M. Latif SALİHOĞLU |
|
Sınavlarda şaibe |
Türkiye'de yapılan eğitim ve iş/meslek hayatına dair sınavlar, başlıbaşına bir hadisedir. Bazıları için de, hayatın en önemli, en riskli maratonlarından biridir. Bir çok kimsenin nazarında "Sınavı kazandın mı, hayatın kurtulur." Lise ve üniversite sınavlarını kazanmak ayrı bir dert, mezun olduktan sonra bir sektörde iş bulabilmek ayrı bir dert. Özel sektörde iş bulamayanların umudu ise, "devlet kapısı." Bu kapıdan geçebilmek için, eskiden çok büyük torpiller gerekiyordu. Son yıllarda ise, KPSS bariyerinden geçmek şart. Ne var ki, bu tür sınavlara da şaibeler karışıyor. Yani, "devlet kapısı"ndan geçmek için eskiden başvurulan torpilin yerini, şimdilerde şaibe almaya başladı. Haberlere yansıyan şaibeli adayların sayısı da az–buz değil. YÖK Başkanı'nın ifadesine göre, 3 bin 227 kişiyle ilgili inceleme başlatılmış ve bu isimler savcılığa intikal ettirilmiş. * * * Sınavlarda iltimasın olmaması için, şaibelerin karışmaması için mutlaka ki ciddî tedbirler alınıyor. Ancak, alınan bütün tedbirlere rağmen, yine de usûlsüzlüklerin, sızmaların önüne geçilemiyor. Bu durumda, ya sistemde bir arıza mevcut, ya da bazı noktalarda tedbir yetersizliği sebebiyle kaçak var. Zaman içinde bunlar da belki telâfi edilebilir, kaçaklar önlenir, vesaire... Asıl önemli olan, vatandaşların eğitim/öretim hakkının ve iş edinme imkânının önündeki engellerin kaldırılmasıdır. Eğitim veya iş sahasındaki sınavları kazanmak zorlaştıkça, yani, lise veya üniversiteyi kazanmak, ya da devlet kapısında iş bulmak bir "hayat–memat meselesi" haline geldikçe, hakkıyla ne imtiyazlar ortadan kaldırılabilir, ne de şaibelerin önüne geçilebilir. Dolayısıyla, meselenin teknik yönü kadar, belki daha ziyade, sosyal ve iktisadî yönünü de düşünmek gerekir.
Heronlar ve Neronlar
Bugün terörle mücadelede kullanılan Heronların vazifesini büyük ölçüde görebilecek kapasitedeki uçak ve cihazlar bundan tâ 22 sene evvel alınmış; ancak, bunlar bir gün olsun uçurulmamış, uçmalarına izin verilmemiş. Bu konudaki bilgilerin geniş bir özeti, Hanefi Avcı'nın basın–yayın piyasasını dalgalandıran "...Simonlar..." isimli kitabının 225. sayfasında yer alıyor. Orada ifade edildiğine göre, 1988'de Diyarbakır'ın Ergani taraflarında Türkkuşu'na ait termal kameralı bir uçakla bu işin denemesi yapılmış, deneme başarıyla sonuçlanmış ve bu göreve uygun uçakların İngiltere'den alınmasına karar verilmiş. Sonunda OHAL Bölge Valiliği emrine verilmek üzere o zamanın parasıyla 3 milyon sterlin para ödenerek, iki adet uçak alınmış. Uçaklar, iki konteynır içinde Ankara'ya getirtiymiş, montajları tamamlanarak uçuşa hazır hale getirilmiş... Fakat, ne hikmetse bu uçaklar bir kez olsun kullanılmamış, kullanılmalarına izin verilmemiş; neticede tekrar sökülerek konteynırlara konularak çürümeye terk edilmiş. Konuyla bağlantılı daha başka bilgiler de var. Okuyanı derinden düşündürecek, yer yer dehşete düşürecek bilgiler...
Tarihin yorumu 2 Eylül 1929
Güzellik yarışmalarının çirkin yüzü
Türkiye'de yapılan ilk "güzellik yarışması", 2 Eylül 1929'da neticelendi. Jürinin kararıyla, birinciliğe eski Balıkhane Nazırı Mehmet Tevfik Beyin torunu Feriha Tevfik Hanım lâyık görüldü. (Bu hanım, 1991'de öldü.) Hükûmetin teşvik ve desteğiyle Cumhuriyet gazetesi tarafından düzenlenen bu yarışmanın ilk duyurusu 4 Şubat'ta yapıldı. Gazete sayfalarında yapılan duyurular dışında, ayrıca binlerce broşür basılarak ülke geneline dağıtıldı. 24 sayfalık bu broşürde "alüfte ve bar kızı değil, namuslu Türk kızı"nın arandığı özellikle ifade ediliyordu. Gerçi, daha evvel de benzer bir yarışma düzenleme işine girişilmişti. Ancak, neticesi tam bir fiyasko olmuştu. 1926'da Selanik dönmelerine ait olan İpek Film Şirketi tarafından düzenlendi. Ancak, bu işte başarılı olmadı. Şirket, Feriha Tevfik Hanımı kraliçe diye ilân ettiyse de, bunu umuma kabul ettiremedi. 1929'da tekrar yarışmaya katılarak okuyucu oylarıyla sıralamada 11. gelen bu hanım, 2 Eylül günü jüri tarafından birinci ilân edildi. Bu hanım, önce filmlerde rol alır, ardından tiyatroya geçer. Karşılaştığı çirkeflikler canına tak eder ve 1939'dan sonra bir daha dönmemek üzere hem sahneden, hem de kameralardan uzaklaşır. 22 Nisan 1991'de beyin kanaması sonucu ölür. * * * İlk "güzel"lerin başına neler geldiği, kısmen magazin mevkutelerinde yer alıyor. Ancak, o günden bugüne düzenlenen sayısız yarışmanın, sayısız hanım ve genç kızın hayatını kararttığına, sayısız ailenin huzurunu bozduğuna en ufak bir şüphe yok. Ancak, bu gibi hususlarda umumiyetle hissiyat ön plânda olduğunda, yaşanan vehametlerden de herhangi bir ders alınamıyor. 02.09.2010 E-Posta: [email protected] |