, ama yine de anlaşılır bir şekilde Kur’ân’ı telâffuz edebiliyorduk. Bir müddet sonra da, Kur’ân’ı hatim etmeye niyetlendik. İlk başlarda bir cüz’ü üç saatte okuyorduk. Ve zamanla okuya okuya meleke kazandık, şimdilerde şükür kırk beş dakika kadar sürüyor bir cüz’ü okumamız. Biraz da tecvid bilgisine vakıf olunca, çok mükemmel olmasa da, artık kendimize yetecek kadar Kur’ân okuyabiliyoruz ve tabiî en büyük kârımız ve sevincimiz de, Kur’ân okuma ibadetine de vâsıl olmuş olduk bu şekilde, çok şükür. Ve senenin diğer zamanlarında devam ettiğimiz hatimlerimizi, Ramazan ayına has olarak ayrı bir hatimle devam ettiriyoruz Elhamdülillah. Gerçekten de, Kur’ân okumak, Müslümana çok büyük bir haz veren lezzetlerden biridir. Özellikle bu mübarek, Kur’ân ayı olan Ramazan’da Kur’ân okumalıyız. Yaşı ilerlemiş olup da, bugüne kadar öğrenmemiş olanlar ise, muhakkak bir şekilde öğrenmelidir. Şu başdöndürücü hızla devam eden teknoloji asrında, o kadar kolaylaştı ki, buna yanaşmayanlar ancak nefsinin ve şeytanın aldatmasına kananlardır. Basit ve lüzumsuz bir şekilde (çoğu da günahlarla dolu) TV seyredenler, zamanını onun karşısında saatlerce geçirenler, nefsin ve şeytanın inadına, en kısa zamanda Kur’ân öğrenerek sevaplara gark olmalıdır bence. Tabiî aynı zamanda, bu eksiklikten dolayı ruhları sıkılanlar, öğrendikten sonra da ruhları inşirah bulup genişleyeceğinden, Kur’ân ayı olan Ramazan’da Kur’ân okumanın ne büyük bir saadet olduğunu anlayacaklardır. Yeter ki niyet edelim. Cenâb-ı Hak, size yardım edecektir ve en kısa zamanda Kur’ân okuyanlar zümresine dahil olacaksınızdır İnşâallah! 01.09.2010 E-Posta: [email protected] |